Siyaset

Cumhurbaşkanı Adaylığı ve Muhalefette Mahalle Baskısı

Bugün muhalif kesimde cumhurbaşkanı adaylığı konusunda “Mahalle Baskısı” yaşandığını gözlemlemek mümkün. Fotoğrafta CHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Lideri Meral Akşener, “Ankara Büyükşehir Belediyesi Kırsal Kalkınmada Başkent Modeli Buluşmasında” görülüyor. (Foto: CHP)

Muhalif kesimde cumhurbaşkanı adaylığı konusu zihinleri son derece meşgul etmekle birlikte bu konularla ilgili yazıp çizen, fikir bildiren kesimler üzerinde ciddi bir mahalle baskısı da oluşmuş durumda. Pek çok konunun aksine bu konu sağlıklı biçimde konuşulamıyor, süreç deliberasyondan oldukça uzak işliyor. Bu durum, muhalefete büyük zarar veriyor, gereksiz gerginliklere, kırgınlıklara ve heyecan kaybına yol açıyor. Bu heyecansızlık ise karşı cepheye, “kazanamayacaklar galiba” olarak yansıyor ve bu cepheden oy çekme ihtimalini azaltarak muhalefet açısından seçimi kazanma ihtimalini riske sokuyor. Tatlı rekabetin tadı kaçmadan, altılı masa bu olumsuz ortamdan, en güçlü adayını en hızlı şekilde açıklamak suretiyle artık çıkmalı.

Mahalle Baskısı

2007’de Şerif Mardin’in dilimize kattığı mahalle baskısı kavramı şu temel gerçeğe işaret ediyor: alt kültürde hissettiğimiz sosyal baskılar üst kültürdekilerden daha belirleyici olabilir. Aile, eş-dost, mesleki çevre gibi yakın ve dar muhitimizde varlık gösteren gelenekler, sınırlar ve tabular bizi geniş çevremizdekilerden, örneğin ülke çapındaki en sert siyasi baskılardan ve yasaklardan daha fazla kısıtlayabilir. Çünkü ufak çevremizde yaşayabileceğimiz bir yanlış anlaşılma, incitme, istemeden zarar verme ve sonuç olarak, ötekileştirilme bizim için çok daha travmatik olacaktır. Pir Sultan Abdal’ın “ille dostun gülü yareler beni” sözü de benzer bir duyguyu anlatıyor bana göre. 

Bugün muhalif kesimde cumhurbaşkanı adaylığı konusunda tam da böyle bir baskı yaşandığını gözlemlemek mümkün. Kendini muhalefete yakın hisseden pek çok kişi, senelerdir türlü siyasi baskılara, olası cezai sonuçlara rağmen üst kültüre yahut, iktidar siyasetine dair görüşlerini sakınmaksızın paylaşıyor, cesaretle dile getiriyor. Bu eleştirilerin benzerlerini kendilerini de içinde tuttukları alt kültüre, yani muhalif siyasete yöneltmek istemeleri ve bu şekilde katkı yapmak istemeleri de son derece doğal. Fakat son birkaç aydır muhalefetin cumhurbaşkanı adaylığı konusu, konuşulması rahatsızlık yaratan bir hale geldi. Bu konuda düşünen, çalışan, bilgi birikimi olan pek çok kişi kendini ifade etmek konusunda huzursuzluk yaşıyor. Kimi kendini frenliyor, kimi frenlemiyor. Fakat kimse kimseyi memnun edemiyor ve bu senaryoda herkes kaybediyor.

Kaybet-Kaybet Senaryosu

Bu yıpratıcı durumun temel sebebi, muhalefetin adayının artık belli mi, yoksa hala belirsiz mi olduğunun bir türlü anlaşılamaması. Her iki yönde de sinyaller var zira.

Eğer aday belli değilse, tartışmak sağlıklıdır, gereklidir, en son ana kadar fikir teatisi olmalıdır.  Bu süreçte tartışmamak hatadır. Fakat aday belli ise, o zaman tartışmaya devam etmek anlamsızdır, yıpratıcıdır, pişmiş aşa su katmaktır.

En kötü seçenek ise hangi durumda olunduğunun bilinmemesidir çünkü mutlaka birileri -ya konuşanlar ya susanlar- sürece zarar veriyor olacaktır. O yüzden de konuşanlar konuşmayanlara, konuşmayanlar konuşanlara, kızıyor, kırılıyor, küsüyor. Bu durum, işin içinde bulunan, ülkede işler daha iyi olsun diye, bildiği yol her ne ise o şekilde katkı vermeye çalışan herkese haksızlık.  

