Ankara tarihi açısından yeni bir araştırma ve çalışma alanı açan, sanat ve kültür mekânlarımızın artistik ve teknolojik yaratı ortamlarına yeni bir kapı aralayan “Sığınak: Sanat ve Teknoloji için Alan” yeni sergi-gösteri mekânı, 22 Aralık 2021 Çarşamba günü saat 15.00’te kapılarını açtı. Proje danışmanı Ali Cengizkan’ın bilgilendirmesi ve Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un konuşmalarıyla açılan Sığınak’ın ortaya çıkışında, Kültür Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Gökhan Saygı ve Cer Modern Yürütücüsü Zihni Tümer’in olağanüstü katkı ve emekleri söz konusu. (Onların çabaları sonucunda yazar, 11 Ağustos 2020 tarihinde genel müdürlüğe “İkinci Meclis Sığınakları: Restorasyon ve Yeniden İşlevlendirme Olanakları Üzerine” başlıklı bir ön rapor sunmuştu.) Mekânın ilk yerleştirme sergisiyle kullanımını gerçekleştiren Tamer Nakışçı’yı da bu heyecan verici sergiyi, mekânın varlık ve potansiyelini hatırlatarak açması nedeniyle kutlamak gerek. Mekânın Cumhuriyet Müzesi olarak kullanılan İkinci Büyük Millet Meclisi’nin parçası olması, kentin kazanımını vurgulamak açısından önemli görülmekte.
Türkiye’de Sığınak Kültürü
Bunlardan ilki, gerçek anlamıyla bir sığınak, yani başkent Ankara’nın “Hava Saldırılarına Karşı Korunması” olgusunun şehirde kalan izlerini hatırlatıcı olmasıdır. 20. Yüzyılda havacılığın ortaya çıkışı ve gelişimi yanı sıra, bir savaş ve saldırı aracı olarak gökyüzünün kullanılması, koşulları değiştirmiştir. Özellikle Birinci Dünya Savaşı sonrasında şehirlerin hava saldırılarından korunması, dolayısıyla hemşerilerin ve yöneticilerin saldırılardan sağ ve sağlıklı kurtulması konusu, “Pasif Korunma Önlemleri” başlığı altında dikkatle takip edilen ve bir dizi yönetmeliğe bağlanan durum haline gelmiştir. Dünyada pek çok ülkede eşzamanlı biçimde ortaya çıkan bu kaygılar, bireysel, topluluk bazlı, kaynak kökenli, sivil savunma temelli bir dizi düşünceye ve önlem almaya yol açmıştır.
Hava saldırılarında sadece yıkım tesirli bombaların etkisi değil atılacak yangın bombaları, zehirli gazlar ve nihayet nükleer bomba etkilerine karşı korunmak önemli olmuştur. Bu nedenle, saldırıları durdurmaktan, asker ve görevli halk başta olmak üzere kentliye maske dağıtarak etkilerden korumaya kadar genişleyen ulusal seferberlik ve sivil savunma düşünceleri, şehir ve yapılaşmaların oluşumunu etkilemiş; ancak yarı gizli bilgi ve önlemler nedeniyle yaygınlaştığı halde, günümüze kadar net biçimde ulaşmamıştır.
Ankara’daki sığınak örnekleri
Örneğin başkent Ankara’da, 1940’lı yılların şehir çeperinde yer alan uçaksavar tabyalarından birisi Bahçelievler’de Milli Kütüphane’nin arkasında, diğeri Keçiören Meteoroloji Papazın Deresi yamaçlarındaydı. Bunun gibi, apartman mimarlığında yerini hala korumakta olan, +/-0 kot altındaki bölümlerin sığınak olarak tahsisi ve iskâna açılmaması, giderek daha tanımlı sığınak mekânlarının Belediye İmar Yönetmeliği’ne girmesi, bu dönemlerden mirastır. Yine Kızılay Genel Müdürlüğü arkasındaki ünlü ‘Stanton’ türü bunker, ya da Bentderesi’nde hala ayakta olan ‘Dinlenme Tarzı’ halk sığınağı, bu tür yapılaşmanın kentin hafızasına iz düşüren örnekleridir.
İkinci Dünya Savaşı’nın başlangıç yıllarında, nükleer bombanın varlığı ve kullanılma düşüncesi henüz ortada yokken, Türkiye Cumhuriyeti tarafından Birinci Dünya Savaşı sonrası gelişmeler değerlendirilerek kararlaştırılan Pasif Korunma ve Acil Durumda Ülke Yönetimi Planlaması hazırlıkları, 6 Ağustos 1945’te ABD tarafından Japonya’da kullanılan ilk atom bombası ile güçlü bir gerekçe de elde etmiş, konu, Soğuk Savaş’ın gerilimli yıllarında da zemin geliştirmiştir. Türkiye’de 1936 yılında başlayan ön çalışmalarla gelişen ‘Pasif Korunma’ kavramı ve onun uzantısı olarak sığınak anlayışı ve yapımı, giderek ordu ve sivil toplum içinde hiyerarşik yerleşiklik kazanmıştır.
İkinci TBMM Sığınakları
“Sığınak: Sanat ve Teknoloji için Alan”, Ankara’da 1924-1960 yılları arasında kullanılan, Mimar Vedat Tek’in tasarladığı İkinci Büyük Millet Meclisi binasının kuzeyinde 1942 yılında tamamlanmıştı. 1937 yılında İkinci Dünya Savaşı’nın ayak sesleri içinde ve daha Atatürk’ün sağlığında, Almanya’dan getirilen Uzman Dr. Schossberger ile, yapımına karar verilen sığınak, 1941 yılında bütçeye alınarak 1942 yılında tamamlanabilmişti. Meclis Sığınağının işlevi, ani gelişen savaş ortamında Meclis’in olağanüstü koşullarda, kısa süreli aralıklarla çalışmasını sağlama amaçlıdır.
