Seçmenin CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti lideri Meral Akşener özelinde ama genel olarak muhalefete notlarından küçük de olsa bir kesit vermeye 30 Ekim’de Ankara Kitap Fuarında karar verdim.
Yeni çıkan “İyi Günler Bay Başkan – Körfez Savaşı’nda Özal-Bush Görüşmeleri” ve Elçin Poyrazlar’ın da yeni “Kayıp Yüz” polisiye romanı için birlikte okurlarla sohbet ve ardından Doğan Kitap havuzunda imza günümüz vardı. Kitabevinin Genel Yayın Yönetmeni Cem Erciyes’in farklı alanlardan yazarların karma sohbetler başlatması bence iyi fikir çünkü yazarların kendi alanları dışında okura ulaşmasına ve faklı alan okurlarının da bir araya gelmesine izin veriyor. Dolayısıyla farklı görüşlerle muhatap oluyorsunuz ve onlar da -hazır karşılarında gazeteci görünce içlerini dökmeye başlıyorlar.
Soru ve notları ikiye ayırmak mümkün. Bir kısmı muhalif olduğunu açıkça söylüyorlar ve muhalefetin daha etkili olmasını istiyor. Bir kısmı ya AK Partili ya da MHP’li ama sorular muhalefete, belki de Cumhur İttifakından -Bekir Ağırdır’ın deyimiyle “palamarı çözmek” ya da çözmemek aşamasındalar.
Bu notlar arasında en ilginci imza öncesi sohbete katılan, dikkatle dinleyen ve sohbet salonundan çıkarken yanıma gelen kırklı yaşlarda, başörtülü bir kadın okurumuzdu.
“Bizlerin” dedi, “Sesimizi kendilerine duyurma imkânımız yok. Ama siz yazarsanız, söylerseniz duyarlar belki. Sözüm hem Kılıçdaroğlu’na hem Akşener’e. Ne olur partilerini AK Parti’nin çöplüğüne çevirmesinler. Düne kadar çocuklar istismar edilirken sesini çıkarmayanlar, kendilerine hakaret edenler şimdi temiz mi oldu? Şu eğitimin haline bakın. Çocuklarımızın geleceği kalmadı. Şu hayat pahalılığına bakın. Bu durumda onların da mesuliyeti yok mu? Şimdi orada işleri bitti, çıkarları için muhalefete gidiyorlar. O yüzden diyorum; çöplüğe çevirmesinler.”
Ankara Üniversitesinden otuz yaşında bir araştırma görevlisi. O da akademi dünyasından bir kesit veriyor.
“Araştırma görevlisi olabilmek için” diyor, “Senelerce çalıştım. Kadro yok, ayak oyunları var. Şimdi sırada doktora… Yeni ayak oyunları, yeni bekleyişler… Ya sonra? Sonrasını göremiyorum. Her yerde ayrı iktidar oyunu var. İktidar derken de sadece siyasi iktidarı kast etmiyorum; her kurumda küçük iktidar ilişkileri kurulmuş. O ilişkilere girmeyenlere gelecek yok. Çoğunluk bir şekilde kapağı yurt dışına atma peşinde. Doktorlar, mühendisler için daha kolay ama idari dallar için o da zor.”
Sonra yılgınlıkla ekliyor: “Sizin bana bir çözüm cümlesi kurmanız için söylemiyorum bunları. Dinleyen biri bulunca içimi döküyorum; iyi geliyor.”
Ellilerinde erkek okur. “Hayat pahalılığı, yozlaşma bizi de bıktırıyor” diye söze giriyor. “Ama aklımda bir soru var. Bu HDP’ye bakanlık verme lafları aklımızı karıştırdı. HDP kabineye girerse PKK ile mücadele durdurulur mu? Bu konuda ne diyorlar?”
Kırklarında bir erkek okur daha aynı konuya değinip ekleme yapıyor: “Muhalefet iktidara gelirse savunma sanayiindeki gelişmeler ne olacak? Engellenecek mi? Yine dışa bağımlı mı olacağız?”
Bir yandan kitap imzalayan Elçin takılıyor: “Dert babasına döndün”. “İşimizin parçası bu” diyorum, “Marko Paşa gibi vatandaşın derdini dinlemek de gerekiyor.”
İşin ilginç yanı, derdini anlatanlar konuşurken imza sırasında bekleyenler sabırsızlanmıyor, şikâyet etmiyor. Kimi anlatılanlara başıyla hak veriyor, kimi kaşını çatıyor ama sıranın kendilerine gelmesini bekliyor.
Bu kesit aynadaki aksiyle dengeleniyor. Otuzlarında bir okur, iki çocuğunun elinden tutup gelmiş kitap fuarına, onlara okuma aşılama gayretinde. O da dinleyen bulunca konuşuyor:
“Muhalefet de iktidar da her Kürt’e PKK’lı gözüyle bakmayı bırakmalı. Bu bizi zorda bırakıyor. Lafa gelince Kürt kardeşimiz deniyor ama pratikte öyle işlemiyor. HDP’ye vurdukça belki de artık başka partilere gidecek oylar tepkiyle HDP’ye dönüyor; bunu göremiyorlar.”
Kürt okur, Turgut Özal’ın Kürt politikasında yapmak istediklerini otuz yıl aradan sonra hâlâ merak ediyor. Körfez Savaşı, Eşref Bitlis’in ölümü, Büyük Kürt Göçü, Çekiç Güç üzerine sorular geliyor, “İyi Günler Bay Başkan” kitabı üzerine.
Ankara Ticaret Odasının Kongre merkezi Congresium İstanbul’daki TÜYAP alanı gibi şehir merkezine uzak değil, geniş ve ferah bir mekân. Yine canlı ama önceki yıllardaki kalabalıklardan uzak. Bunun en önemli nedeni artan kitap fiyatları. Çoğu okur ve aile için artık kitaba sıra gelmiyor.
Altmışlarında kadın okur, emekli. Üç kitabımla ilgilendi ama birini alıp imzalattı.
“Kitaplar ateş pahası” dedi; “Sözüm size değil, ama eskisi kadar rahat alıp okuyamıyoruz. Okumak istediklerimin bir kısmını ikinci el, indirimli satış yapan internet sitelerine gelmesini bekliyorum, sahaf sitelerine bakıyorum.”
Sözün bize olmadığının elbette biliyorum. Hayat pahalılığı ve enflasyon sanat ve kültür dünyasını, entelektüel birikimi de olumsuz etkiler hale geldi. Cem Erciyes bir yayınevi yönetici de olarak kitap fiyatları sorununu aylar önce YetkinReport’ta yazmıştı; isteyenler bu bağlantıdan okuyabilir.
Bir kitap fuarından seçmen notlarından bir kesit vermeye çalıştım; ümit ederim yerine ulaşır.
ABD’nin seçeceği 47’inci Başkan, Türkiye’nin 12 Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çalışacağı 5’inci Başkan olacak. AK Parti…
İçişleri Bakanlığı 4 Kasım sabahı Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü, Batman Belediye başkanı Gülistan…
Karl Marx’ın meşhur sözüdür: tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekrarlanır. CHP’li İstanbul Büyükşehir…
ABD’nin Orta Doğu’dan da sorumlu Merkezi Komutanlığı (CENTCOM) 1 Kasım’da gönderileceği duyurulan ilk B-52 stratejik…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanmasını protesto etmek için düzenlenen mitingdeki…
Avrupa Komisyonu'nun üyeliğe aday ülkelerin son bir yıl içindeki gelişmelerini değerlendiren yıllık raporu, 30 Ekim…