Bartın’ın Amasra ilçesindeki kömür ocağında 14 Ekim’de meydana gelen grizu patlamasında 41 maden işçisi öldü; 6 madenci de ağır yaralarla yoğun bakımda can kavgasında. Enerji Bakanı Fatih Dönmez 16 Ekim’de maden ocağında “işlemler bitinceye kadar” üretimin durdurulacağını duyurdu. (*) Dönmez o ocaktaki çalışmayı Sayıştay’ın risk uyarısı ardından durdurup önlemleri alsaydı şimdi bu kaza meydana gelmemiş, o işçiler de yaşıyor olabilirdi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 15 Ekim’de Amasra’da “Birileri dalgasını geçecek ama” dedi, “Biz kader planına inanmış insanlarız. Bunlar her zaman olacaktır.”
Kader söylemini Erdoğan’dan daha önce de duymuştuk. 2010’da 30 işçinin can verdiği Zonguldak, Karadon maden kazası ardından da -o zaman başbakan olan- Erdoğan “Bu mesleğin kaderinde bu var” demişti. 2014’te Manisa, Soma’da 301 işçinin öldüğü kömür madeni kazasından da kader sorumluydu; “Bu işin fıtratında vardı”.
Erdoğan acılı madenci yakınlarına şunları da söyledi: “Maden ocaklarımızda hala önemli sayıda ölümlerin olduğu kazaların yaşanıyor olmasını tabii ki kabul edemeyiz. Artık madenlerimizde hiçbir eksik, hiçbir gereksiz risk görmek istemiyoruz.”
Bunu söyleyen -o da madenci ailelerini ziyarete giden CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu değildi. Bunu söyleyen son 20 yıldır Türkiye’yi yöneten ve ülkedeki her ferdin hayatından sorumlu olan Cumhurbaşkanıydı.
Erdoğan’ın taziyelerini sunduğu bir madenci yakını “Kardeşim 10 gün, 15 gün önce ‘gaz kaçağı var, bizi burada patlatacaklar’ demiş. Bu nasıl ihmal oldu?” diye gözyaşları içinde sordu, televizyonlar yayınlıyordu. Erdoğan “Cümleten başınız sağ olsun” dedi, Allah sabırlar versin.”
Demokrasinin gereğince işlediği bir ülkede Enerji Bakanı o koltukta bir saat daha oturamazdı.
Dönmez daha 20 Eylül’de kazanın olduğu madeni ziyaret etmiş, “Önce güvenlik” demişti; “Bir işçimizin kılına, tırnağına zarar gelmesin. Onu kaldıramayız, telafi de edemeyiz”. Kazadan sonra aynı yerde “Üç hafta önce buradaydık” dedi ağlamaklı olarak; “Helalleştik ama devamını getiremedik”.
Bakan devamını getiremedik diyordu çünkü o maden ocağının 2019 ve 2020 Sayıştay raporları ardından, güvenlik önlemleri alınmadan bir gün dahi açık tutulmaması gerektiğini biliyordu.
Facia sessizce değil, ihmaller sonucu göstere göstere gelmişti.
CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz beş ay önceki Meclis konuşmasında Sayıştay raporlarına dayanarak, sadece güvenlik değil yetersiz personelden kaynaklanan “iş kazaları riski” uyarısında bulunmuştu.
Bakan hatasının farkındaydı ama Erdoğan’ın desteğinden emindi.
Bırakalım Enerji Bakanının istifasını bir yana Sayıştay raporları ve muhalefet milletvekillerinin iş güvenliği önlemleri almaya çağırdığı Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Genel Müdürü Kazım Eroğlu da yerinde ve yerinde olmakla kalmıyor, zeytinyağı gibi su üstüne çıkıyor.
Arkası sağlam olmasa, Cumhurbaşkanına güvenmese Sayıştay raporlarını gündeme getirenleri yeni sansür yasası uyarınca “dezenformasyon yapmakla” suçlayabilir miydi? Onlar bütün önlemleri almışlardı, Sayıştay raporu yanlıştı.
Çünkü TTK Genel Müdürü de yerinden emin. Çünkü kendisi de AK Parti döneminde bürokrasi ve yargıyı kanser gibi saran cezasızlık kültüründen nasibini almış bir yönetici. 2013’te Zonguldak, Kozlu’da işletme müdürü olduğu maden ocağında 8 işçinin öldüğü kazadaki sorumluluğu nedeniyle 4 yıl hapis cezası verilmiş, para cezasına çevrilmiş ama Berat Albayrak’ın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, Fatih Dönmez’in de onun yardımcısı olduğu 2017 yılında TTK Genel Müdürlüğü ve Yönetim Kurulu Başkanlığına vekaleten, 2018 başında da asaleten atanmış.
Baksanıza, AK Parti Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu hakkındaki iddialar da hala ortada, soruşturulmuyor ama kendisi sansür yasası hatırası fotoğrafında halinden memnun yerini almış. “Dezenformasyon var” lafebeliğiyle sansür yasasından ilk yararlanmak isteyenin TTK müdürü olması acı bir tesadüf oldu.
İşte bu haberlerin de 2023 seçimleri öncesi yayınlanmasını, yorumlanmasını istemiyorlar.
Erdoğan “kader” diyor ama yeniden onu seçersek 20 yıldır yapmadığını yapıp madenleri “gereksiz risklerden” kurtaracağını söylüyor. Tıpkı “Bu kardeşinizi seçerseniz ekonomiyi düzeltecek” dediği gibi.
Bu durumlarda özellikle iktidar medyası Soma’da 2014 felaketinden sonra AK Parti’nin seçimi almasını örnek gösteriyor. Soma’da daha önceki seçimleri de AK Parti’nin açık farkla almış olması bir yana, insanları yoksullukla esir alıp sonradan kendi vereceği yardıma muhtaç etmek midir siyaseten başarı kazanmanın doğru yolu?
Maden ölümlerine kader demek, aslında yoksulluğun inanç sömürüsüyle kader diye kabullenilmesi gerektiğini söylemek anlamına gelmiyor mu?
Cem Karaca’nın yıllar öncesinde kalan “Yoksulluk kader olamaz” şarkısını, maden emekçilerine ağıt yerine paylaşalım.
(*) 16 Ekim 2022, saat 13:14’te güncellenmiştir.
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…
Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali’nde yaklaşık 500 madenci özelleştirme kararına karşı kendilerini maden…
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın üç MHP milletvekilinin istifasının istendiğini, istifa…
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın beraberindeki heyet ile birlikte CHP Genel Merkezi'ne gitti,…
Almanya, Fransa, İtalya, İspanya ve İngiltere dışişleri bakanları Polonya Dışişleri Bakanının ev sahipliğinde 19 Kasım’da…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yeni bir nükleer doktrin imzalamasıyla ilgili…