Sığınakta Genel Kurul Salonu amaçlı kullanım dışında, yalnızca küçük toplantı ve büyük olasılıkla arşiv ve yazman odaları olarak kullanılabilecek küçük, artık servis mekânlarının varlığı söz konusudur. Sığınağın tümü de itiş-emiş imkânlı, kum ve su filtreleri düzenekleri olan ‘Havalandırma Tesisatı’ kullanımına sahiptir. Yarım daire planlı tümüyle betonarme olarak inşa edilen yapının dış duvarları yaklaşık 120 cm kalınlıktadır. İç hacimlerle karşılaştırıldığında, yapının kubbemsi tavan döşeme kalınlığı 2m’ye ulaşmaktadır. Betonarme çatı bitişi, korugan (‘bunker’) girişleri ve havalandırmaları ile brüt beton yapı, çevresel etki açısından da önemli bir imge değerine sahiptir.
İçeriye girildiğinde, yönlendirme levhalarıyla dairenin çeperinde ilerliyor ve 320 metrekarelik Genel Kurul Salonu’na (İçtima Salonu) geliyoruz. 400 koltuk alabilecek, yaklaşık yüzde 4-5 eğimli döşemesi lan dört ayrı boğum, sahne, başkanlık divanı ve ana dikdörtgenel merkezî mekânla birleşmektedir. Çeper koridoru hem mekânlar arasındaki dolaşımı gerçekleştirmekte hem de dışarıya bakan bölüme yerleştirilmiş olan ‘Gaz Antresi’ Bölümü, Tuvaletler ve Havalandırma ve Jeneratör Tesisatı Makine Dairesi (yaklaşık 160 m2) havalandırma ve aydınlatma servislerine bağlamaktadır. Havalandırma ve Aydınlatma Tesisatı, ayrıca bir Jeneratörle, elektrik kesintisi durumunda çalışacak durumda kurgulanmıştır. Sığınak 2021 yılına oldukça korunmuş, özgün bileşenleri yerinde olarak ulaşmış; basit onarım sonrası ‘Sanat ve Teknoloji Alanı’na uygunlaştırılmıştır.
Sıradışı Mekânlar ve Yaratıcı Endüstriler
Sığınak: Sanat ve Teknoloji için Alan, Ankara tarihi ve Pasif Korunma tarihçesi açısından önemleri kadar, sanat ve kültürün gelişen teknolojik olanakları ve gereklerine uygun mekânsal sunum açısından da önemli bir başlangıç olduğu söylenmelidir. Türkiye’de ilk kez sayısal ve elektronik sanatlar ile görsel iletişim sanatları için tahsis edilmiş bir sanat-gösteri mekânı ortaya çıkmaktadır.
Dünyada gelişmekte olan sayısal sanatlar (digital arts), yer yer sahne sanatları (performing arts) ve görsel iletişim sanatları (media arts ve visual communicative arts), kendisini bu türden istisnai /sıradışı mekânlarda daha iyi gerçekleştirmektedir.
Haziran 2020 başlarında hizmete giren, Almanların Bordeaux’da inşa ettiği ünlü denizaltı üssü Bassins de Lumières (Işık Üssü), 45,000 m2’lik yaratıcı sanatlar kapalı alanıyla dünyanın en büyük sayısal sanatlar merkezidir. Şimdi Ankara da bu alandaki varlığını, 1325 metrekarelik kapalı alanıyla “Sığınak: Sanat ve Teknoloji için Alan” adıyla alçakgönüllü de olsa, ortaya koymaktadır.
Leipzig’de Kunstkraftwerk/ Digital Art Centre; New York’ta Whitney Museum of Modern Art; Salt Lake City’de UMOCA Utah Museum of Contemporary Art; Karlsruhe’de (Almanya) ZKM Centre for Art and Media; Londra’da Institute of Modern Art; Linz’de (Avusturya) Ars Electronica Centre ; San Fransisco’da Museum of Modern Art; Basel’de (İsviçre) HEK Haus der Elektronischen Künste ve benzerleri gibi, sayısal sanatlara ve yaratıcı teknolojilere (creative technologies) ağırlık veren sanat merkezleri ve müzeler yanına eklenen “Sığınak Ankara”, bu sanatlara özgülenmiş heyecan verici bir kültür tarihi merkezindedir.
Ulus’ta müzeler bölgesinde
“Sığınak”, kent merkezinde yer alan Roma döneminden kalma arkeolojik açık alanların; Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin, Rahmi Koç Müzesi, Erimtan Müzesi, Çukurhan, Gökyay Satranç Müzesi ve diğer büyüklü küçüklü Kale Müzelerinin; İş Bankası İktisat Müzesi ile Ziraat Bankası Müzesi ile Pul Müzesi’nin; Birinci Meclis binasında yer alan Kurtuluş Savaşı Müzesi ile İkinci Meclis binasındaki Cumhuriyet Müzesi’nin yoğunlaştığı tarihi Ulus’ta yer almaktadır.
Sığınak Ankara bir etkinlik mekânı/event space olarak, özgün niteliklerinden taviz vermeden hem kendi iç mekânları, hem de yakın açık alanları ve brüt beton çatı güvertesiyle yenilikçi ve modern sanat yaratıcılarını kendi potansiyelini “ortaya çıkarmaya” çağırmaktadır. “Subliminal” başlıklı sergisiyle Tamer Nakışçı’yı 22 Aralık 2021-6 Şubat 2022 tarihleri arasında ağırlayacak olan Sığınak, daha sonra Cevdet Erek ve Marcus Graf’ı konuk edecektir.