Altılı Masa’nın 30 Ocak 2023 günü açıkladığı Ortak Politikalar Mutabakat Metninin (OPMM) belki de en çarpıcı yönü, ortak politikalarda birinci sırayı “hukuk, adalet ve yargı”, ikinci sırayı “kamu yönetimi” ve üçüncü sırayı “yolsuzlukla mücadele, şeffaflık ve denetim” konularının almış olmasıdır.
Bu da metnin ilk paragrafında “keyfi ve kural tanımaz yönetim anlayışı” vurgusu yapan altı liderin bu başlıklar altında açıklanan politika, hedef ve projelere getirilebilecek eleştirilerden bağımsız olarak- ülkenin temel sorunlarını önceliklendirmekte basiretli davrandıklarını gösteriyor.
Gerçekten de ülkemizde adalet inancının yerlerde sürünüyor olmasının sebebi yargı kapasitesinin yetersiz, görevini özgürce yapamaz olması; yönetici siyasilere dokunulamaz, onların soruşturma izni vermediği kamu görevlilerinin suçlarının soruşturulamaz olmasıdır. Bu durum günlük hayatımıza idarede keyfilik ve hesapvermezlik, devlette liyakatsizlik, adam kayırma, yolsuzluk ve rüşvet suçları şeklinde yansımaktadır.
Yürütmede istikrar bahanesi
Mutabakat metninin ikinci paragrafında “Devlet için beka sorununa dönüşmüştür” diyerek altı çizilen tehlike, gerçektir. Ancak buna neden olan şey OPMM’de denildiği gibi “mevcut cumhurbaşkanlığı sistemi” değil yürütmede istikrar için her şeyden ödün veren, yargının bir aksesuar olarak görüldüğü devlet sistemimizde, uzun zamandan beri kötüleşerek süren durumdur. Devlet sistemimizi daha da kötüleştiren, istikrar sorununu çözmek isterken daha fazla istikrarsızlık getiren, tüm devlet güçlerini tek bir kişiye bağlayan cumhurbaşkanlığı sistemi de bu durumun bir sonucudur. Nitekim mevcut cumhurbaşkanlığı sistemi bizatihi 2017 öncesindeki parlamenter sistemde de mevcut olan “devlet için beka sorunu” nedeniyle 2016 darbe girişimi ardından OHAL şartlarında, tartışmalı YSK kararları sonucunda cüzi bir oy farkıyla getirilebilmiştir.
Türkiye’nin devlet sisteminin “yürütmede istikrar” bahanesiyle 1980’den beri kusurlu bir demokrasiden otokratik bir monarşiye doğru savrulmakta olduğu özgürlükçü demokrasilerde yeşeren yabancı kurumların yüzümüze vurduğu ama önemli bir kesimin inanmak istemediği acı bir gerçektir. Daha önceki yazımda açıkladığım üzere bu kötü gidişi durdurmak ve “orta demokrasi” sorunlarımızı çözmek için yargıyı kaliteli hizmet üretir ve tam bağımsız hale getirmek, yasamada halkın adil temsilini sağlamak şarttır.
Devlet güçleri arasında denge ihtiyacı
Yasama ile yürütme dengesini koruyup sürdürebilmek için ise yürütme yetkilerini daimî politika şuraları, bağımsız düzenleyici kurumlar ve icraatçı bakanlıklar üç manalı gruba ayırmak ve devasa yürütme gücünü bürokraside geniş bir kesime yaymak zorunludur. İster halkın doğrudan seçtiği cumhurbaşkanı veya baş yönetici olsun isterse meclisin atadığı başbakan ve bakanlar olsun yürütme gücünü meclisin denetlemesi ve gerektiğinde görevden alabilmesi imkânı olmalı “istikrar” adına istikrarsız yönetime mahkûm olmak yerine yönetim boşluğu olmaması sağlanmalıdır.
Yargı bağımsızlığı ve Adalet Bakanlığı
Altılı Masa, yargı alanında isabetle önceliklendirdiği bu üç başlık altındaki vaatlerini daha önce çeşitli vesilelerle ifade etmişti.
HSK’nın Hakimler Kurulu ve Savcılar Kurulu olarak iki ayrı kurula bölünmesi, Adalet Bakanının ve müsteşarının Hakimler Kurulunda yer almaması, bu kurulların çoğulcu bir yöntemle – Mecliste seçim yoluyla – oluşturulması, hakim ve savcı mesleklerine kabul ve disiplin cezası içeren kararların yargısal denetime açılması savcıların hakim kürsüsünden savunma ile aynı seviyeye indirilmesi, çoklu baro sistemini kaldırılması, “birinci sınıfa ayrılan” ve “birinci sınıf” hakimlere coğrafi teminat güvencesi getirilmesi, adli kolluk sistemi kurulması ve benzerleri daha önce açıklanan anayasa paketinde yer almıştı. Yolsuzluk suçlarında zamanaşımını kaldırılması güzel ve yeni bir vaat; bunu soruşturma izin şartını ilga ederek güçlendirmek ve tüm kamu görevlilerinin ve dokunulmazların suçlarına genişletmek gerekir.
