Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 28 Ekim’de iki saatlik konuşmasının bir buçuk saatini “dili geçmiş zamanla” aktardığı faaliyetlerin oluşturduğu “Türkiye’nin 100 yılı başlıyor” programını sabırla dinledik. Bu konuşma tam da Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yüzyılının bittiği, ikinci yüzyılına adım attığı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı öncesinde yapıldı. İlk yüzyılın 20 yılını iktidarda geçiren AKP, yeni bir başlangıçtan bahsederken, bu yüzyılı unutmamızı mı bekliyordu? Yeni bir yüzyılı başlatırken gelecekten ne müjdeler verecekti? Beklenti oldukça yüksekken, “Kanal İstanbul” ile somutlaştırılan bir vizyonla karşılaştık. Ardından gelen ise içi henüz doldurulmamış “Yüzyılın sıfat tamlamaları” oldu.
“Sürdürebilirliğin, Huzurun, Başarının, İstikrarın, Üretimin, Verimliliğin, Gücün, Dijitalin, İletişimin, Bilimin, Kalkınmanın, Barışın, Değerlerin, Haklının, Şefkatin, İstikbalin ve Gençlerin” Yüzyılı.
Aslında, “Gençlerin Yüzyılı” tanımı, hazırlanan web sitesinde yer almıyordu. Muhtemeldir ki Cumhurbaşkanı, toplantının her anında dinlemek yerine slogan atmayı tercih eden gençleri de yüzyıl vizyonuna dahil etmek ihtiyacı hissetti.
Ama tam da bugünlerde özgürlüklerini kaybetmemek veya yeniden kazanmak için dünyanın bir çok ülkesinde direnişin simgesi olan, ya da bazı ülke yönetimlerinde çoğunluğu oluşturmayı başarabilen kadınların, önümüzdeki yılların domino taşı olacağı gerçeğine gözlerini kapattı.
Erdoğan’ın Türkiye Yüzyılı konuşmasında kadınlara dair söylemi yine aile kavramı etrafında şekillendi. “Kadın hakları ile ailenin korunması birbirinin alternatifi değildir” diyerek, önümüzdeki günlerde Meclis’e getirecekleri teklifi hatırlattı.
“Başı açık veya başı örtülü tüm kızlarımızın ve hanımkardeşlerimizin eğitim ve çalışma hakkını güvence altına alacak ve aile kurumumuzu sapkın eğilimlerin tehdidinden koruyacak bir anayasa teklifi hazırladık” dedi.
Bu konudaki açıklamasını 31 Ekim’de gerçekleşen İlçe Müftüleri İstişare toplantısında biraz daha detaylandırdı.
Müftülerden, her Cuma, sapkın akımlar tarafından ailenin tehdit altında olduğu konusunu işlemesini istedi.
Anayasa değişikliği ile başörtüsüne güvence getirirken, sapkın akımlar tarafından tehdit edilen aileyi korumayı hedeflediklerini, güçlü ailenin, güçlü devlet anlamına geldiğini, söyledi. Hatta bir örnek verdi. Meksika’da sapkın sürecin yasal zemine oturtulduğunu öğrendiğini, ülkemizde de bunu yapmak isteyenlerin olduğunu, belirterek: “Müslüman topluluğu birilerine yedirmeyeceğiz” dedi ve bu özgürlüklere sahip ülkelerin ne kadar kötü durumda olduğunu aktardı. Bu ülkeler hangileri, onu söylemedi.
Teklif edilecek anayasa maddesi ile, toplumun bazı kesimleri için huzursuzluk, ötekileştirilme ve hedef gösterilme tehlikesi söz konusuyken; Türkiye’nin yüzyılının ilk hedeflerinden biri olarak açıklanan, sivil, demokrat, özgürlükçü, çoğulcu, refah, adalet ve huzuru tahkim edecek yeni anayasa iddiası inandırıcı olmuyor.
Anayasa değişikliği teklifine itiraz yükselten Eşitlik İçin Kadın Platformu – EŞİK, sadece iktidar bloğuna değil, muhalefet partilerine ve kamuoyuna yönelik bir çağrıda bulundu:
“Cumhuriyet’in temel prensipleri olan eşit yurttaşlık ve laiklik ilkelerinden ödün verilemez. Temel insan hak ve özgürlükleri referanduma sunulamaz. Anayasa’yı uygulamayanlar, Anayasa yapamaz.”
