Türkiye tarihinde ilk defa bir vatandaş, yargıya, verdiği hizmetler üzerinden bir karne veriyor.
Tohumlarını 2014 yılında atmıştım. Yargı Reformu Çalışma Grubu başkanlığım sırasında 4 yıl süren bir çalışma sonucunda, hakemlerce de incelenip onaylanan Yargı Hizmetlerinde Kalite Talebi ve Kalite Unsurları belgesini oluşturmuştum. Bu belge TÜSİAD tarafından benimsenerek iş dünyasının yargıdan talebini anlatan bir rapor olarak yayınlamıştı.
2014’te tohumu atılan belge 2022 yılında ilk defa filizleniyor ve bu elyordamı karnenin temelini oluşturuyor.
Yargıya karne ile hakimler, savcılar ve avukatların asli unsuru olduğu yargının hizmetlerini, hizmetlerinin alıcısı, muhatabı, talep edeni, mağduru, sanığı veya şikayetçisi olan vatandaşlar ve iş dünyası açısından değerlendiriyorum. Bunun yargı hizmetlerini alışık olduğumuz üzere hizmeti verenler açısından değil hizmetin muhatapları vatandaş açısından bakarak değerlendirmenin başlagıcı olmasını arzu ediyorum.
Bilahare Daha İyi Yargı Derneğinin de “A’dan Z’ye Türk Yargı Reformu” kitabında benimsediği kalite unsurlarına göre yargının 2022 yılındaki performansını haberler, okuduğum yazılardan, toplantılarda söylenenler ve mesleki olarak bilgi dağırcığımda olan bilgilere göre el yordamı değerlendiriyor ve notlandırıyorum.
Notu oldukça kıt bir hoca edasıyla, ancak gerekçelendirerek, el yordamı ile yaptığım bu sene sonu değerlendirmesinin yargıda hayırlı bir başlangıç olmasını diliyorum.
Temel Evrensel Değer ve İlkelere Uyum
Merkezindeki HSK’nın 13 üyesini iktidar ve siyasiler belirlediği için bağımsızlık ilkesinden 10 üzerinden 0; Hakim ve savcılar Adalet Bakanlığı tarafından göreve alındığı, tarafsızlık ilkesi teminattan yoksun yargı görevlilerinin insafına ve vicdanına kaldığı için 10 üzerinden 1 veriyorum. Aslında 0 vermek gerekir ama 1 puanı yargı mensuplarının yüksek vicdanî değerlere sahip olmasından dolayı veriyorum.
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) kararları yargı denetimine kapalı olduğu, verdiği bir kısım tartışmalı tayin kararları denetlenemediği için 10 üzerinden 0 veriyorum fakat bu kararlara karşı HSK’nın kendi içinde bir itiraz imkanı verildiği için hesapverirlik, şeffaflık’tan 10 üzerinden 1 veriyorum. Yeterlik, Ehliyet, Özen, Etkinlik ve Verimlilik, Öngörülebilirlik, Kesinlik ve Kestirebilirlik ilkelerinden 10 üzerinden 3 puan veriyorum. Bu puanı her türlü zorluğa karşın özverili çalışmalarından ödün vermeyen yargı mensupları hakediyor.
Mensuplarının dürüstlüğü, vicdani değerlerinin yüksekliği nedeniyle Dürüstlük ve Bütünlük ilkesinden yüksek puan hakederken bazı mensuplarının uyuşturucu işine bulaşmış olması, siyasi saiklerle kararlar verilebilir olduğu, AİHM’nin ve Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uymama gibi temel etik değerlere aykırı kararları nedeniyle 10 üzerinden 5 puanı zorlayarak veriyorum.
Mahkemelere herkes erişebildiği ve hatta adalete erişim hakkı suistimal bile edilebildiği için yüksek puan vermek gerekmekle birlikte, siyasi davalarda yanlı, kadınlara ve de özellikle çocuklara karşı işlenen, sapkın dini inanış kisvesi altına gizlenen suçlarda ya da iktidar tarafını ağır sözlerle eleştiren durumlarda verilen ve kamuoyunda çokça eleştirilen kararlar nedeniyle Eşit muamele, Ayrımcı Olmama ilkesinden ise 10 üzerinden 4 puan veriyorum.
Sonuçta bu ilke bakımından 10 üzerinden 2,3 puan veriyorum.
