Bu yıl Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’na (COP27) Kasım ayında ev sahipliği yapacak olan ülke Mısır. Kızıldeniz’in tatil beldesi Şarm El-Şeyh’te yapılacak olan konferansın başkanı olan Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri’nin endişesi, küresel liderlerin, gıda kıtlığı, enerji krizi ve yüksek enflasyonla boğuşurken, iklim değişikliğinin hızını yavaşlatmak için geçmişte verdikleri taahhütlerden geri adım atmak isteyebileceklerine yönelik.
Dünyadaki hemen hemen her ülkeden temsilci COP toplantılarında bir araya gelerek, küresel ölçekte sera gazı emisyonlarını azaltmak için hayata geçirilecek eylemleri koordine etmeye çalışıyor.
Mevcut politikalar altında dünyanın bu yüzyılın sonlarında yaklaşık 2.4 ila 2.7 santigrat derece ısınması bekleniyor ve COP kapsamında bu sıcaklık artışının engellenmesi hedefleniyor.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ne (Intergovernmental Panel on Climate Change) göre, böyle bir artış felaketle sonuçlanacak ve gezegende yaşayan bütün canlıların hayatını tehdit edecek. 2015 yılında Paris’teki COP21 toplantısında, sıcaklık artışını 1.5 derecede tutmak için adımlar atılmasına karar verilmişti ancak Paris taahhüdünü yerine getirmek imkansız görünüyor.
İklim değişikliğinin olası etkileri
Washington Üniversitesi ‘nde Küresel Sağlık, Çevre ve İş Sağlığı Bilimleri Profesörü olan Kristie Ebi küresel ısınmanın aynı zamanda küresel gıda güvenliği için zorluklar yaratacağını söyledi.
Dünyada yaklaşık 800 milyon insan zaten gıda güvensizliği yaşıyorken, yaklaşık 1.5 milyar kadın ve kız çocuğunda demir eksikliği olduğuna dikkat çekti.
Ebi, dang humması ve sarı humma gibi hastalıkları taşıyan sivrisineklerin yayılmasının hızla kontrolden çıkabilecek başka bir iklim etkisi olmasından endişe duyduğunu da ekledi.
Covid-19 salgınındaki kötü performans salgınlara hazır olmadığımızı gösterdiği için Ebi, bunu bir kabus olarak tanımlıyor.
Küresel sürdürülebilirlik konularındaki çalışmalarıyla tanınan İsveçli bilim insanı Johan Rockström, başka bir yol izlenmedikçe felaketle karşı karşıya kalacağımızı iddia ediyor ve riskleri azaltmak için BM’nin bu yıl Mısır’da yapılacak 27. Taraflar Konferansı iklim görüşmelerinde sert adımlar atılması gerektiğini şu şekilde vurguluyor:
“COP 27’de buluşup her ulusun bireysel planını hızlandırmanız ve fosil yakıtları aşamalı olarak kaldırma, içten yanmalı motorların kullanımına son verme, kömüre yapılan tüm yatırımları durdurma planlarını yasal olarak yerine getirmeniz gerekir. Küresel ısınma, 1.5 santigratın üzerine çıkınca, orta riskten yüksek riske geçilir, 2 santigratın ötesine geçince, yüksek riskten felaket riskine geçiyoruz”.
COP 26’daki tutku neden söndü?
COP 26 pek çok iklim bilimciye göre tam anlamıyla başarılı geçmemişti ama yine de bir başlangıçtı. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası ise taşlar yerinden oynadı.
Halbuki Ukrayna’nın işgali Rusya’ya bağımlılığın tehlikesini ortaya koyduğunda, yenilenebilir kaynakların sunabileceği enerji bağımsızlığına odaklanmak için iyi bir fırsat doğabilirdi. Batı, Rus petrol ve gazından kurtulmaya çalışırken, güneş ve rüzgar enerjisi her zamankinden daha güçlü şekilde desteklenebilirdi.
Ama öyle olmadı. Avrupa ülkeleri kömürden çıkma planlarını tersine çevirmeye, daha fazla petrol için çabalamaya, L.N.G olarak bilinen sıvılaştırılmış doğal gaz için terminaller inşa etmeye başladılar.
Rusya’nın işgalinden önce, 2030 yılına kadar kömürden çıkmak; 2035 yılına kadar enerji sektörlerini karbondan arındırmak; yenilenebilir kaynaklara yapılan kamu yatırımını artırmak taahhüdünde bulunan Avrupa ülkeleri, Rusya ile ipler gerildikçe söylemlerini değiştirdiler.
Rusya, Almanya ve diğer ülkelere hizmet veren kritik bir boru hattı olan Nord Stream 1 üzerinden sağladığı gaz miktarını yüzde 60 oranında azalttığında, Avrupa hükümetleri, kapatılan veya aşamalı olarak durdurulması planlanan kömür santrallerini çalıştırma yolunu seçtiler.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Kremlin’in Ukrayna’ya yönelik saldırısının, birçok ülkenin Rus enerjisine alternatif kaynaklar olarak kömüre veya sıvılaştırılmış doğal gaz ithalatına yönelmesi nedeniyle, küresel ısınma hedefleri üzerinde büyük etkileri olacağını söyledi.
Sonuçta, COP26’nın bitiminden altı ay sonra, küresel enerji tablosu çarpıcı biçimde değişti.
