Aralık’ın ikinci haftasında İran rejimi bünyesindeki gerginlik ve rejimin toplumla ilişkilerinde kullandığı şiddet arttı. 12 Aralık günü 23 yaşındaki Majidreza Rahnavard, idam edildi. Bu 3 aydır devam eden protestolardaki ikinci idam oldu. Şimdiye kadar 28 göstericiye idam cezası verildiğini biliyoruz. Ayrıca sokaklarda protestoları bastırmak için ve gözaltına alınan kişilerin sorgularında kullanılan şiddetin sertliğini de okuyoruz.
Ancak göstericiler evlerine çekilmiyor.
Gösteriler farklı ve yaratıcı eylem biçimleriyle devam ediyor. Lise ve üniversite öğrencilerinin okullarındaki eylemler, kamusal alanda duvarlara yazılar yazma, resimler yapma, dini eğitim kurumlarını, rejimin sembolü kişilerin posterlerini yakma, heykellerini devirme, gece sessiz ve yavaş yürüyüşler, evlerin pencerelerinden geceleri topluca slogan atmak, metrolarda spontane sloganlar gibi. Bu gösteriler polis, Besiç ve Devrim Muhafızlarının şiddeti altında çok büyük bir kitleselliğe sahip değil belki, ancak gün itibarıyla daha önemli özelliklere sahipler: istikrar ve yaygınlık.
Eylemler İran’ın her bölgesine, her büyük ve orta ölçekteki kentine yayılmış durumda.
Göstericiler rejimi zorluyor
Bu eylemler dünya basınında haber oluyor. İran, halkın getirdiği devrimle kurulmuş rejim imajına hiç uymayan bir şekilde görünüyor. Sadece farklı halk kesimlerinin eleştiriyle değil, gösterdiği şiddetle, hukukun üstünlüğünden bahsedilemeyecek bir görüntü veren, hızla idamlara varabilen adalet süreçleriyle konuşuluyor. İran’ın AB içindeki en büyük ticaret ortağı Almanya’da farklı partiler arasında İran’ın ne kadar eleştirildiği konu olmaya başlamış durumda. Almanya AB yaptırımlarını destekliyor, hatta sertleşmeleri gerektiğini düşünüyor.
Uluslararası toplum da rejime karşı göstericilerin adil yargıya erişimleri için harekete geçmeye başladı. İran’da rap müziğiyle ünlü Tomaj Salehi protestolar sırasındaki paylaşımları ve protestolara katılması nedeniyle tutuklanmıştı. Almanya’dan bir milletvekili, Yeh-One Rhie, Salehi’nin yargı sürecinin koruyucusu olmaya karar verdi. Rhie, İran elçiliği dahil milli ve uluslararası tüm kuruluşlara yazıyor ve Salehi’nin kendi seçtiği avukatını mahkemenin kabul etmediğini anlatıyor.
Göstericilerin bu yılmazlığı ve cesareti ve dışarıdan gelen baskılar, rejimin elitleri arasındaki gerilimi de büyütüyor. En temel kurumlar bile konuşulur hale geliyor.
Şeriat uygulamaları tartışılıyor
1979 devrimiyle kurulmuş ve devlete yakın gazetelerinden Cumhur-i İslami gazetesinde çıkan bir yazıda İran rejimin en belirleyici kurumlarından Anayasa Koruma Konseyi’nin hukuka uygunluğu tartışmaya açılmış. Bu Konseyin meşruiyetini şeriattan alması ancak şeriatın nasıl uyarlanacağının yine İslam alimlerince tartışılıyor olması konu olmuş.
Bunlar İran rejimi için çok önemli tartışmalar. Zira bu Konsey, seçimlerde kimin aday olabileceği gibi çok önemli bir denetim hakkına sahip. İran rejiminin yapısındaki hem Cumhuriyet hem de İslami devlet olma ikiliğini burada net bir şekilde görüyoruz.
Anayasa Koruma Konseyi son seçimlerde neredeyse hiç reformist aday bırakmayarak ve hatta muhafazakâr adaylara da çok seçici davranarak siyasetin alanını daha da daraltmıştı. Bugün yaşanan protestoların, siyasi kanalların rejim tarafından 43 yıldır sürekli daraltılmasıyla ve bunu yaparken toplumun yarısını oluşturan kadınları siyasi katılım dahil tüm mekanizmalardan daha da dışlamasıyla doğrudan ilişkisi var.