Kararsız Seçmen Nasıl Etkileniyor?

“Muhalif seçmen muhalefetin adayı kim olursa zaten ona oy verecek, biraz sıkılsa, heyecanı düşse de zarar etmez” demek ise oldukça yanlış olur. Çünkü olay muhalif seçmenle de bitmiyor. Muhalif seçmenin heyecansızlığı, muhalefetin kendine çekmeyi umduğu kararsız seçmeni de etkiliyor ve muhalefet oylarının artmasını engelliyor.

Neden mi? Çünkü, bugüne kadar hala, tüm ekonomik ve siyasi verilere rağmen, iktidara mı yoksa muhalefete mi oy vereceğine karar verememiş seçmen, genellikle kararını işlerin akışına, kalabalığın gidişine bırakmış seçmenlerden oluşuyor. Bu seçmen grubu, kendi kendisine yolunu bulamadığı için, kalabalığın nereye yöneldiğini saptamaya çalışıyor. Yakın zamana kadar muhalefette daha heyecanlı, coşkulu, ve iyimser bir hava vardı ve bu hava kararsızların ilgisini çekiyordu. Henüz harekete geçmeseler de muhalefeti izliyorlardı. Bu heyecan artarak devam etse, muhalif seçmenin coşkuyla karşıladığı bir aday resmen ilan edilse ve hareketli bir kampanya süreci başlasa, kararsızlar muhtemelen buna tepkisiz kalmayacaktır. 2019 İstanbul seçimlerinde, Haziran’da yapılan tekrar seçiminde Ekrem İmamoğlu’nun oylarının Mart ayındaki birinci seçime göre nasıl arttığını hatırlayalım. Birkaç ay içinde herhalde pek az değişken yerinden oynamış, ama İmamoğlu’nun oyları çoğalmıştı. Bu artış kısmen yapılan haksızlığa tepkiydi. Fakat kısmen de, birinci seçim sayesinde çoğunluğun İmamoğlu’nu tercih ettiğinin görülmüş olması ve bunun ikinci seçimde kararsızları da bu yönde tercih kullanmaya yöneltmesi ile ilgiliydi.

Bugün muhalefet için bunun tam tersi bir havanın esmemesi için, adaylık tartışmasının artık bir an önce bitmesi, en kuvvetli aday kimse tespit edilip bir an önce açıklanması, ondan sonra da aday olan ve olmayan, tüm aktörleriyle altlılı masanın güç birliği içinde seçim kampanyasına başlaması son derece önemli. Aksi durum, muhalefeti iktidarın yapabileceğinden çok daha fazla yıpratabilecek gibi görünüyor. 

 

Seda Demiralp

Prof. Dr. Işık Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü

Recent Posts

Kıbrıs’ta konuşmuş olmak için değil, sonuç almak için konuşmak zamanı

Kıbrıs meselesi, onlarca yıldır kavramsal tuzaklara sıkışmış bir diplomasi başlığı olmaktan öteye gidemedi. Kıbrıs’ta “İki…

8 saat ago

Ortadoğu’dan NATO’ya sürpriz ve gerilim beklentileri

Alfred Hitchkok, 1962’de François Truffaut ile yaptığı radyo söyleşisinde, “sürpriz” ile “gerilim” arasında nasıl bir…

9 saat ago

Özel’e de hapis tehdidi geldi ama İmamoğlu iddianamesi hâlâ çıkmadı

Hapis tehdidi CHP lideri Özgür Özel’e dek uzandı. Özel ve CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan’ın…

10 saat ago

F-35 mi Eurofighter mı F-16 mı? Türkiye’nin Stratejik Tercihi

İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy, 30 Haziran Pazartesi günü Ankara’daydı. Önce Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’la…

1 gün ago

Özel: sadece terörsüz değil, terörsüz ve demokratik Türkiye istiyoruz

CHP lideri Özgür Özel partisinin sadece terörsüz değil, terörsüz ve demokratik bir Türkiye istediğini söyledi.…

2 gün ago

Gazetecilik Susarsa, Bilim de Susar

Bilimsel bilgi kamuya nasıl ulaşır? Yalnızca akademik dergilerle değil; onu sadeleştiren, çoğul seslere alan tanıyan,…

2 gün ago