Ukraynalı yetkililer, 24 Şubat Perşembe günü erken saatlerde, Rus askeri güçlerinin Çernobil nükleer santralinin kontrolünü ele geçirdiğini söylediklerinde, 1986’da Çernobil’de bir patlama sonrası meydana gelen insanlık tarihinin en kötü nükleer felaketi hatırlandı.
Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski, Rusya işgaline devam ederse böyle bir felaketin tekrar yaşanabileceği konusunda uyarırken, Ukrayna Dışişleri Bakanlığı, Başkan’ın uyarısını yineledi ve “1986’da dünya Çernobil’de en büyük teknolojik felaketi gördü, Rusya savaşa devam ederse, 2022’de Çernobil tekrarlanabilir.” dedi.
Beyaz Saray basın sekreteri Jen Psaki aynı gün gazetecilere verdiği demeçte, Kuzey Ukrayna’daki hizmet dışı bırakılan Çernobil Nükleer Tesisi’ndeki personelin işgalci Rus askerleri tarafından “rehin” tutulduğunu söyledi. “Nükleer atık tesislerini korumak ve arındırmak için gereken rutin hizmetleri alt üst edebilecek bu yasadışı ve tehlikeli rehin alma, inanılmaz derecede endişe verici” dedi ve kınadıklarını ifade etti.
Çernobil’in yasak bölgesi, santral çevresinde 32 km’lik bir yarıçapta ve büyük ölçüde insandan arınmış durumda.
24 Şubat’ta Çernobil yasak bölgesinin otomatik radyasyon izleme sisteminden gelen veriler, önemli sayıda gözlem noktasında gama radyasyonu doz hızının aşıldığını gösterdi. Uzmanlar bunu, çok sayıda ağır askeri aracın geçmesi nedeniyle toprağın üst tabakasının bozulması ve hava kirliliğinin artması ile ilişkilendirdi.
Ukrayna Devlet Nükleer Düzenleyici Kurumu, 25 Şubat Cuma günü yerel saatle 09:00’da “Nükleer Santralin güvenli çalışma limitleri ve koşullarının ihlal edilmediğini” bildirdi. “Radyoaktif durum yerleşik normları karşılıyor, Nükleer Santral güvenlik birimleri ve fiziksel koruma hizmetleri yüksek alarmda” açıklaması yaptı.
Henüz, Çernobil nükleer tesisi ile ülkenin değişik yerlerindeki diğer nükleer tesislerin durumunda güvenlik açısından değişen bir şey olmadığı belirtildi.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) Genel Müdürü Rafael Mariano Grossi, IAEA’nın nükleer santrallerin ve nükleerle ilgili diğer tesislerin emniyeti ve güvenliğine özel olarak odaklanarak Ukrayna’daki gelişmeleri yakından izlediğini söyledi.
25 Şubat Cuma günü yayınlanan IAEA bildirisi, Çernobil bölgesinde okunan değerlerin düşük olduğu, operasyonel aralıkta kaldığı ve bu nedenle halk için herhangi bir tehlike arz etmediği bilgisini içeriyordu.
Ukrayna, elektriğinin yaklaşık yarısını üreten 15 reaktör ile nükleer enerjiye büyük ölçüde bağımlıdır. Mevcut reaktörlerinin tümü Rus tasarımıdır.
Ukrayna’nın Nükleer Enerji ile tanışması, Sovyetler Birliği’nin bir parçası olduğu 1970 yılında Çernobil santralinin inşasıyla başladı. İlk ünite 1977’de devreye alındı ve 4. ünite 1983’te devreye girdi. 1986’daki kazadan sonra, projede yer alan 5. ve 6. üniteler iptal edildi.
Ülkenin eski Sovyetler Birliği’nden bağımsız hale geldiği yıllarda nükleer endüstrisi istikrarını sürdürdü. 1995’in sonunda Zaporozhye 6 Nükleeer Santralı şebekeye bağlandı ve Zaporozhye’yi 5700 MWe net kapasitesiyle Avrupa’nın en büyük nükleer enerji santrali haline getirdi. 2004’te 2 nükleer santral daha şebekeye bağlandı.
Eylül 2021’de Ukrayna devletine ait nükleer enerji şirketi Energoatom, ABD merkezli bir firma ile dört reaktör inşa etmek için bir anlaşma imzaladı. Amaç, 2040 yılına kadar 24 GWe nükleer kapasite hedefine ulaşmak için reaktörler planlamaktı. Ukrayna, Rus firmalar yerine ABD Firmaları ile çalışmayı tercih etmişti.
