Ekonomi

Ve hükümet kabul etti: sorun dış güçler değil güvensizlik

Hazine ve Maliye Bakanı Nebati’nin (ortada) yatırımcılarla toplantıda ekonomideki asıl sorunun dış güçlerin saldırısından çok ekonomik politikalara güvensizlikten kaynaklandığını kabul ettiği bildiriliyor. Nebati Merkez Bankası adına faiz teminatı vermiş ama enflasyon ve büyüme kaynağı konusundaki sorular yanıtsız kalmış. (Foto: İslam Yakut-AA)

Türk ekonomisinin dış güçlerin saldırısı nedeniyle krizden çıkamadığı yıllardır Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Parti hükümetinin en önemli söylemiydi. Bu söylem, iç siyasette sorunun hükümetten değil, Batının saldırısından kaynaklandığı propagandasına yarıyor, ama ihtiyaç duyulan dış yatırımların gelmesine yardımcı olmuyordu. İç ve dış yatırımcılar ilk kez 11 Aralık günü yetkili bir ağızdan sorunun dış güçlerin saldırısından değil, ekonomik politikaya duyulan güvensizlikten kaynaklandığını duydu. Toplantıya katılan kaynakların, isim yayınlamamak kaydıyla YetkinReport’a verdiği bilgiye göre, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, yatırımcılara dışarıdan saldırı olmadığı, ama güven sorunu bulunduğunu söyledi.
Nebati bu ifadeyi İstanbul, Dolmabahçe’deki Cumhurbaşkanlığı Binasında 11 Aralık saat 13.30’da başlayan ve 7 saat süren toplantıda kullandı. Toplantıya iş dünyasının önemli isimlerinin yanı sıra, özel ve kamu bankalarının yöneticileri ile aralarında TÜSİAD, TOBB, MÜSİAD, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK), Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve Uluslararası Yatırımcılar Derneğinin (YASED) de bulunduğu kurum temsilcileri katıldı.

Dış güçler söylemine veda mı?

Nebati’nin 40 kadar katılımcıyla yapılan toplantıda hükümetin güven sorununu aşmak için yatırımcıların ve bankaların desteğine ihtiyacı olduğunu da söylediği de katılımcılarca ifade ediliyor. Yeni Hazine ve Maliye Bakanının şimdiye dek Erdoğan’ın ekonomi söylemlerinin temelini oluşturan dış güçler söylemini revize eden güven sorunu söylemine geçişinin AK Parti ve Beştepe’de nasıl yankılanacağını söylemek için henüz erken. Keza işçi dünyası ve muhalefet çevrelerinde de. Ancak toplantıya katılan iş dünyası temsilcilerinin bunu dikkatle not ettiği anlaşılıyor.
İş dünyası temsilcilerinin dikkatle not ettiği konular arasında Nebati’nin söyledikleri kadar söylemedikleri de bulunuyor.
Örneğin Nebati, AK Parti’nin yirmi yıla yaklaşan iktidarında kaç kilometre duble yol, kaç köprü, ne kadar ihracat yapılıp uçak filosunun nereden nereye geldiğini, zaten bu işleri yapan kişi ve kurumlara ayrıntılı olarak hatırlatmış. Sonra da Erdoğan’ın ilan ettiği yeni ekonomik politikayı anlatmış.
Yani maliyeti düşürüp ihracatı artıracağız, ihracatla döviz birikecek, büyüme sağlanacak, enflasyon ve döviz kuru düşecek, büyüme sağlanacak.

Bir de konuşmayanlar var.

Faiz teminatı var, enflasyon ve yatırım kaynağı yok

Toplantıda Nebati artık herkesin kanıksadığı için tepkisiz kaldığı bir teminat vermiş: kesinlikle faiz artışı olmayacağını söylemiş.
Başka türlü söyleyelim: Bakan 16 Aralık’ta yeni politika faizini ilan etmek üzere toplanması beklenen Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı öncesinde yatırımcılara PPK’nın faiz artırmayacağı teminatını veriyor. Bu teminat, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ben faiz artışına karşıyım” demesinin de “Faizi indirmedi, anlaşamadık” diye TCMB Başkanı göndermesinin de ötesine geçiyor. Merkez Bankasının kâğıt üzerindeki bağımsızlığının artık kalmadığına işaret ediyor.
Yedi saatlik toplantıda Hazine ve Maliye Bakanı enflasyondan söz etmemiş. Enflasyon konusu sorulduğunda geçiştirip, konuyu cari açığa getirmiş; en azından izlenim bu yönde olmuş. Oysa ekonomi dünyasının ezici çoğunluğu enflasyon düşürülmedikçe ekonominin olumlu yönde rayına oturmasının mümkün olmadığına inanıyor.
Aynı şekilde, katılımcılar büyüme için gerekli kaynağın nereden bulunacağı ve istikrarın nasıl sağlanacağı sorularına da yanıt alamadıklarını not etmişler. Bakan bu sorulara ise konuyu küresel konjonktüre, jeopolitik sorumlara çekerek yanıt vermiş; daha doğrusu vermemiş.

