Geçtiğimiz hafta Türkiye gündeminin bir köşesinde ülkemizde yaşayan iki papağan türü, özellikle yeşil papağanlar vardı, sayıları çok artan Yeşil Papağanın popülasyon büyüklüğünün, yani nüfuslarının azaltılması için önlemler alınacakmış, çünkü istilacı türmüş. Tarım ve Orman Bakanlığı, bu kuşların yumurtalarına müdahale yoluyla nüfusunun azaltılması planını, toplumdan gelen tepkiler üzerine de askıya aldı.
Yeşil papağanlar ülkemiz için gerçekten istilacı türler olarak değerlendirilmeli mi? Bir ornitolog ve aynı zamanda bir ekolog, hatta biyocoğrafya ile ilgilenen bir bilimci olarak dürüstçe söylemem gerekirse, bu soruya net bir cevap veremedim. Ama duruma nasıl bakıyorum, en azından bu net… Hayvan ticareti yasaklanmalı ve bu tür sorular üzerine uzun dönemli çalışmalar yapılmalı.
Biyoçeşitlilik krizini tetikleyen en önemli nedenlerden biri istilacı türler. İstilacı tür, popülasyon büyüklüğü aşırı artmış, böylece bulunduğu ortama zarar vermeye başlamış organizmalara verilen isim. Bu şekilde tanımlanan türlerin çoğu diğer türlere göre bulunduğu ortama nötr etki de yapabilir ya da yararlı da olabilir. Fakat bir tür istilacı olarak tanımlanıyorsa, bulunduğu ortamdaki diğer türleri olumsuz etkileyerek ekolojik, çevresel ya da ekonomik hasara neden olur. Bu tanımlamadan anlaşılacağı gibi, bir türün zararlı olması ona “istilacı” sıfatı kazandırıyor. Ve bu, günümüzde biyoçeşitlilik krizinin büyümesine neden olan bir etken, WWF Yaşayan Gezegen Raporu böyle söylüyor.
Peki, ülkemizde durum nedir?
Bu soruyu sorunca ilk akla gelen türler arasında Türkiye’de ürediklerini bildiğimiz, büyük şehirlerimizde yaygın bir şekilde kendilerini gösteren yeşil renkli papağanlar var. Papağanlar egzotik kuş türleri arasında yer alıyorlar, çoğunlukla tropik bölgelerde yaşayan kuş türleri. Fakat biyoçeşitlilik krizini tetikleyen hayvan ticareti nedeniyle artık yaşaması gereken yerler dışında da gözlemlenen türler arasında. Kimi zaman bu ticaretin bir sonucu olarak da getirildikleri coğrafyalarda yetiştiricilerin kafeslerinden kaçan bireyler doğal olarak yaşamaya başlayabiliyor. İşte ülkemizdeki papağanların da başına böyle bir şey gelmiş olmalı ki, bugün İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerimizde bu türleri yaygın olarak görüyoruz. Popülasyon büyükleri artık 5000 bireyin üzerinde ve artık ülkemizin kayıtlı kuş türleri arasındalar. Unutmadan söyleyim, başlarına ne gelmiş de kendilerini Türkiye’de bulmuşlar, bunun net olarak sebebini bilmiyoruz. Çok olası bir neden, bu türlerin insan eliyle taşınmış olması, bu da gene hayvan ticaretine dikkat çekiyor.
Türkiye’nin papağanlarını tanıyalım
Ülkemizde iki tür papağan bulunur, bugün basında istilacı tür mü, yoksa değil mi diye konuşulan ve birçok büyük şehrimizde yaygın şekilde görülen “Yeşil Papağan” ve ülkemizde sadece İstanbul’da ürediği bilinen “İskender Papağanı”. İskender Papağanı, Yeşil Papağandan daha büyük gövdeleri olması yanı sıra iri gagalarıyla ayrılılar. Ayrıca pembe boyu halkasına sahip İskender Papağanının gagası da tamamen kırmızıdır. TRAKUS Türkiye Kuşları rehber kitabına ülkemizde kafesten kaçıp doğal yaşama uyum sağlamış bir kuş türüdür.