COP27’de bir başka kriz nedeni: Afrika Ülkeleri
Bu yılki toplantının merkezinde, gelişmekte olan ülkelerin ve özellikle Afrika ülkelerinin durumu da yer alıyor. Gelişmekte olan ülkeler iklim değişikliğine neden olmaktan büyük ölçüde sorumlu olan gelişmiş ülkelerin, yoksul ve savunmasız ülkelerin uğradığı zararın bir kısmını tazmin etmesi gerektiğini savunuyor.
Geçtiğimiz günlerde, Guardian tarafından görülen belgelere göre, Afrika ülkelerinin liderleri, COP27’de, Afrika’daki fosil yakıtlar için yeni yatırımları zorlamak niyetindeler. Aslında dünyanın gözü de zaten bu kaynaklarda.
Afrika ülke liderleri, topraklarındaki fosil yakıt rezervlerinden bir süre daha faydalanmak için kendilerine izin verilmesi gerektiğini savunacaklar. Bugüne kadar fosil yakıtları kullanıp, iklim değişikliğine daha fazla neden olan gelişmiş ülkelerin ise emisyonlarında keskin kesintiler yapması gerektiğini düşünüyorlar. Kendilerince adalet istiyorlar ancak çevreciler ve düşünce kuruluşları bu bakış açısının doğru olmadığını, güneş ve rüzgar açısından büyük bir potansiyele sahipken Afrika’nın doğrudan yenilenebilir enerjiye geçmek yerine fosil yakıtları tercih etmesinin bir hata olacağını söylüyor.
Görünen o ki Mısır toplantıları gergin geçecek. Gerginliğin Afrika ülkeleri merkezli olması beklenirken, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Tayvan’a yaptığı ziyaretle tırmanan gerginlik sonrası, Çin’in, 2015 Paris İklim Anlaşması’na ön ayak olan iklim işbirliği başta olmak üzere bazı önemli konularda ABD ile tüm iletişimi sona erdireceğini açıklaması yeni bir krize neden olacak gibi görünüyor.
Türkiye COP 26’dan sonra neler yaptı?
Türkiye COP26’ya Paris Anlaşması’na taraf olarak katıldı. COP27’de, Mısır’da, Türkiye’nin yeni bir Ulusal Katkı Beyanı (NDC) yayınlaması bekleniyor. Fakat henüz bir açıklama yapılmadı.
Hatırlayalım, Türkiye’nin ilk İklim Şurası 21-24 Şubat 2022 tarihleri arasında Konya’da gerçekleştirildi. 25 Şubat 2022 tarihinde “Komisyon Tavsiye Kararları” yayımlandı. Şura programına göre Nisan 2022’de Şûra Çalışmalarının kitap haline getirilmesi ve dağıtılması, gerekiyordu. Ancak bu çalışma hala kamuoyuyla paylaşılmadı.
Radikal ve somut eylemler beklerken, Komisyon tavsiye kararları arasında yer alan hususlardan birine yönelik olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan bir kredi duyurusu yaptı.
Aslında komisyonun önerisi: “Binalarda enerji verimliliğini ve yenilenebilir enerji kullanımını arttırmak için karbon fiyatlandırma temelli, mevcut binalarda teşvik/destek mekanizmaları, yeni binalarda ise kredi/vergi desteği mekanizmaları ve gerekli finansal altyapı oluşturulmalıdır.” şeklindeydi.
Bu öneri tam olarak dikkate alınmamış olsa gerek ki, mevcut binalara teşvik/destek yerine daire başı şartlı kredi çıktığını gördük. Kredi şartı ise binaların “C sınıfı” olma koşuluna bağlandı. Bu durumda karbon fiyatlandırma temelli yaklaşım gözardı edilmiş oldu. Kaldı ki C Sınıfı kriteri 2053 hedefleri açısından yetersizken, ekonomik zorluklar içerisindeki ülkemizde kredi başvurularının durumunu izleyip göreceğiz.
COP 27’ye doğru Sivil İnsiyatif
Önümüzdeki günlerde COP27 hazırlıklarını izlerken, Türkiye ayağının da yer alacağı uluslararası bir kitlesel hareketi de konuşacağız.
Walk2COP27: İklim krizini ve olası çözümleri daha iyi anlamamıza yardımcı olacak, ilgilileri arasında dayanışma oluşturan ve iklim eylemini hızlandırmak için bağlantılar kuran bir girişim.
Bu girişim, hem ülkemizin iklim değişikliği zorluklarını ve çözümlerini gösterme, hem de Türk kurumlarını ve vatandaşlarını COP27’ye doğru bir yolculuğa çıkarma amacı taşıyan bir Türk bileşenini de içeriyor.
Katılımcılar 1 Eylül’den itibaren bir uygulamaya (atlasGO) kaydolacak, oluşturdukları veya istedikleri bir ekibe katılacaklar ve aktivite 22 Eylül’den itibaren başlayacak.
COP27’ye kadar geçecek 45 gün boyunca, Glasgow ve Şarm El-Şeyh arasındaki 12 ülkenin her birinde yerel olarak etkinlikler düzenlenecek.
Girişimin rotası 12 ülkeden geçiyor: İskoçya, İngiltere, Fransa, Belçika, Almanya, Avusturya, Macaristan, Bulgaristan, Türkiye, Lübnan, Ürdün ve Mısır.
Amaç Mısır toplantısından, iklim değişikliği ile mücadelede daha başarılı sonuçlar alınabilmesi için sivil toplumun etkin katılımının sağlanması. Çünkü, iklim değişikliği meselesi sadece siyasetçilere bırakılmayacak kadar önemli ve hayati bir mesele!