Ekim ayında son on iki ayın dış ticaret açığı 103 milyar dolar oldu. Bundan daha yüksek yıllık dış ticaret açığını Eylül 2011-Şubat 2012 döneminde vermişiz; en yükseği 106,7 milyar dolar. Rekora az kaldı kısacası. Ancak bir fark var: O dönemde Yeni Ekonomi Modeli yoktu. Cari işlemler açığını kapatacağız, makûs talihimizi yeneceğiz falan gibi bir söylem de yoktu.
Oysa Eylül 2021 gibi yola böyle çıkmıştık. Elbette “cari açık sorununu çözeceğiz gibi bir söylem kaldı mı” diye sorabilirsiniz. Hatta, “çok net bir şekilde dile getirildi mi” diye de ekleyebilirsiniz. Haksız sayılmazsınız. Yeni Ekonomi Modelinin ne olduğunu anlamak bir türlü nasip olmadı. Üstelik bugünlerde kimse cari işlemler açığını kapatıyoruz falan da demiyor. Nasıl desin ki? Bu yılın ilk on ayında 38 milyar dolar cari açık verdik.
Büyüme yavaşlıyor
Belki de Yeni Ekonomi Modeli, ekonomimizi sağlıklı bir büyüme patikasına oturtmak için tasarlanmıştır.
Acaba öyle mi? 30 Kasım günü yılın üçüncü çeyreğinin GSYH verilerini öğrendik. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati üçüncü çeyrekte yıllık olarak yüzde 3,9 büyümeye dikkati çekti. Ama o da ne? Ekonomimiz ikinci çeyreğe kıyasla yüzde 0,1 oranında küçülmüş. Nüfus artış oranımızı dikkate alırsak –ki neden almayalım- kişi başına gelirde yaklaşık yüzde 1 düzeyinde küçülme anlamına geliyor bu. Türkiye artık Çin’den sonra ekonomisi en çok büyüyen ülke değil.
Tamam, bu sadece bir çeyreklik bir gözlem. Belki de geçicidir yaşanan küçülme. Bundan sonra bizi mutlu günler (çeyrekler) bekliyordur. Oysa bitmesine bir ay kalan dördüncü çeyrekte de durumun farklı olmadığına dair bol sayıda gösterge var.
İhracat, elektrik tüketimi, krediler
Mesela OECD’nin haftalık olarak yayınlanan ekonomik faaliyet hacmi endeksi. Üçüncü çeyreğe göre GSYH’de küçülme olabileceğine işaret ediyor. Ya da günlük olarak yayınlanan elektrik tüketimi. Üçüncü çeyrekte, bir yıl öncesinin aynı çeyreğine kıyasla azalma vardı. Dördüncü çeyreğin ilk iki ayında elektrik tüketimindeki azalma daha da fazla.
İhracat açısından da durum farklı değil. İhracat artışı giderek düşüyor. Yılın ilk sekiz ayında çift haneli düzeydeyken ihracat artış oranı, Eylül ayında yüzde 9’a, Ekim’de ise yüzde 3’e geriledi. Önümüzdeki aylarda bu sevimsiz eğilimin sürmesi beklenir; zira ihracatımızın yarıya yakın bir kısmını gerçekleştirdiğimiz Avrupa ekonomisinde işler yolunda gitmiyor.
Büyümenin bir diğer ana belirleyicisi de kredi arzı. Enflasyondan arındırıldığında kredi artışı değil, belirgin bir kredi azalması olduğu saptanıyor. “Krediye erişemiyoruz” şikâyetleri boşuna değil anlaşılan.
Enflasyon ve düşen işgücü payı
Hakkını yememek gerekiyor. Yeni Ekonomi Modeli’nin dünya sıralamasında bizi neredeyse lider yapan bir sonucunu görmezlikten gelemeyiz. Enflasyon yüzde 85 civarında. Üretici enflasyonu ise yüzde 158. “Ama 2021’in Aralık ve 2022’nin Ocak aylarında çok yüksek çıkan aylık enflasyon rakamları son on iki ayın enflasyon hesabından çıktığında, enflasyon düşecek ve biz enflasyon liginde ön sıralardaki yerimizi kaybedeceğiz” diye şikâyet etmeyin lütfen. Mayıs ayı gibi yüzde 50 civarına da düşse, enflasyon yine çok yüksek olacak: On iki ay önce 100 liraya aldığımız bir malı Mayıs 2023’te 150 liraya alıyor olacağız. 100 liralık mal kaldıysa elbette.
