Hayır, sadece reddedilme ihtimalinin yüksek olduğunu bile bile İYİ Parti lideri Meral Akşener’e “Masadan ayrıl” teklifini yaptığı için değil. Aynı beyan içinde “Haziran’dan sonra” Suriye’deki Esad rejimiyle temas kurabileceği sözleri nedeniyle de. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ilk kez Endonezya’daki G20 zirvesinden dönüşünde 2023 seçimini kaybedebileceği ve son aylarda patinaj görüntüsü sergileyen Altılı Masa’dan endişesini açığa vurmaya başladı.
Erdoğan’ın Akşener’e “Gerek bu masayı terk etmek gerekse milli ve yerli bir duruş sergilemek üzere konumunu yeniden gözden geçirme” teklifi akla ilk anda üç şey getiriyordu:
1- Anayasa değişikliği için HDP ile kurulan temasın MHP kayasına çarpıp geri teptiğini,
2- MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Akşener’e daha önce yaptığı “Evine dön” çağrısını,
3- Erdoğan’ın Altılı Masa’nın bölünmesini, seçimi kazanmanın garantisi gördüğünü.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve AK Parti heyetinin HDP’ye gidişiyle içeride (ve dışarıda) bazı çevrelerin Erdoğan’ın MİT ve HDP üzerinden (2012-2015’te yaptığı gibi) diyalog, bir “yeni çözüm süreci” beklentisine de bu beyanla “hayır” yanıtı verilmiş oldu.
Erdoğan, Bahçeli’ye iktidar ortaklığını sürdürmek için dahi olsa MHP’ye HDP desteğini kabul ettirmektense İYİ Partiyi hazmettirmeyi daha kolay görmüş olabilir.
Denediği 1970’lerin karanlık ortamında birbiri peşine kurulan “Milliyetçi Cephe” (MC) koalisyonlarının tekrarıydı aslında. O koalisyonlar, merkez sağ Adalet Partisi lideri Süleyman Demirel tarafından İslamcı MSP lideri Necmettin Erbakan ve Türk milliyetçisi MHP lideri Alparslan Türkeş tarafından kuruluyordu. Şimdi amaçlanan yeni bir MC ise rollerin ağırlığı değişmiş olur. Artık liderlik rolü İslamcı kökleriyle AK Parti ve Erdoğan’ındır. MHP yarım asrın neredeyse her koalisyonunda -DSP lideri Bülent Ecevit başbakanlığı dahil- sabit ortaktır. Erdoğan’ın teklifi İYİ Parti’yi “Demirel’in AP’si” yapmak niyetindeki Akşener’i Altılı Masa’dan koparıp bu “yeni MC’ye” ortak etmek amaçlı olarak da okunabilir.
Aslında AK Parti’nin, İYİ Partiyle flört niyeti bir süredir Akşener’in bilgisi dahilindeydi.
Hatta AK Parti Genel Merkezinde Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı “zorlanmadan alacağı” ama AK Parti’nin TBMM çoğunluğunu yitirebileceği senaryoları çalışılırken, CHP’ye karşı İYİ Partiyle kalıcı ya da geçici ittifaklar kurma hesapları yapıldığı da Akşener’e ulaşmıştı.
Şimdi Erdoğan, tam da Akşener parti içindeki sorunları gidermek amacıyla olağanüstü kurultaya gideceğini söylemişken, Erdoğan İYİ Parti içini de karıştıracak -belki kurultay sonucuna göre MHP ya da AK Parti’ye geçişlere neden olacak şekilde Akşener’in Altılı Masa’dan ayrılmasını ve dolaylı olarak iktidar ortaklığına katılmasını teklif ediyordu.
Bunun adı da tek başına AK Parti iktidarı ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle geldiği söylenen siyasi istikrar oluyordu.
Akşener teklifi, hem de ismini vermeden Cumhur İttifakını “kumar masası” olarak niteleyerek reddetmesi AK Parti’den gelmesi muhtemel hamlelere hazırlıklı olduğunu gösteriyor.
Bahçeli’nin AK Parti’nin Anayasa değişikliği için HDP’ye gitmesinin Bahçeli tarafından “Doğru” karşılanıp, sonra “Bir an önce kapatılmalı” demesi bir u-dönüşü daha anlamına gelmiyor. Bahçeli kendi örtülü, dolaylı ve imalı lisanı içinde “Kapatılmadığı sürece görüşürsünüz elbette” demek istiyordu ve iki beyan arasında Beştepe’ye çıkıp Erdoğan’la görüşmüştü.
Kaldı ki Akşener’e yaptığı “Evine dön” çağrısı, Cumhur İttifakına katılma çağrısı değil, adeta bir aile büyüğünün evden kaçan küçüğünü affetmesi tonunda, küçümseyici nitelikte bir “MHP’ye dön” çağrısıydı. Anlaşılan, Erdoğan’ın Akşener’e teklifi, Bahçeli’yi de İYİ Parti’nin artık ayrı bir parti olduğunu kabul etmesi gerektiği çağrısıydı. Bu çağrının da Bahçeli ile görüşmesinden sonra geldiğine dikkat çekmek gerekiyor.
Ve üzerindeki soru işaretleri her geçen gün çoğalan İstiklal Caddesindeki kanlı terör eylemi sonrasına.
Erdoğan’ın Altılı Masa’dan çekindiğini, ancak onu bölerek seçimi kazanabileceğini düşündüğünü böylesine açığa vurmasının başka işaretleri de var.
Kendisine eşlik eden bir gazetecinin “Esad’la görüşme” ihtimalini sorduğunda “Siyasette küslük olmaz, Haziran’dan sonra olabilir” demesi iktidarı kaybetme korkusunun bir başka göstergesi. Zannedersiniz daha altı ay önce MÜSİAD kongresinde dini söylem kullanıp “ensar-muhacir” benzetmesiyle “Suriyelileri katillere göndermeyeceğiz” diyen Erdoğan değildi… Şimdi Erdoğan’ın “Kazanırsam görüşürüm” demesinde öteden beri iktidara gelirlerse Suriye yönetimiyle diyalog kurup sığınmacıların güvenlik içinde dönmelerini sağlama sözü veren CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve bütün siyasi propaganda hattını sığınmacıların hemen gönderileceği üzerine kuran Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ’ın payı yok mu?
Arada bir fark var ama. Muhalefet liderleri ancak iktidara gelirlerse konuşacakları vaadinde bulunabilirler.
Erdoğan ise iktidarda, Esad ile konuşmak istiyorsa, şimdi de konuşabilir, elini tutan olduğunu sanmıyorum.
Mehmet Öğütçü ve Rainer Geiger Ortadoğu, yıllardır süregelen siyasi istikrarsızlık ve ekonomik çalkantıların izlerini taşıyan…
Yeni yıla girmemize sayılı gün kala, Milli Eğitim Bakanlığı sayesinde çocuklarımızı ve gençlerimizi maazallah kazara…
ABD ordusu bir kez daha Donald Trump’a Suriye resti çekiyor. Başkanlık görevini 20 Ocak’ta devralacak…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD'nin Gazprombank için uyguladığı yaptırımlardan Türkiye'yi muaf tutacağını…
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller'ın Suriye'de Türkiye destekli Suriye Milli…
Esad gitti ama bence Suriye için en çetin meydan okuma yeni başlıyor. İsrail, ülkenin tüm…