Energoatom CEO’su Petro Kotin olası savaş öncesinde 2 Şubat’ta şunları söylemişti: “Protokole göre, örneğin bombalama saldırısı durumunda tesisler çalışmayacak. Böyle bir durumda, tehdit ortadan kalkana kadar tesis kapatılır ve boşaltılır.”
“Nükleer santralde harici güç kaynağının kesilmesi durumunda, güçlü dizel jeneratörler aracılığıyla otonom güç kaynağı sistemi çalışmaya başlar. Ukrayna nükleer santralleri böyle bir çalışma moduna hazır: dizel yakıt stoğu standartların üzerinde ve yeterli. “
“Ayrıca, Ukrayna güç üniteleri bir uçak kazası için bile hazırlıklı, çünkü muhafaza ve reaktör kabuğu ilgili risklere dayanacak şekilde tasarlandı, arz kesintisi durumunda iki yıllık nükleer yakıt stoklanmış durumda.”
Çernobil felaketinden sonra inşa edilen reaktörler açısından tehlike yok diye açıklansa da Çernobil için durum aynı olmayabilir. Çünkü hala temizlik çalışmaları devam ediyordu.
26 Nisan 1986’da Ukrayna’nın Pripyat kenti yakınlarında Çernobil’in 4 Nolu reaktörünü parçalayan bir patlamanın hemen ardından 30’dan fazla kişi öldü.
Ukrayna’daki Çernobil nükleer santralindeki felaket, kusurlu bir Sovyet reaktör tasarımının ve santral operatörleri tarafından yapılan ciddi hataların ürünüydü. Soğuk Savaş izolasyonunun ve neticesinde ortaya çıkan bir güvenlik kültürü eksikliğinin doğrudan bir sonucuydu.
Ortaya çıkan buhar patlaması ve yangınlar, Avrupa’nın birçok yerinde radyoaktif maddelerin birikmesine neden olacak şekilde, radyoaktif reaktör çekirdeğinin en az %5’ini çevreye saldı.
Çernobil felaketi benzersiz bir olaydı ve ticari nükleer enerji tarihinde radyasyona bağlı ölümlerin meydana geldiği tek kazaydı.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ve Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, takip eden yıllarda sayısız insan radyasyon semptomlarından öldü. Ukrayna hükümeti bölgeden yaklaşık 135.000 kişiyi tahliye etti.
Doktorlar bebeklerinin radyasyona maruz kaldığını ve doğum kusurlarıyla doğabileceklerini söylediğinden, olaydan sonra kadınlara 100.000 ila 200.000 arasında kürtaj yapıldığı tahmin ediliyor.
4 numaralı reaktör patladığında, Çernobil nükleer santralindeki diğer üç reaktör de kapatıldı. Ancak uluslararası kınamalara rağmen bu üç reaktör bir buçuk yıl içinde yeniden çalışmaya başlatıldı. Binlerce tesis operatörü çalışmaya devam etti.
Kazadan sonra, 1986’dan 2000’e kadar, Çernobil nükleer santrali 158.6 milyar kW-saat elektrik enerjisi üretti. Santral, resmi olarak elektrik üretimini 15 Aralık 2000’de durdurdu.
Kazadan sonraki aylarda, patlamanın olduğu 4 nolu reaktörü örtmek ve radyoaktif malzemeyi koruma altına almak için “lahit” adı verilen bir beton koruma duvarı inşa edilmişti ancak bu yapı daha sonra kötüleşti ve radyasyon sızıntılarına neden oldu.
2016 yılında, lahit üzerine çelik bir kalkan yerleştirildi. Devasa, kemerli tasarım, kirlenmiş malzemenin yayılmasını önlemenin yanı sıra lahiti kasırgalar veya aşırı fırtınalar gibi dış etkilerden korumayı amaçlıyordu.
Eski Cumhurbaşkanı Gorbaçov, Çernobil kazasının Sovyetler Birliği’nin çöküşünde Perestroyka’dan (yeniden yapılanma) daha önemli bir faktör olduğunu söylemişti.
SSCB‘de 1980’li yıllardan itibaren gerçekleştirilen ekonomik ve siyasi sistemi yeniden yapılandırma ve reform hareketleri, Mihail Gorbaçov tarafından desteklenmiş ve teşvik edilmiş; SSCB’de sosyalizmin artık işlemez hale gelmesi üzerine ekonomiyi serbestleştirerek devletin bütünlüğünü korumaya çalışan Gorbaçov, tam aksine devletin parçalanmasına sebep olmuştu.