Hamaney’e iç eleştiriler
Rejim içi gerilimin artmasına bir örnek de Dini Lider Ali Hamaney’in şahsen atadığı bir yetkilinin şiddet karşıtı mesajları oldu. Rejimin iç çemberinden sayılabilecek, eski İran İslam Cumhuriyeti Radyo Televizyon Yayıncılığı Başkanı, Mohammad Sarafaraz bir video mesaj ile protestoculara gösterilen şiddeti kınamış ve özellikle Hamaney’in şimdiki Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile birlikte iki olası halefinden biri olarak zikredilen oğlunu uyarmış.
Sarafaraz’ın mesajını ‘‘Bu şiddet son bulmalı derken kendimi düşürdüğüm tehlikeyi de biliyorum, vasiyetimi hazırladım’’ diyerek sonlandırması rejim içi gerginliğin düzeyini gösteriyor. Sarafaraz halen Siber Alem Üst Konseyi üyesi. Bu konseyin tüm üyelerini Hamaney atıyor.
Hamaney rejimi özellikle önceki Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın başkanlığıyla birlikte 2005 sonrasında muhafazakarlığın dozunu gittikçe arttırdı ve bu şekilde rejimi ayakta tutabileceğini düşündü. Bu politikanın en önemli ayaklarından birini Rusya ve Çin’le kurulan ilişkiler oluşturuyordu.
Rusya ve Çin-Arap zirvesi
Çin devlet başkanı Şi Cinping’in bizzat katıldığı ve yine Aralık’ın ikinci haftası gerçekleşen Körfez’deki Arap-Çin zirvesi ve sonrasında gelen açıklamalar Hamaney’i ve yakınındaki elitleri endişelendirmiş gözüküyor.
Çin, İran petrolünün en önemli müşterilerinden biri. Aynı zamanda stratejik ortaklık anlaşmaları ve yatırım beklentileri mevcut. 9 Aralık’taki Suudi Arabistan-Çin ortak açıklamasında İran’ın, nükleer silahlar konusu ve Körfez’deki adalar konusu üzerinden iki kere geçmesi üzerine İran Dışişleri Bakanlığı harekete geçmiş. 11 Aralık’ta Çin Büyükelçisini bakanlığa çağırmışlar.
Büyükelçinin cevabı Çin’in genel bölge yaklaşımıyla uyumlu. “Sizinle de görüşeceğiz, çok yakında.” Nitekim 13 Aralık itibariyle İran-Çin kapsamlı işbirliği zirvesi başladı. İkili ilişkilerin mekanizmalarının tartışılacağı zirveye Çin’in Başbakan yardımcısı Hu Chunhua katılıyor.
Çin’in Suudi Arabistan ziyaretiyle İran’a protestolar nedeniyle bir mesaj verdiğini düşünmek yanlış olur. Çin-Suudi Arabistan ilişkileri zaman içinde gittikçe büyüyen, derinleşen ve özellikle enerji yatırımları üzerinden ilerleyen bir ilişki. Çin bölgede birbiriyle çatışan farklı aktörlerle aynı anda ilişki yürütme konusunda ısrarlı.
Rejimi sarsan etkenler
Fakat Çin’in Suudi Arabistan’a bu ziyaretinin İran’da bu kadar sert bir şekilde algılanması, elçinin çağrılması ve manşetlerdeki olumsuz ifadeler, İran rejiminin Çin’e sadece ekonomik değil, politik anlamda da bağımlı hissettiğinin göstergesi.
İran’da kadınlar, gençler, lise öğrencileri, işçiler idamlara, tutuklamalara, gözaltında işkence ve tacizlere rağmen İran’da gösterileri sürdürüyor. Reformun zamanının geçtiğini, İslam Cumhuriyeti rejimi sonrasını henüz kimse tahayyül edemese de İran İslam Cumhuriyeti rejimi sonrası bir zamanı düşlediklerini, istediklerini çok net bir şekilde belirtiyorlar. Rejim de kendi içindeki tartışmayı o kadar sert yaşamaya başladı ki bizim gibi uzaktan gözleyenlere bile görünür hale geldi.
Siyaset kuramı rejimlerin devrilmesi için bazı ön koşullara işaret eder:
1- Ekonomik kriz;
2- Yaygın ve toplumun sokağa çıkmayan kesimlerince de desteklenen muhalefet,
3- Rejim içi bölünmeler,
4- Uluslararası tehditler ve savaş.
İran’da bu şartların çoğu mevcut ve gittikçe olgunlaşıyorlar. Uluslararası alandan bundan sonra gelecek hamleler iç siyasetteki aktörlerin algılarını da etkileyecektir.