Halkın İhtiyacına Uygun Hizmet
Aile hukuku, özellikle boşanma davalarının yıllarca sürmesi, nafaka kararlarının gerçek hayata uyarsızlığı, boşanma kararının tazminat ve malların bölünmesi sonuna kadar ertelenerek eşlerin cinsel, duygusal ve psikolojik haklarının kısıtlanarak eziyete dönüşmesi; iş hayatında güvenin kötüye kullanılması, sırrın korunması, haksız rekabet, sanayi casusluğu ve benzeri davalarda etkili sonuçlar alınmaması, gecikmeler nedeniyle nizalı hakların zayi olması; çalışma hayatında iş hukuku davalarında giderlerin ve sürecin zayıf durumda olan işçilerin haklarını aramasını kısıtlaması ve benzeri sebeplerle 10 üzerinden 3 puan veriyorum.
Bilgi, Tecrübe ve Yetkinlik
Yargı mensuplarının hakkında kararlar verdiği gerçek hayata ilişkin bilgilerinin çok sınırlı olması, örneğin patent davasına bakan hakiminin bilimsel ve teknik bilgi sahibi olmaması, finans işlemlerine ilişkin davalara bakan hakimlerin konularına epey yabancı bilgilerinin yüzeysel olması daha da önemlisi dilimize “çocuk hakimler” diye bir terimin girmiş olması sebebiyle 10 üzerinden 3 puan veriyorum.
Liyakat ve Performans
Yargı mensuplarının yeknesak bir kariyer planı olmaması, Yargıtay, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi ile Adalet Bakanlığında görev verilen tetkik hakimlerinin sübjektif yöntemlerle seçilmesi, raporlarını gizli tutulması, performans değerlemesinin hizmetin kalitesine göre değil niceliğine göre ölçülmesi sebebiyle liyakat ve performanstan 10 üzerinden 3 puan veriyorum.
Süreçlerin Kolay Anlaşılır Olması
Hazineye daha fazla yargı harcı geliri getirmek amacıyla akılcı bir harç politikası ile çok daha fazla miktarda harç geliri elde edebilecekken lüzumsuz yere vatandaşın dava hakkını kısıtlayan, risk altına sokan, yargılamaları karmaşıklaştırıp zorlaştıran birçok dava türü geliştirilmiş, tespit, eda, kısmi eda ve belirsiz alacak davası gibi suni dava türleri ile bir yandan kafa karışıklığına neden olurken, diğer yandan işin esasına girip uyuşmazlığı çözmek yerine getirdiği karmaşık dava türleri arasında en doğrusunu bulmaya çalışarak kendi kendine vakit kaybetmesinden, ve hakkın teslimini geciktirmesinden dolayı 10 üzerinden 3 puan veriyorum.
Maddi Gerçeğin Ortaya Çıkartılması
Yargılamalarda dürüstlük sağlanamamış, yalan söylemek savunma hakkı olarak görülüyor, avukatların maddi gerçeği hızla ve en ince ayrıntısına kadar ortaya çıkarma hak ve yetkileri yaygın olarak kısıtlanıyor olması, mahkemelerin kararlarının tek celsede ve deliller etraflı olarak tartışılarak verilmeyip, sözde bilirkişilerin el yordamı özetlemesi ile hakimlerin önyargılı algılarına dayalı olarak verilmesi ve kararların maddi gerçeklere uyumlu olmaması sebebiyle 10 üzerinden 3 puan veriyorum.
Silahların Eşitliği
Adaletin gerçekleştirmekten ödün verildiği, davalarda çekişmeli tarafların maddi imkanları bakımından tam olarak eşitlenmediği, savcılar hakimlerle aynı kürsüyü ve dosyayı paylaştığı, maddi gücü olanlar büyük paralar vererek hocalarından mütalaa alarak hakimin kanaatini etkileyebilir olduğu, yetişmekte olan gerçek hayattan bihaber olan, gerçek hayatı öğrenmeleri için bilirkişilik yapmaya yönlendirilerek hakimlere telkin edilen akademisyenlerin steril dünyalarındaki hukuk algılarının mahkeme kararlarında etkili olmasından dolayı 10 üzerinden 2 puan, onu da istemeyerek veriyorum.