Yeni Ekonomi Modeli’nin başka sonuçları da var şüphesiz. Mesela işgücünün GSYH’den aldığı pay düşmeye devam ediyor. Ya da asgari ücretle alınabilen mal ve hizmet sepetinin, enflasyon arttıkça giderek içi boşalıyor.
Keyfi yerinde olan da var
Buna karşılık, enflasyonun çok altındaki faiz oranlarından borçlanabilen (krediye erişebilen) şirketlerin keyfi yerinde olmalı.
Nasıl olmasın ki?
Sattığım malın fiyatı üç aşağı beş yukarı yüzde 155 düzeyinde artıyor; hadi üretici enflasyonu düşecek, yüzde 155 değil de yüzde 100 olsun fiyat artışı. Oysa yüzde 20 ile borçlanabiliyorum.
Üçüncü çeyrek GSYH verisinin makine ve teçhizat yatırım alt kalemi bu keyifli durumu gözler önüne seriyor. Belirgin bir artış var makine ve teçhizat yatırımlarında. Tamam, Türkiye’nin riski yüksek. Tamam bayağı bir ekonomik belirsizlik var falan. Ama hep böyle gitmeyecek ki. Hayat sürüyor. Kredi buluyorsam, fırsat bu fırsat. Bir torna tezgâhı daha alabilirim. Şimdi kullanmasam da. Kaldı ki durduğu yerde değeri artıyor tornanın (enflasyon). Oysa o tezgâhı satın almak için çok çok düşük bir faiz ödüyorum.
Yeni Ekonomi Modeli seçime kadar mı?
Peki, böyle mi gidecek? Yılın ikinci yarısında Yeni Ekonomi Modeli nedeniyle oluşan durgunluk 2023’ün ilk yarısında da sürecek mi? Katar, Rusya ve Suudi Arabistan (alfabetik sıradır) gibi ülkeler sağ olsun; basına yansıyan haberler doğruysa onlardan aldığımız krediler sayesinde yeni bir kur atağı oluşmadı. Seçime kadar da bu durumun süreceğini varsayalım.
Bu varsayım altında sorduğum sorunun yanıtı büyük ölçüde üçüncü çeyreğin GSYH verisinden ortaya çıkan çarpıcı bir gelişme ile ilgili. O da şu: Kamu tüketim harcamalarının artış oranı uzun yıllardır görülmemiş düzeyde gerçekleşti. Hem açıklanan bütçe verilerinden hem de Hazine’nin yüklü kasa hesabından seçime kadar kamu harcamalarının daha da fazla artması beklenir. Elbette bir de özellikle kamu bankaları aracılığıyla ortalığın krediye ‘boğulması’ ihtimali var.
Dış politikayla nereye kadar?
Bu durumda ekonomideki durgunluğun ortadan kalkması söz konusu olacaktır. Ancak az önce belirttiğim varsayımı unutmamak gerekiyor. Dış ticaret açığının tarihsel rekora doğru koştuğu, cari işlemler açığının yüksek düzeylerde seyrettiği bu günlerde, her ikisini de artıracak bu tür bir politikanın da sınırı olmalı. Bu sınır da elbette dış politikadaki manevralarla bulunabilecek ek kredi ile ilgili. Bunun sürüp sürmeyeceğini kestirmek zor.
Kıssadan hisse şu: Ekonomi garip deneylere gelmiyor. Bu deneylerin büyük çoğunluğu olumsuz etkileyen vahim sonuçları kısa sürede ortaya çıkıyor. İlla yeni bir ekonomi modeli merakınız varsa, akademik olarak istediğiniz modeli kurar ve lisansüstü programlarda anlatılan yöntemlerle o modeli ‘simule’ edip sonuçlarını görürsünüz.
Ama lütfen o modelleri önce bizlerin üzerinde denemeyin.