Hayat

Bargilya Tuzlası yaşamaya devam etsin

Yüzlerce kuş türüne ev sahipliği yapan önemli bir sulak alan Bargilya Tuzlası, Net Holding ve Ağaoğlu ortaklığıyla gerçekleştirilen turizm projesi sebebiyle tehlike altında. (Foto: Nuran Akkılıç)

Belki farkında değiliz, ama Türkiye göller ve sulak alanlar söz konusu olduğunda çok zengin bir ülke. Üstelik eskiden daha da zengindi. Peki, ne oldu? Sularını çeke çeke kuruttuk bu alanları. Geldiğimiz noktada da suları çekmekle kalmıyor, artan insan baskısıyla sulak alanların kökünü kazıyoruz. Coğrafi bilgi sistemlerinin verdiği sonuçlar en az 1.2 ila 1.5 milyon hektar sulak alanın yaşadığımız coğrafyada bulunduğunu gösteriyor. Geride bıraktığımız 100 yıl içinde bu alanların en az 1.2 milyon hektarı bozuldu ya da geri dönüşümsüz kayboldu. Kalanlar ise gün be gün küçülüyor. Nasıl mı? Şöyle, artan yapılaşma, duyarsız karar vericiler, nüfus artışı ve kirlilik ile önünü alamadığımız kayıplar yaşıyoruz. İklim değişiminin yaşadığımız coğrafyaya getirdiği yükler de içinde olduğumuz çevresel problemlerin cabası.

Kayıplarımıza yeni bir örnek: Bargilya Tuzlası

Batı Anadolu’da, Milas ilçesi sınırları içinde yer alan Bargilya Tuzlası, yüzlerce kuş türüne ev sahipliği yapan önemli bir sulak alan. Yoğun şekilde tahrip edilen Güllük Deltası’na komşu olan bu alan, Türkiye’de canlılığını sürdüren son lagünlerden biri. Özellikle göçmen kuş türlerine yuva olan Bargilya Tuzlası, aynı zamanda birçok kuş türünün de üreme alanı. Son 30 yıldır yapılan gözlem çalışmaları sulak alanlara bağımlı olan yaklaşık 100 kuş türünün alanı, kışlama, üreme ve beslenme amacıyla kullandığını gösteriyor. Güllük Deltası, küçük karabatakların göç sırasındaki uğrak yeriydi, bugüne kadar kaydedilen en yüksek birey sayısı 221 olmuş. Bargilya Tuzlası ise flamingoların Batı Anadolu’daki nadir sığınaklarından biri. Alan, Güllük Deltası zarar gördükten sonra küçük karabataklar için de önem kazandı. Poyraz kuşları da alanın ziyaretçilerinden.

Bargilya’nın poyrazkuşları. Poyrazkuşu – Eurasian Oystercatcher (Haematopus ostralegus) (Foto: Prof. Dr. Mustafa Sözen)

Alanın içinde olduğu bölge, aynı zamanda Bargilya ve Cyndia antik kentleri gibi tarihsel ve kültürel varlıkların da ev sahibi, yani, bölgenin arkeolojik bir önemi de var. Binlerce yıldır Ege halklarına gıda, barınak ve korunaklı liman sağlayarak yaşam olanağı sunuyor. Bargilya Tuzlası, Milas ilçe sınırları içinde önemli bir karbon yutak alanı, yeraltı sularının toplanmasını, kirli suların temizlenmesini ve bölgedeki iklimin yumuşamasını sağlıyor. Tüm bu özellikleriyle ulusal öneme sahip bir alan Bargilya Tuzlası. Paris İklim Sözleşmesine imza attığımız şu günlerde, iklim değişimini gözeterek, ülke olarak koruma sorumluluğunu taşıdığımız bir doğal değerimiz bu alan.

Neler oluyor?

Net Holding-Ağaoğlu ortaklığı ile gerçekleştirilen bir proje ile alan yapılaşmaya açılıyor. İnsanın doğaya verdiği en somut zarara ilişkin yeni bir örneğe bölgede şahit oluyoruz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın onay verdiği “turizm projesi” bu sulak alanı şüphesiz tehlike altına sokuyor. Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) ve TMMOB Muğla Şubesi yürütmenin durdurulması için projeye karşı haklı bir dava açtı. Böylesine önemli bir doğa alanın içinde olduğu bölgeye yaklaşık 4000 villa, 4 farklı otel ve 6 adet günübirlik dinlenme tesisi yapılması planlanıyor. İnşaat süresince ortaya çıkacak hafriyat 1 milyon tonun üzerinde. Tesis yapıldıktan sonra ise ortaya çıkacak insan baskısının alanın taşıma kapasitesinin çok üzerinde olacağı da kesin. Esasında maliyet çok açık ortada, fakat her zaman yaptığımız gibi görmezden geliyoruz.

Sulak alanlar, neredeyse tropik ormanlara eş biyokütle üretimleriyle, yerkürenin en üretken ekosistemlerinden biri. Sulak alanları koruma görevi ise ülkemizde iki farklı bakanlığın kontrolü altında. Gelgelelim, işler ranta dayalı yapılaşma projelerine gelince ne bakanlıklar doğru bir iş yapıyor ne de uluslararası sözleşmelerle verdiğimiz sözler yerini buluyor. Sonuçta çok uzun bir zaman diliminde oluşmuş biyokütleyi imha ediyoruz. Ve doğaya verdiğimiz zarar gün be gün artarken, bu alanları geri dönüşümsüz kaybediyoruz; sözlerimizi tutmamızın getirdiği olumsuz durum da ülke olarak saygınlığımızı içerde ve dışarda çok farklı bir noktaya getiriyor. Yazıyı bitirirken son sözüm “ülkemizdeki karar verici mercilerin acilen dikkatine…”.

Utku Perktaş

Prof. Dr. Utku Perktaş, Hacettepe Üniversitesi, Biyoloji Bölümü öğretim üyesi.

Recent Posts

İspanyol Başbakanının elinde “İmamoğlu’na özgürlük” pankartı

CHP lideri Özgür Özel, 24 Mayıs’ta İstanbul’da yapılan Sosyalist Enternasyonal toplantısında Ekrem İmamoğlu’nun tutuklu yargılanmasından…

9 saat ago

Suriye’de rejim değişikliğinin perde arkası bağlantıları ortaya çıkıyor

2024 yılının Aralık ayında Suriye’deki rejim değişikliği, dünya kamuoyunu şaşırtacak kadar hızlı, on üç yıllık…

2 gün ago

Erdoğan: Tekrar seçilme derdim yok dedi, Bahçeli karşı çıktı: Cayamazsın

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 21 Mayıs’ta Macaristan dönüşü uçağa kabul ettiği gazetecilere konuşmuş. Tekrar seçilme veya…

2 gün ago

AK Parti’den 19 Mart İmamoğlu itirafı Erdoğan’ın yolundan döndürür mü?

Daha itirafın ne olduğunu bilmeden çoğunuzun “Hayır” dediğini duyar gibiyim. AK Parti’den gelen üst düzey…

3 gün ago

ABD Suriye’de yine iç savaştan söz ediyor, Türkiye yeniden ateş hattında

Dün, 20 Mayıs’ta Suriye’de olup bitenlere dair üç önemli gelişme yaşandı. Biri, MİT Başkanı İbrahim…

4 gün ago

Ergenekon taktikleriyle hedefe konan gazeteciler dava açıyor

İktidar çizgisindeki Akşam gazetesi 18 Mayıs’ta haber adı altında “İmamoğlu Medyası A.Ş.!” başlıklı imzasız bir…

5 gün ago