300’ü aşkın kadın örgütünün bir arada olduğu EŞİK bildirisinde: “Anayasa’nın 24. maddesinde öngörülen değişiklikle, başörtülü kadınlara ayrımcılık yapılmasını önlemek iddiasıyla yola çıkarken aslında kadınların nasıl giyineceğinin, neresini nasıl örteceğinin, başörtüsü kullanan kadınların nasıl başörtüsü takacağının belirlenmek istendiği; kadınların kıyafeti üzerinden yapılması önerilen değişikliklerle, kadınların hayatlarına müdahale alanı açıldığı,” belirtildi.
İktidar, 41. maddede yapılması öngörülen değişiklikle de, sınırlarını kendisinin belirlediği bir aile formunu dayatarak, geleneksel cinsiyet rollerini pekiştirerek, cinsiyetçi uygulama ve söylemlerin dozunu artırarak kadınların ve LGBTİ+’ların haklarını ortadan kaldırmaya çalışmakta; bu maddede yapılması öngörülen değişikliklerle, kadınların Medeni Yasa’da güvenceye alınan haklarına yönelik ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.
EŞİK bildirisinde, özgürlükleri kısıtlamayı hedefleyen ve ayrımcılık içeren Anayasa değişiklik önerilerinin “referandum”a sunulması olasılığı için ise: “Temel insan hak ve özgürlükleri ‘referandum’ konusu yapılamaz. Bu evrensel bir kuraldır. Anayasa’ya da açıkça aykırıdır. Temel hak ve özgürlükler söz konusu olduğunda asıl belirleyici olan çoğunluk değildir. Çoğunluk öyle istedi diye insanların temel hak ve özgürlükleri kısıtlanamaz” denildi.
Mevcut Anayasa’yı uygulamayan, toplumdaki kutuplaşmayı körükleyen, kendisi gibi düşünmeyen herkese, eşitlik ve laiklik ilkelerine adeta savaş açmış, ülkeyi siyasi ve ekonomik bir buhranın içine sürüklemiş bir iktidarın ise Anayasa yapamayacağı, Anayasa’yı değiştiremeyeceği, belirtildi.
EŞİK, bütün muhalefet partilerini de, Anayasa değişikliği öneren iktidarla bu konuda müzakere etmeyeceklerini kamuoyuna bir an evvel duyurmaya; Anayasa değişikliği tartışmalarını açık ve net olarak kapatmaya davet etti ve şöyle seslendi:
“Ayrımcılığın karşısında, LGBTİ+ bireylerin varoluşları dahil eşit yurttaşlık hakkının, evlilik eşitliği, ve eşler arası eşitlik ilkesine dayalı özgürlükçü aile hedefinin yanında olun. Üyelerinize ve seçmenlerinize ve tabi ki tüm topluma bunu yüksek sesle anlatın. Anayasa’da değişiklik yapılmasına baştan karşı çıkın; taslak üzerinden pazarlık yapmayın; kararlı bir biçimde sonuna kadar ‘hayır’ diyeceğinizin altını çizin.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye Yüzyılı” konuşmasında, doğruya doğru diyecek bir anlayışı hakim kılmak için zihniyet devrimi yapmaktan da bahsetti. Zihinlerimiz “yanlışa yanlış deme” özgürlüğüyle, bugün tam da seçime giderken, yeni anayasayı, milletin yetkilendireceği yeni Meclis’in yapması gerektiğini düşünüyor. Hükümetten de “bu doğruya” saygı bekleniyor.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 23 Kasım’daki basın toplantısında Donald Trump’ın 20 Ocak 2025’te başlayacak ikinci…
İçişleri Bakanlığı'nın tartışmalı bir kararla Tunceli ve Ovacık belediye başkanlarını görevden alarak yerlerine kayyum ataması,…
Kendimden korkuyorum artık. Bıkkınlık gelip Stockholm Sendromuna yenik düşmekten, sahte mutluluk yaşayıp adalet mücadelesini bırakmaktan…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün 22 Kasım'da Ankara’da yargılanmaya başlaması Türkiye’de siyaset üzerindeki…
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…