Yeşil Papağan, Sahra Çölü altında, Afrika’da ve Hindistan’da doğal dağılım gösteren bir kuş. Bununla birlikte, doğal yayılış alanı dışındaki pek çok coğrafyada da görülüyorlar ve bu popülasyonların bazıları artık doğal kabul ediliyor. Ayrıca, Mauritius, Seyşeller, Hawaii, Hong Kong, Makao, Singapur ve görünüşe göre ABD ve Venezuela’da da doğal dağılımı dışında popülasyonlarının varlığı rapor edilmiş. İskender Papağanı ise Hindistan, Pakistan ve Uzak Doğu Asya’da doğal dağılım gösteren bir kuş; ancak dağılımı, hayvan ticareti gibi faktörlerle başka ülkelere taşınması sonucu genişlemiş. Avrupa’da Almanya, Belçika ve Hollanda’da; Orta Doğu’da Türkiye, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve İran’da ve Uzak Doğu’da Japonya’da doğal dağılımı dışında popülasyonlarının varlığı rapor edilmiş. Görünen o ki, her iki kuş türü de Dünya’da doğal dağılımları dışında geniş bir yayılış alanı elde etmiş durumda. Bunun en büyük nedeni de, tekrar ediyorum, insan eliyle taşınma.
Papağanların Türkiye’deki tarihi
Yeşil Papağanlar Türkiye’de ilk kez 1975 yılında Ankara’da gözlenmiş. Yaklaşık 50 yıl önce ülkemiz sınırlarında sıra dışı bir kuş kaydı olarak raporlanan bu tür, o dönem için büyük heyecan yaratmış olmalı. Geride bıraktığımız 50 yıl süresince de ülkemizde hiçbir zaman istilacı özellikte bir tür olarak değerlendirilmemiş, en azından uzun süreli sistematik gözlemlere dayalı somut kanıtlar elimizde yok. Ancak Yeşil Papağan, Seyşeller’de iyi bilinen bir kuş türü değil. Bu coğrafyaya özgü başka bir papağan türü üzerine rekabet baskısı kurduğu ve bölgeye özgü bu papağan türünün azalmasına yol açtığı için, Seyşeller’de “istilacı tür” özelliği kazanmış ve üremesinin durdurulması için mücadele edilen türler arasına girmiş. İngiltere’de tarım ürünlerine verdiği zarar nedeniyle istilacı tür olarak değerlendirilen bu tür, gene aynı şekilde artan popülasyonları nedeniyle İsrail’de de mücadele edilen kuş türleri arasında yer alıyor. (*) Gelgelelim, 50 yıllık Türkiye geçmişinde popülasyon büyüklüğü artmış olmasına rağmen, tür üzerinde akademik camia içinde bilimsel bir duyarlılık oluşmamış. Ülkemiz kuş tür listesinde yerli türümüz olarak girmiş durumda. Son yıllarda İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde eskiye göre daha fazla görünmeye başlayan, böylece dikkat çeken kuş türleri arasında.
İskender Papağanı için de Türkiye’de yaklaşık 40 yıllık bir geçmiş var. İstanbul’da ilk gözlendikleri yer Gülhane Parkı. Ayrıca, bugün İstanbul’da bu papağanı en iyi görebileceğiniz yerler arasında Emirgan Korusu, büyük ve küçük Çamlıca tepeleri, Florya Atatürk Orman Çiftliği, Belgrad Ormanı’nın girişine yakın koruluk alanlar yer alıyor. Bir de unutmadan 2021 yılı içinde İstanbul’a ne zaman gitsem her iki tür papağanı da gördüğüm bir başka yer, Fındıkzade semti içindeki park alanları.
Papağanlar istilacı türler mi?
