Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi sürecinde tarihsel öneme sahip bir diğer gün de 28 Nisan 2022 olarak kayda geçecek. Yarın, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı yargılanacak. Saat 9:45’te Danıştay 10. Dairesi, İstanbul Sözleşmesi’ne dair davaları esastan görüşecek.
Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) eşit ve şiddetsiz bir yaşam isteyen herkesi hep birlikte hukuka ve İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmak için Ankara’daki 28 Nisan Danıştay duruşmasına katılmaya çağırdı.
EŞİK’in çağrısı üzerine Türkiye’nin her köşesindeki 73 Barodan yetki veren 810 kadın avukat ve diğer çağrılara katılanlarla birlikte 1000’i aşkın avukatla, yarın Ankara’da büyük bir buluşma gerçekleşecek.
Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’ni imzaya açıldığı tarih olan 11 Mayıs 2011’de imzalamış ve 14 Mart 2012’de onaylayan ilk ülke olmuştur. Türkiye sözleşmeyi çekincesiz olarak onaylamıştır. Sözleşme Türkiye açısından 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 1 Temmuz 2021 tarihinden itibaren Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiştir ve artık bu sözleşmeye taraf devlet değildir.
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele konusunda en kapsamlı uluslararası sözleşmedir. Geniş kapsamlı önleyici ve koruyucu tedbirlerin yanı sıra, bu tür ciddi insan hakları ihlallerine yeterli ceza adaletini sağlamaya yönelik bir dizi yükümlülüğü kapsar.
19 Mart 2021 Cuma gece yarısı Cumhurbaşkanı’nın tek kişilik ve tek cümlelik kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nin feshedildiği açıklanmıştı. Kararın ardından pek çok kadın, kadın örgütü, baro, çeşitli sivil toplum kuruluşları, sendikalar ve siyasi partiler, yürütmenin durdurulması ve kararın iptali talebiyle Danıştay’da dava açmışlardı.
Danıştay 10. Dairesi bu 200’ü aşkın yürütmenin durdurulması talebini 5 üyeden 3’ünün oyuyla reddetti. Karardaki karşı oy yazılarıyla, sürecin devamında Danıştay savcılarınca verilen mütalaalar (görüşler) uyumluydu. 6251 sayılı Kanunla TBMM’de onaylanan ve 29 Kasım 2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı kararıyla çıkılamayacağı; Anayasa’nın 87. ve 90. maddelerine göre, Cumhurbaşkanı’nın uluslararası sözleşmelerden çekilme yetkisinin olmadığı; kararın 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesine dayandırılamayacağı söz konusu hakimler ve savcılar tarafından da belirtildi.
EŞİK çağrı metninde, eril şiddet her gün en az 3 kadını yaşamdan koparır, her gün en az üç şüpheli kadın ölümünün üstü örtülürken, İstanbul Sözleşmesi hakkında hukuka aykırı bir kararla “fesih” bildirimi yayınlanması sonrasında şiddetin gittikçe yükseldiğini, şiddetle mücadelede İstanbul Sözleşmesi’nin önemi ve etkin uygulanması zorunluluğunun her geçen gün biraz daha arttığını duyurdu.
EŞİK’e göre: “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek, Anayasa’daki eşitlik ilkesinden, şiddeti önlemek ve maruz bırakılanları korumakla ilişkili diğer yasalardan vazgeçildiğinin, devletin kadın erkek eşitliği ve kadına karşı şiddeti önleme politikasını terk ettiğinin tüm dünyaya ilan edilmesidir. TBMM’de yasayla kabul edilen uluslararası bir sözleşmeden tek kişilik kararla çıkılmasının Sözleşme’nin kendisinin önemini de aşan bir önemi vardır. Bu karar Sözleşmenin referans aldığı ve Türkiye’nin de taraf olduğu tüm temel insan hakları belgelerinden de çekilebileceği anlamına gelmektedir. Bu sebeple, İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak sadece kadınların değil, demokratik bir ülkede adaletli ve insanca yaşamdan yana olan herkesin sorumluluğudur.”
Biraz geriye gidip, İstanbul Sözleşmesi’nin Avrupa Konseyi tarafından uygulanmasını izlemekle görevli “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddete Karşı Eylem Uzmanları Grubu- GREVIO”nun 9 Mayıs 2018’e kadar geçen süreci değerlendirdiği 15 Ekim 2018 tarihli Türkiye raporunu hatırlayalım.
Raporda, Sivil toplum örgütlerinin, özellikle de İstanbul Sözleşmesi’ni ve ilkelerini savunan bağımsız kadın örgütlerinin giderek artan kısıtlayıcı koşulları üzerine GREVIO’nun alarma geçmiş durumda olduğu yazılmıştı.
Tüm farklı kadın gruplarını temsil eden kadın örgütlerinin gelişmesine, politikaların geliştirilmesi ve değerlendirilmesinde yetkililerle işbirliği yapmasına olanak tanıyan kolaylaştırıcı ve elverişli bir ortamın sağlanmasına yönelik acil ihtiyacı işaret etmişlerdi.