1980’lerde başlatılan Glasnost (fikir ve ifade özgürlükleri) politikasına rağmen, hükûmetin Çernobil faciasını gizli tutmaya çalıştığı ve kaza ile ilgili olarak hızlı kararlar almayarak bu konuda sessiz kaldığı iddia edilmişti.
Çernobil’in 4 nolu reaktörünün erimesinin hemen ardından, Sovyet makamları felaketi örtbas etmeye çalışmış, kendi vatandaşlarını büyük ölçüde saklamış ve komşu ülkeleri uyarmamıştı.
28 Nisan 1986’da, İsveç hava monitörleri atmosferde SSCB’den kaynaklanmış gibi görünen büyük miktarda radyasyon tespit ettiğinde, olay ortaya çıktı. Sovyetler Çernobil’de bir kazanın iki kişiyi öldürdüğünü itiraf etti. Ancak, durumun artık kontrol altında olduğu yalanını da söylediler. Yetkililerin Ukrayna’nın başkenti Kiev’deki okulları kapatması ve halkı içeride kalmaları konusunda uyarması 6 Mayıs’ı bulmuştu.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasını trajedi olarak tanımlayan Rusya Devlet Başkanı Putin için Çernobil’in, askeri açıdan yarattığı kolaylık yanında, tarihsel olarak da anlam taşıdığını söylemek yanlış olmaz.
Yasak bölge hala yaşanmaz olmasına rağmen, Ukraynalı yetkililer bölgeyi 2011 yılında turizme açtı. O zamandan beri rehberler, vahşi yaşamı görmek ve aceleyle terk edilmiş hayalet kasabaları keşfetmek isteyen ziyaretçileri düzenli olarak gezdiriyorlar.
Yasak bölgenin büyük çoğunluğunda insan bulunmasa da, birkaç yüz kişi yasadışı yollardan geri dönmüştü. Binlerce kişinin tahliyesinden sonra bile, bazı insanlar hiç ayrılmamıştı. Yasadışı olmasına rağmen, bölgede hala yaklaşık 130 ila 150 kişi yaşıyor. Bu sakinlerin çoğu, 70’li ve 80’li yıllarda atalarının topraklarını işleyen kadınlar.
Çernobil’de 4 Nisan 2020’de başlayan ve yaklaşık iki hafta süren yangının, radyoaktif atıkların yer aldığı tesislere iki kilometre mesafedeki bir bölgeye kadar ilerlemesi, Çernobil ile ilgili riskleri yeniden gündeme getirmişti. O dönem görüşlerine başvurulan Ukrayna Ulusal Bilimler Akademisi Çevre Bilişimi Bölüm Başkanı İvan Kovalets, BBC’ye verdiği mülakatta nükleer yakıt ve radyoaktif maddelerin kalıntılarının kontrol altında tutulmasının ve gömülmesinin günümüzdeki temel sorunlar olduğunu söylemiş, Çernobil Nükleer Santrali’nin soğutma havuzunun dibinde çok sayıda radyoaktif madde bulunduğuna dikkat çekmişti.
Kovaletz, şu değerlendirmede bulunmuştu: “Havuzun kuruması halinde bu radyoaktif materyaller rüzgarın etkisiyle havaya karışabilir. Çernobil bölgesindeki orman yangınları da radyoaktif aktiviteyi artırabilir. Tüm bu sorunların çözümü için bölgede düzenli olarak çok sayıda uzmanın çalışması gerekiyor.”
Yetkililerin şu an için sorun yok demelerine rağmen, nükleer santrallere yönelik saldırılar ve olası yangınlarla reaktörlere zarar gelmesi durumunda yayılacak radyasyon havayı kirletebilir ve hava koşullarına bağlı olarak Avrupa’ya yayılabilir.
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…
Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali’nde yaklaşık 500 madenci özelleştirme kararına karşı kendilerini maden…
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın üç MHP milletvekilinin istifasının istendiğini, istifa…
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın beraberindeki heyet ile birlikte CHP Genel Merkezi'ne gitti,…
Almanya, Fransa, İtalya, İspanya ve İngiltere dışişleri bakanları Polonya Dışişleri Bakanının ev sahipliğinde 19 Kasım’da…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yeni bir nükleer doktrin imzalamasıyla ilgili…