Yazının başında istilacı tür tanımını yapmıştım. Bu tanıma göre, yeşil papağanlar istilacı bir tür, şüphesiz. Fakat burada bir “ama” demek istiyorum. Bir türün istilacı olup olmamasını küresel ölçekte değerlendirirken, yerel ölçekte de benzer metodolojiyi uygulamalı ve dikkatli olunmalı. Yaklaşık 50 yıldır coğrafyamızda yaşayan bir tür için istilacı demek için somut, uzun dönemli verilere ihtiyaç var. Mesela, Yeşil Papağan Seyşeller de istilacı bir tür, çünkü Seyşeller faunasının endemik türlerinden olan bir başka papağan türü üzerinde rekabetçi bir baskı kurmuş ve bu türün bölgedeki varlığını somut bir şekilde tehlikeye atmış. Bu durum uzun dönemli çalışmalarla yayımlanmış ve net bir şekilde belgelenmiş. Gene aynı şekilde, İngiltere Yeşil Papağanı tarım ürünlerine verdiği zarar nedeniyle istilacı tür olarak tanımlamış. İsrail’de benzer bir durum geçerli. Bu etkiler bilimsel yöntem çerçevesi içinde, yani gözlem yaparak, hipotez kurarak ve hipotezler test edilerek raporlanmış. Bu veriler ışığında Yeşil Papağan, Küresel İstilacı Tür Veritabanı’nda yer alan bir kuş türü.
Peki, ya Türkiye’deki durum
Benim bildiğim, gördüğüm, somut bir kanıt bugüne kadar Türkiye’de yayınlanmış herhangi bir bilimsel makale her iki kuş türü için mevcut değil. Hal böyle olunca da, Türkiye’de olumsuz anlamda bir ekolojik etkiye neden olduğu raporlanmayan bir türün ülkemizde “bir anda” istilacı tür olarak değerlendirilip üzerinde kararlar almak ne kadar doğru, en başta söylediğim gibi bilemiyorum. Konunun önemi bir türe “bir anda” istilacı sıfatı yakıştırmanın çok ötesinde, ülkemizde uzun dönemli ekolojik çalışmalara ihtiyacımız var ve somut bilimsel verilere dayalı eylem planlarıyla da biyoçeşitliliğimizi korumamız şart. En azından dünyada istilacı tür listesine alınmış bu tür ve diğer tüm türlerin ticaretinin yasaklanması atılacak en önemli adımlardan biri ve tabi uzun dönemli ekolojik çalışmalar. Karar vericiler, karar almadan hemen önce bu durumu göz önüne almaları gerekiyor. Birçok şeyi değersizleştirdiğimiz bu dönemde, bilimsel düşünce ve çalışmaların önemini değersizleştirmek, alacağımız kararlarla geri dönüşümsüz hata yapmamıza neden olabilir.
Son olarak, şunu söylemem de yarar var. Türkiye gibi ekolojik yıkımın son sürat yaşandığı bir yerde, papağan türlerini doğada görmek, bir de şehir yaşamı içinde görebilmek, şehir yaşamına tam anlamıyla uyum sağlamış biz insan evladının biyoçeşitlilik duyarlılığını arttıran bir durum, hem de içinde olduğumuz kriz çağında.
Notlar:
(*) Bu yazıda bahsi geçen bilgilerin bazıları Doç. Dr. Esra Per ve aynı zamanda TERİAS (Türkiye’deki Karasal Ortamlarda ve İç Sularda İstilacı Yabancı Türlerin Tehditlerin Değerlendirilmesi Projesi) uzmanlarından Doç. Dr. Kiraz Erciyas Yavuz ile yaptığım söyleşi sırasında kendileri tarafından dile getirilmiştir. Bazı bilgiler ise erişime açık bilimsel yayınlar ve platformlardan derlenmiştir (referans listesi aşağıda verilmiştir).
1- Bunbury ve ark. Five eradications, three species, three islands: overview, insights and recommendations from invasive bird eradications in the Seychelles March 2019 Conference: IUCN Island invasives : scaling up to meet the challenge. Proceedings of the international conference on island invasives 2017 – Erişim bağlantısı: https://www.researchgate.net/publication/331743335_Five_eradications_three_species_three_islands_overview_insights_and_recommendations_from_invasive_bird_eradications_in_the_Seychelles
2- GLOBAL INVASIVE SPECIES DATABASE: http://www.iucngisd.org/gisd/species.php?sc=1540
3- BirdLife International. 2018. Psittacula krameri. The IUCN Red List of Threatened Species 2018: e.T22685441A132057695. https://dx.doi.org/10.2305/IUCN.UK.2018-2.RLTS.T22685441A132057695.en. Accessed on 10 June 2022.
* 13 Haziran 2022 tarihinde saat 16.13’te güncellenmiştir.