Makul Sürede ve Adil Yargılanma
Yargılamaların neredeyse tamamında makul sürede yargılama ilkesi ihlal edildiğinden, Anayasa Mahkemesine yapılan başyvuruların yüzde 77’nin, ihlal kararlarını yüzde 60’tan fazlasının süre bakımından adil yargılanma hakkı ihlaline ilişkin olması, görmekte olduğu davaları sona erdirmeden hakim tayin ediliyor, böylelikle tabii hakim ilkesi yaygın olarak ihlal oluyor, yeni hakim gelen dosyalarda yeniden okunması imkansız olduğu halde “eski tutanaklar okundu” diye yazılıyor olmasından ve benzeri bir çok sebebpten dolayı 10 üzerinden 2 puan veriyorum.
Makul Maliyetli Hizmet
Bir yandan yargılama giderleri avansları, diğer yandan uzman görüşü ücretleri ile ilgili oturmuş bir standart yok, avukatların önemli bir kısmı yeterli iş ve gelir imkanına sahip değil iken diğer yandan zorunlu müdafilik hizmetleri için devletin ödeyeceği ücretlerin asgari tarifenin de çok altında olmasından ve genç avukatlar için önemli bir gelir kapısı olan bu ücretlerin ödenmesindeki sorunlar ve vergi alınmasından dolayı 10 üzerinden 2 puan veriyorum.
Yargı ile Kamuoyu arasında etkili iletişim
Samsunlu hukukçuların önerisi ile kalite unsurlarına eklenen bu kalem çok aksamakta; yargının asli unsurları arasındaki iletişim neredeyse tamamen durma noktasına gelmiş, kutuplaşma oluşmuş bulunmakta. Yargı kararlarının gerekçelerinin zayıf olması, kamu oyunun bilgi alma ve eleştirme hakkını kısıtlayan gizlilik ve mahremiyet kararları verilmesi, bazı kararları kamuoyunun şimşeklerini üzerine çeken hakimlerin isimlerinin bile öğrenilemez olması, HSK’nın kararlarının çoğunun gerekçesiz, kararın doğruluğunu ve haklılığını ortaya koymaya yeterli olmaması, ve böylece kendi içinde hesapverirlik içermemesi nedeniyle 10 üzerinden 2 puan veriyorum.
Hayati Bir Soruna Hayırlı Bir Başlangıç Olur mu?
Yargı, ikinci yüzyılına girerken Türkiye Cumhuriyeti’nin henüz çözememiş olduğu en önemli meselesidir. 1961 Anayasası ile tam bağımsızlık ve güçlü hakim teminatları kazanmış olan Yargı; ekonominin küçük, hukuki ilişkilerin oldukça basit buna karşın yargının insan kaynaklarının görece yüksek, yeterli ve yetkin olduğu 1970’ler öncesinde görece başarı elde etmiştir. Fakat 1970’lerde yargı içinde iç bağımlılıklar ile imtiyazlı yargıçlar zümresi oluşması sonucunda yargı bağımsızlığını ve teminatlarını kaybetmiş; Adalet Bakanı ve Müsteşarı vasıtasıyla yürütmeye bağımlı bakan veya müsteşarı katılmadan karar veremez hale gelmiştir.
Ekonomik sorunların zirve yaptığı, enflasyonun azdığı 1970’li yıllardan sonra 24 Ocak kararları ile ekonominin dışa açıldığı yıllarda ekonomi hızla büyürken ihmal edilen yargının kaynakları cüce kalmış, halkın ihtiyacına uygun hizmet veremez olmuştur.
HSK’yı, Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulunu, Adalet Bakanlığını ve muhalefet partilerinin hukukçularını cömertçe kullandıkları kamu kaynaklarının cüzi bir kısmını bu konuda bir kamu oyu araştırması geleneği oluşturmak için kullanmalarını ve böylelikle yargıda yapılması gereken reform ve iyileştirmeler için kamuoyundan öneri ve geri bildirim edinmeye davet ediyorum.
Tüm meslektaşlarıma yargı bağımsızlığı, hesapverirliği ve kaliteli hizmet üreterek saygınlık kazanmaya başlayacağı, gözlerinin nurunun artacağı, kalplerinin dosyalardaki insanlık dramlarına empati göstererek atacağı sağlıklı, esenlikli, mutlu ve başarılı bir yıl diliyorum.