Türkiye 6 yaşında bir çocuğa yönelik yıllarca süren istismarı tartışırken kadın örgütleri AK Parti’nin başörtüsü ile ilgili Meclis’e getirdiği Anayasa değişikliği önerisi sebebiyle ayakta.
AK Parti, Anayasa’nın 24 ve 41. maddesinde değişiklik öngören başörtüsü ile ilgili Anayasa önerisini 9 Aralık’ta Meclis Başkanlığı’na sundu.
Tam da 6 yaşında evlendirilen ve yıllarca maruz kaldığı istismara baş kaldırarak ailesini ve istismarcısını karşısına, kadınları da yanına alan H.G.K.’nın mücadelesinin kamuoyunu harekete geçirdiği bu günlerde kadın örgütleri bu değişiklik önerisinin tehlikelerini anlatıyor.
Çocukların cinsel istismarının münferit vakalar olmadığı Türkiye’de evlilik yaşlarıyla ilgili ufak bir araştırmayla ortaya çıkıyorken, kadın ve kız çocukları üzerinden yürütülen siyasi hesaplara karşı çıkan örgütler, işlerine geldiğinde “bu siyasetin konusu olmamalı” diyen yetkilileri de “istifaya” çağırıyor.
En nihayetinde çocukların sistematik istismarına göz yuman sistem ve anayasa teklifi ile getirilmeye çalışılan baskı mekanizması aynı siyasetin konusu.
Kadınlar olmadan hazırlanan teklif
EŞİK (Eşitlik için Kadın Platformu) günlerdir haykırıyor: “Aklınızdan Bile Geçirmeyin; Anayasayı Defalarca Ayaklar Altına Alanlarla Anayasa yapılmaz!”
Kadınların yaşamlarını doğrudan ilgilendiren böyle bir konuda Anayasa değişikliği yapılırken hiçbir kadın örgütünün görüşünün alınmadığını vurgulayan EŞİK, “Görüş alınması bir yana kadın ve LGBTİ+ örgütler susturulmaya çalışılmaktadır,” diyor.
EŞİK üyelerine göre, “Esas öznelerini dışarda bırakarak hazırlanmış olması bile teklifi müzakere etmeyi reddetmek için tek başına yeterli bir sebeptir. Bu teklife ‘evet’ demek, Anayasa’yı defalarca ayakları altına alan iktidarın hukuka saygısızlığını onaylamak anlamına gelir. Ayrıca, kadınlara “siyasi rehine” olarak davranan iktidar bloğu ile aynı düzlemde siyaset yapmak demektir.”
Çocuk istismarı gölgesinde Anayasa
Anayasa değişikliği talebi, tam da hepimiz, bir kadının 6 yaşından bu yana istismar edildiği haberiyle sarsılmışken geldi.
EŞİK, olayın ortaya çıkmasının hemen ardından yaptığı basın açıklaması ile, yıllarca cinsel istismarı yaşamış ve hayatta kalmayı başarmış olan kadının beyanı, doktor raporları, fotoğraflar, ses kaydı, şüpheli ikrarları dikkate alınarak; suçlular ve bu suça yardım ve yataklık eden herkes; evlenme ehliyeti olmayan çocuklara dini nikah kıyan din görevlileri, evlatlarını çocuk yaşta evlendiren aileler, ihbar yükümlülüğünü yerine getirmeyerek buna göz yuman görevliler ve resmi otoritelere karşı kamu davası açılarak yargılanmalarını ve cezalandırılmalarını istedi.
Meclis bütçe görüşmeleri sürecinde de duyarlı tüm milletvekilleri bu talebi, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın yüzüne karşı tekrarladı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun başı çektiği CHP Milletvekilleri Adalet Bakanlığı’na yürüdü. Kemal Kılıçdaroğlu, Adalet Bakanlığı’nın tertibi gördüğü halde operasyon emri vermediğini, bunun organize bir kötülük olduğunu söyledi ve ekledi: “Devlet ayağa kalksın!”
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü imzasıyla yapılan yazılı açıklamada, “6 yaşında bir kız çocuğunu evlendirmek isteyenler, bunu cesaretlendirenler, cezasız bırakanlar, çocuğa tecavüz eden, tüm haklarını elinden alarak bir kız çocuğunu hayattan koparan herkes tek tek hesap vermeliydi” denildi.
Çocuk yaşta ve zorla evlendirmeler münferit vakalar değil
İktidardan kimilerinin münferit olaylar diye nitelediği ve örtbas ettiği ilk çocuk istismarı vakasının bu olmadığını verilerden görebiliyoruz.
- Nüfus ve Sağlık Araştırması (2018) sonuçlarına göre, 20-49 yaş aralığındaki kadınların yüzde 21’i 18 yaşından önce, yüzde 4’ü 14 yaşında veya daha küçük yaşta evlendirilmiş.
- Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2018 yılındaki nüfus verilerine göre, bahsedilen yüzdelerin 700 binden fazlası, 14 yaş ve altındaki kız çocuğunun cinsel istismarı anlamına geliyor.
- Yine TÜİK’in yayınladığı doğum istatistiklerine göre, 2015-2020 yılları arasında 15-17 yaş grubundaki kız çocuklarının yaptığı doğumların sayısı 81 binden fazla.
“Evlilik” kisvesi altında çocuk istismarı
Çocuk cinsel istismarını “evlilik” kisvesi altında meşrulaştırma çabası iktidar tarafından uzun süredir, çeşitli şekillerde teşvik ediliyor, kanun değişiklikleri yapma hamleleri kadın hareketinin, muhalefetin ve kamuoyunun verdiği tepkiler sonucunda engelleniyor.