Türkiye’deki kadın örgütlerinin kadın hakları için büyük kazanımların sağlanmasında etkili olduğunu, kadın aktivistler, savunuculuk ve yoğun kampanya çalışmalarıyla kadına yönelik şiddetin kamuoyunun gündemine taşındığını tespit etmişlerdi.
İstanbul Sözleşmesi’nin müzakere sürecinde, Türkiye tarafından onaylanması ve müteakip 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadınlara karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un yürürlüğe girmesi de dahil olmak üzere gerekli uygulama tedbirlerinin alınması sürecinde kadın örgütlerinin verdikleri emeğin altını çizmişlerdi.
Bununla birlikte, GREVIO raporunda, sivil toplum örgütlerinin, özellikle bağımsız kadın örgütlerinin, “insan hakları örgütleri için daralan bir alan” olarak adlandırılan koşullar altında giderek daha kısıtlayıcı koşullarda çalışmak durumunda olduklarına dair endişelere yer verilmişti.
GREVIO, STK’larla yaptığı görüşmede, bu kuruluşların karşılaştığı zorluklara ve hükümet politikalarına yönelik aleni eleştirileri nedeniyle birçoğu tutuklanma ve/veya hapsedilme riskiyle karşı karşıya olan üyelerinin cesaret ve kararlılığına ilk elden tanık olmuştu. Ne yazık ki, İstanbul Sözleşmesi’nin savunulmasında tarihi bir rol oynayan bağımsız kadın örgütleri, yeni kurulmuş bazı kadın örgütlerine özel avantaj sağlanırken, kendilerinin tanınmadığını ve desteklerden mahrum bırakıldıklarını düşünüyorlardı.
GREVIO, Sivil Toplum Kuruluşlarının, ilgili süreçlerde sistematik ve etkili istişarelerini mümkün kılan genel bir çerçevenin bulunmadığını, olaylara müdahale etme kabiliyetlerinin büyük ölçüde yetkililerin takdirine bağlı olduğunu belirtmişti.Bağımsız kadın örgütleri bu genel durumdan daha fazla etkileniyor gibi görünse de, tüm STK’lar, politikaları şekillendirmek ve değerlendirmek amacıyla yetkililerle yapıcı bir diyaloga girmek için kendilerine daha fazla fırsat tanınabileceğini düşündüklerini ifade etmişlerdi.
Rapordaki tespitlere Türk yetkililerinin verdiği cevaplara bakıldığında, Türkiye’de “insan hakları örgütleri için daralan alan” yorumları konusunda GREVIO ile aynı fikirde olmadığını görüyoruz.
“Türkiye, kadına yönelik şiddetle mücadelede sıfır tolerans ilkesi ile kapsayıcı ve şeffaf bir anlayışa sahiptir. Türkiye’deki tüm kadın örgütleri arasındaki sinerjiyi artırmaya yönelik faaliyetler yürütülmektedir. 6284 sayılı Kanun kapsamında kadına yönelik şiddetle mücadele alanında hizmet veren diğer kurum ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği çalışmaları yürütülmekte olup, bu faaliyetler aynı anlayışla sürdürülecektir. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı kadın STK’ları arasında ayrımcılık yapmaz. Faaliyetlere mümkün olduğunca geniş katılımın sağlanmasına özellikle dikkat edilmektedir. Ayrıca STK’lar mevcut koşullar ve bütçe imkânları çerçevesinde teşvik edilmektedir.
STK üyelerinin hükümet politikalarına yönelik eleştirilerde bulunmaları nedeniyle tutuklama ve/veya hapis cezası gibi risklerle karşı karşıya kaldıklarına ilişkin yorum, ilgili kişilerin iddialarının ötesine geçmemekte ve tamamen hukukla ilgili süreçlerdir. Bu süreçler, STK üyelerinin kadın hakları alanındaki faaliyetlerine ilişkin herhangi bir hususu içermemekte ve bu nedenle iddialar gerçeği yansıtmamaktadır.”
Sözün özü şu ki: Cumhurbaşkanı kararıyla İstanbul Sözleşmesi fesh edilirken bu sözleşmenin imzalanması için emek veren kadın örgütlerinden görüş alınmamıştır.
T.C. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından GREVIO raporuna verilen cevabın gerçekte karşılığı olup olmadığını yarın Danıştay’ın önünde yerini alacak kadın örgütleri ispatlayacaktır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanmasını protesto etmek için düzenlenen mitingdeki…
Avrupa Komisyonu'nun üyeliğe aday ülkelerin son bir yıl içindeki gelişmelerini değerlendiren yıllık raporu, 30 Ekim…
Kıbrıs Rum Yönetimi Cumhurbaşkanı Nikos Christodoulides’in Beyaz Saray’da ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı görüşme,…
TBMM'de 2025 yılı bütçe kanun teklifi görüşmeleri başladı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Plan ve…
CHP’nin kitlelere sert muhalefet sözü vermesi için başına saksı düşmesi gerekiyormuş demek ki; o saksı…
Kayyum virüsü İstanbul’a da sıçradı. AK Partili ya da MHP’li olmayan bütün belediyeleri tehdit altına…