Öncelikle oy şantajıyla Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a kadına şiddete karşı İstanbul Sözleşmesindeki imzasını geri çektirmeyi başaran gerici takıma kötü bir haber verelim. Bu takım İstanbul Sözleşmesinden çıkılmasıyla yetinmiyor, aile içi şiddetle mücadele için 6284 sayılı yasanın da kaldırılmasını istiyorlar. Hedeflerinin kadını erkekle hukuken eşit sayan Medeni Kanun olduğu açıktı.
Eğer sözünde durursa, Erdoğan 4 Mart’ta 6284’ün uygulamada kalacağını söyledi. Hükümet çizgisindeki Kadın ve Demokrasi Derneği’nin (KADEM) 4. Genel Kurulunda konuşan Erdoğan Adalet Bakanlığında haIrlanan bir reform taslağında şiddete karşı işlenen suçlarda cezaların artırılacağının da sözünü verdi.
Erdoğan’ın şu sözleri yıllardır sadece kadın hakları savunucularının değil, insan hakları savunucularının da ısrarla söyledikleriyle hemen hemen aynı:
“Sadece takım elbise giyip kravat takarak, ellerini önünde birleştirip başını yana eğerek sergilenen tiyatro vari görüntüler takdiri indirim gerekçesi olmayacaktır.”
Bu olumlu. Eğer Cumhurbaşkanı sözünü tutarsa bu haber, kendileri de aynı kafada olan bazı hakim ve savcılar ve aile içi şiddette mağduru haksız göstermek için hukuki boşluklar arayan avukatlara da kötü haber sayılır. Hakimlerin Anayasa Mahkemesinden (ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden) devletin tazminat ödemesine yol açacak şekilde dönen kararlarının cezasının kendilerine ödetilmesi sadece siyasi değil şiddete karşı alınan kararların da daha adil olmasını sağlayabilir.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre 2021 yılında işlenen 280 kadın cinayetinde, öldürülen kadınların 33’ü daha önceden polis ya da savcılığa şikayette bulunmuştu ya da koruma kararı vardı. 2022’nin sadece ilk iki ayında 49 kadın cinayeti, 49 da şüpheli kadın ölümü oldu.
Tabii reform adı altında bu gelişmeler sağlanırken örneğin nafaka hakkı konusunda mağduriyeti artıracak adımlar atılıp atılmayacağına da bakmak lazım. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun (TKDF) bu konuda yıllardır TBMM ile irtibatı sayesinde biriktirdiği bir uyanıklık mevcut. Zon zamanlarda adını duyuran EŞİK Hareketi de kamuoyunu uyarmaya çalışıyor. İzliyoruz.
Şiddete karşı yürütülen yasal mücadelede siyasette eşit temsil de gündeme getirilmeli. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın KADEM toplantısında konuştuğu sıralarda Kadın Adayları Destekleme Derneği (KADER) de 25’inci kuruluş yıldönümünü kutluyordu. KADER çeyrek asırdır daha çok kadının siyasetin ve idarenin her kademesinde yönetici konuma gelmesi için çabalıyor.
TBMM’de Kadın milletvekili oranının yalnızca yüzde 17 olması siyasi liderlerin suçu. Özellikle liderlerin diyorum, çünkü KADER toplantısına katılan sosyal demokrat siyasetçi Önay Alpago, zamanında SHP’nin yüzde 30 Kadın kotası getirmesinin Erdal İnönü’nün sayesinde olduğunu, partili erkeklerin buna direndiğini anlattı. Erkek egemen kafa sağ-sol dinlemiyor.
KADER Başkanı Nuray Karaoğlu bunun zor olduğunu bildikleri halde hedeflerinin bazı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi parlamento ve kamu yönetiminde yüzde 50 temsil kotası olduğunu söyledi.
Kamu hizmetinde durum parlak değil. Erdoğan üniversitelerde kadın öğretim üyesi sayısının yüzde 51 olmasıyla övünüyor ama kaç kadın rektör atadığına dönüp bakmasında fayda var. 81 il valisinden sadece 3’ü kadın. Yüksel yargıdaki durum bir felaket. Kamuda en iyi durumda olan Dışişleri Bakanlığı. Ama öğretmenlerin yarısından çoğunun Kadın olduğu Milli Eğitim Bakanlığınım üst düzeyindeki 18 yöneticiden sadece 1’i kadın.
Kadına ve çocuğa şiddete karşı da idare ve siyasette eşitsizliğe karşı da adalet arayışı, toplumun gelişmesinde kilit önemde
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) 26 Aralık’ta gerçekleştirilen Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında, 22 ay…
İneği sürekli sağarsan yeterince ve kaliteli süt alman zorlaşır. Bir süre sonra inek rahatsızlanır, hiç…
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 25 Aralık’ta AK Parti grubunda “Suriye fatihi” sloganları eşliğinde Kuran’ın Fetih Suresinin…
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, asgari ücretin 22 bin TL olarak açıklanmasının ardından iktidarı erken…
2024’ü geride bırakmak üzereyiz. 2025’e girerken ekonomimiz ne durumda? Doğru yolda mıyız? Kısa bir değerlendirme…
“Milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde” diye başlayan bir cümleye hazır…