Kiminde de başarılı oluyorlar, örneğin, çocuk yaşta evliliklerin ve erkek çok eşliliğinin önünü açan, resmi nikah olmaksızın dini nikah kıyan imamlara ve çiftlere ceza verilmesini öngören Ceza Kanunu maddesini bu iktidar iptal etti.
Kasım ve Temmuz 2016’da verilen iki ayrı Anayasa Mahkemesi kararı ile çocuk cinsel istismarına 12 yaş kademesi getirildi.
Aralık 2017’de müftülüklere ve onların belirleyeceği dini görevlilere resmi nikah kıyma yetkisi veren yasa, tüm tepkilere rağmen Meclis’te onaylandı.
Diyanet İşleri Başkanlığı 2018 senesinin başında, resmi internet sitesinde yayınladığı fetvalarda çocukların evlendirilmesinin uygun olduğunu buyurdu; “İslâm hukukçularınca bulûğ çağının alt sınırı, erkekler için 12, kızlar için 9 yaş olarak belirlenmiştir” dedi. Gelen tepkiler üzerine bu fetva Diyanet’in web sitesinden kaldırıldı.
Mevcut yasaları uygulamayanlar Anayasa yapamazlar
EŞİK Platformu üyeleri, Anayasa değişikliği teklifinin, kadınların kılık kıyafetini “siyasetin merkezine” alarak yeni ayrımcılıklara kapı araladığını, kadınların ne giyip ne giyemeyeceği gibi Anayasalarda yer alamayacak detaylar içerdiğini, Anayasalarda kadınların inançlı/inançsız, başörtülü/örtüsüz şeklinde tasnif edilemeyeceğini, herhangi bir dini inanca referansla kadınların kılık kıyafetine dair düzenleme yapılamayacağını duyurdu.
Tüm muhalefet vekillerine ve siyasi parti yöneticilerine, bu Anayasa teklifinin, demokratik bir anayasa metninin en temel ilkeleri olan laiklik ve eşitlik ilkelerine temelden aykırı olduğunun farkında olup olmadıklarını sordu.
“Toplumsal ve ekonomik krizin giderek derinleştiği, şiddetin yaygınlaştığı bir ortamda, toplumsal meşruluğu azalan bir siyasal iktidarın, seçim yatırımı olarak kullandığı bu Anayasa teklifine destek vermeyi aklınızdan bile geçirmeyin.!” diye seslendi.
Anayasa teklifi laiklik ilkesinin terk edilmesidir
EŞİK’e göre bu teklif,
- Toplumun bir arada özgürce yaşamasının güvencesi olan, ama 20 yıllık AKP iktidarı süresince sistematik olarak zayıflatılan laiklik ilkesini tamamen terk etmenin ön hazırlıklarından biridir. Anayasada belli bir dine atıf yapılması ve bir dini inancın kadınların kıyafeti ile ilgili yorumunu referans alan düzenleme yapılması laiklik ilkesine temelden aykırıdır.
- Bu teklifle, kadın bedeni ve kadın giysileri üzerinden yapılan cinsiyetçi siyasetin kadınlar nezdinde hiçbir karşılığı yoktur. Başını örten ya da örtmeyen milyonlarca kadının acil ihtiyacı; yüzde 83’ü erkeklerden oluşan meclisin ne giyeceği hakkında yapacağı anayasa değişikliği değil, içine itildiği ekonomik çöküş ve yoksullaştırılmadan çıkış için somut ekonomik planlar, şiddetten etkin bir şekilde korunması için acil önlemler, bütüncül ve eşitlikçi politikalardır.
- Teklif metninin 24. Madde ile ilgili değişiklik önerisinde yer alan “hiçbir kadın tercih ettiği kıyafetinden dolayı…” ifadesi son derece geniş ve riskli bir düzenlemedir. Başörtüsü serbestliği ötesinde, yetişkin kadınlar için kimlik tespiti sorunları yaratacak, peçeden burkaya her türlü kıyafetin her alanda serbestliği şeklinde uygulanmasına yol açabilir.
Dini gerekçelerle keyfi bir alan yaratılacak
- Teklif kabul edilirse “alınan hizmetin gereği olan kıyafet” ibaresi hizmet verirken de, alırken de dini gerekçelerle tamamen keyfi ve denetimsiz bir alan yaratacak, birçok meslekte karmaşaya neden olacaktır.
- Aile Maddesinde (m.41) yapılmak istenen değişiklik, LGBTİ+ varoluşu yok sayma, onlara karşı yaratılan ve tırmandırılan düşmanlığı kalıcı hale getirme ve halkın bir kesimini şiddet ve ayrımcılıkla örülü bir hayata mahkum etme girişimidir.
- Ayrıca 41’inci maddeye getirilmek istenen “kadın ve erkek” şeklindeki evlilik tanımı erkek çokeşliliğinin önünü açma potansiyeli taşımaktadır.
- Ayrıca, çocuğu ile yalnız yaşayan kadın ya da erkeği aile kabul etmeyerek kadınların boşanmasını ya da yetişkin kadınların bekar yaşamasını zorlaştırıcı uygulamalara kapı açması kuvvetle muhtemeldir.
Ülkenin büyük çoğunluğu ekonomik zorluklar içerisindeyken, tam da seçime giderken, bir de iktidarın tarikatlarla işbirliği içinde hem eşitlik hem de laiklik ilkelerine açtığı savaş ile meşgul olmak durumundayız.
Her günün sabahı, kadına şiddet, ayrımcılık, çocuk cinsel istismarı, insan, kadın ve çocuk hakları ihlallerine uyanıyoruz.
İşte böylesi bir yönetememe ortamında, bu ihlallerin doğrudan sorumluları ile ne anayasa ne de herhangi bir yasa yapılamaz.