İş dünyasının izlenimi o ki, hükümet ne yapacağına karar vermiş ama henüz nasıl yapacağı belli değil.

Bir çiçekle bahar, bir toplantıyla istikrar

İstikrar sözcüğüyle neyi kastettiklerini sorduğum kaynaklarım birden fazla başlıkla yanıt verdiler. Hükümetin -yani Erdoğan’ın- kararlarında kestirilebilir olması, uygulamaların iyi planlanıp kısa sürede geri alınmaması, teşviklerin iptal edilmemesi ve hukuk güvencesinden, başka deyişle yargıya siyasi müdahale olmaması gereğinden oluşan bir paket kast ediliyor.
Oysa hükümetin önceliği döviz sıkıntısı.
Nebati, yatırımcılara ve bankalara açıkça Merkez Bankasının dövize müdahale ettiği sıralarda döviz alımı yapmamalarını ve böylece piyasalardaki, halktaki güvensizliğin giderilmesine katkı vermelerini istemiş. (Nitekim TCMB 13 Aralık öğle saatlerinde doların 14,6 lirayı aşması üzerine bir müdahalede daha bulundu ama 14 liranın altına düşürülemedi.) Türk bankalarındaki döviz hesabı 260 milyar doları bulmuş. Yastık altındaki 400 milyar liralık altının ekonomiye kazandırılması gerektiği konuşulmuş.
Peki, iş dünyası bu toplantı hakkında ne düşüyor ve söylenenleri ne kadar inandırıcı buluyor?
Öncelikle patronlar dünyası bakanın bu toplantıyı yapması ve görüşlerini tek tek almasından memnun kalmış. Ancak bir toplantıyla her şeyin yoluna girmesinin beklenmiyor.

AB’yle yakınlaşalım ama ABD’den artık bahis yok

Çünkü iki temel konuda beklenen mesaj gelmemiş: enflasyonla mücadele ve yatırım kaynağı. Halen ihracatın kaynağı olan sanayi üretimi üst sınıra dayanmış vaziyette; yüzde 75-80 verimle çalışıyor. Yani verimi değil üretimi artırmak, onun için de yeni yatırım gerekiyor.
Nereden gelecek o yatırım? Açık yanıt verilemiyor; siyasi mesajlara, birlik, beraberlik söylemine dönülüyor. Çünkü, Nebati’nin kabul ettiği üzere ekonomideki sorun dışarıdan gelen saldırıdan çok hükümete duyulan güvensizlik. Erdoğan’ın bu söylemi konuşmalarında tekrarlar mı acaba?
İhracat dış güçlere yapılıyor, yatırım da dıarıdan bekleniyor bir yandan.
Zaten Nebati, Avrupa Birliğiyle ilişkileri geliştirmek istediklerini söylemiş, iş dünyasının yardımını istemiş. AB’yle ilişkilerin ekonomi ve demokrasinin kalitesi sürekli gerilerken nasıl geliştirileceği bir ayrı sorun.
Erdoğan’ın ticareti 100 milyar dolara çıkarma hedefinden söz ettiği ABD’den ise 7 saat boyunca hiç söz açılmamış. Bir yandan yeni yaptırım tehditleri konuşulurken gerçekçi mi?
Yani çelişkiler sadece ekonomik değil siyasi planda da söz konusu.
Aktarılan izlenimler böyle en azından.

Murat Yetkin

Gazeteci-Yazar

Recent Posts

Kaygı verici tablo: Türkiye’de yaşandıkça, yaşlı yoksulluğu da artıyor

Emeklilerin Bayram ikramiyelerinin 3 bin liradan 4 bin liraya çıkarılmasının konuşulduğu şu günlerde yayınlanan Türkiye…

19 saat ago

Suriye “İslâm Cumhuriyeti” olmayacak, kendi türünde bu bir ilk

Neyin ilk olduğunu açıklamam gerekiyor. İlk defa siyasi İslamcıların devrim, ya da zor yoluyla yönetimi…

20 saat ago

AB’den Türkiye’ye ikiyüzlü teklif: askerine evet, üyeliğine hayır

Avrupa Birliğinden Türkiye’ye ikiyüzlü teklif derken Polonya Başbakanı Donald Tusk’un 12 Mart’ta Ankara’da Cumhurbaşkanı Tayyip…

2 gün ago

Şam-SDG arasındaki anlaşma ve Türkiye’ye etkileri

Arap Alevilerinin/Nusayrilerin yaşadığı sahil şeridinde meydana gelen kanlı olaylar, Nusayri sivillere yönelik toplu katliamlar ülkenin…

3 gün ago

Suriye’de ABD’nin bağladığı SDG anlaşmasına Ankara’dan şartlı destek

SDG’nin Suriye ordusuna katılması üzerine 10 Mart’ta açıklanan anlaşmanın ABD’nin arabuluculuğuyla sağlandığı, Ankara’nın ikincil rol…

3 gün ago

NATO’nun geleceği: ABD ile mi, ABD’siz mi?

NATO yetmiş yılı aşkın bir süredir Batı güvenliğinin temel taşı olmuş, çeşitli çatışmalarda yaşanan gerilemelere…

3 gün ago