Yeni vaatler neler?
Anayasa Mahkemesine üye seçiminde çoğulculuk sağlanması, hülle yöntemiyle üye seçilmesinin önlenmesi, bireysel başvuruların kapsamının genişletilmesi ve hak ihlaline neden olan kanun hükümlerinin iptali yetkisi verilmesi önceden açıklanan vaatleri biraz daha detaylandırmış bulunuyor.
Dikkatimi çeken “yeni” vaatleri şöyle sayabilirim:
– Seçim barajının yüzde 3’e düşürülmesi ile birlikte en son seçimde yüzde 1 oy alan partiye hazine yardımı verilmesi,
– Yurt dışındaki vatandaşların 15 vekil ile temsil edilmesi ve bunun için yurt dışı seçim çevresi oluşturulması,
– Torba kanun çıkarmaya son verilmesi, siyasi parti kapatmalarının zorlaştırılması, önceden ihtar verilmesi ve kapatma davası açmaya TBMM’nin izin vermesi şartı getirilmesi,
– Siyasetin finansmanının şeffaflık, denetlenebilirlik ve seçim harcamalarının saydamlığı ilkeleri çerçevesinde ayrıntılı düzenlenmesi, siyasi partilere yapılan bağışlar ve seçim dönemlerindeki tüm harcamaların kamuoyuna açıklanması,
– Basın özgürlüğünü güçlendirmek, TRT ve Anadolu Ajansını bağımsızlık ve tarafsızlık esaslarına göre yeniden yapılandırmak, medya sahipliği ve finansmanını şeffaf hale getirmek, medyada tekelleşme ve kartelleşmeyi önlemek ve çoğulculuk sağlamak ve bu hususta Rekabet Kurumuna re’sen inceleme yetkisi vermek.
Yetkinin kötüye kullanımında eksiklik
Belge; “Kazuistik” denilen yöntemle yanlış yapılış her her konuda doğrusunu yapmak için vaatler getirmektedir. Örneğin Hakan Fidan’ın seçimindeki hatanın tekrar etmesini önlemek için bir karşı bir vaat oluşturulmuş. Buna karşın Makro ekonomik kararları alan kurumları bağımsızlaştırma, yöneticilerini güçlendirme yetkisi verirken yetkilerin kötüye veya keyfi kullanımını önleyecek tedbirler öngörülmemiş…
Bu yönünü güçlü iktisadi vaatler içinde büyük bir eksiklik olarak görüyorum. Mevcut kurumlar bağımsız olmalarına rağmen, olağanüstü koruma verilen yöneticileri görevlerini kötüye kullanma pahasına keyfi kararlar almıyorlar mı? Altılı Masanın benzer güvenceler vereceği yöneticilerin aynı keyfi kararları almayacağının garantisi ne olabilir? Yeni ve daha iyi bir sisteme geçiş vaadi ile ortaya çıkan muhalefet blokunun 2000’lerin başındaki şartlarda oluşturulan fakat 2020’lere doğru bozulan sistemin yerine daha güvenli ve daha sarsılmaz bir sistem önerisi geliştirmemiş olmasını üzücü buluyorum.
Tutarsız noktalar var
Yazımı için o kadar emek verilen, okuması bile saatler alan belgenin anlaşılması oldukça zor. Altılı Masanın OPMM’yi oluştururken birbirleri tutarlı politikaları ve amaçlarını saptamasını, arkasından gerçekleşme derecesi ölçülebilir hedefler belirlemesini, hedefleri gerçekleştirmeye uygun aksiyonlar veya projeler ile ölçme ve değerlendirme kıstasları ortaya koymasını daha kolay okunur bir metin ortaya çıkarmasını beklerdim. Bu bilimsel yöntem hem hedeflerın daha net ve gerçekçi olmasını hem de hesapverirliği sağlayarak seçmen nezdinde güveni artırırdı.
Bilge kılavuz ihtiyacı
Mutabakat metnini yargı ve diğer bakımlardan incelerken Altılı Masa’nın metnin yazımında bile fark edilen çok başlılığa bir son vererek onları, gerçekleştirmesi kolay ve mümkün olan ortak hedeflerde buluşmalarını sağlayacak ve bir bilge liderliğe muhtaç oldukları dikkatimi çeken en önemli husus oldu.
Seçim tarihinin giderek yaklaştığı bu günlerde Altılı Masa’nın bir bilge önderlik altında OPMM metnini elden geçirmesi gerekiyor. Hem altı lider hem de bu çalışmalara tahsis ettikleri ekipler bundan çok kazançlı çıkacaklardır.
Ortaya çıkaracakları cumhurbaşkanı adayının da mutabık olarak içselleştireceği, halkın kolay anlayacağı daha kısa bir metin, muhalefetin seçimi kazanma şansını artırabilir; bir fiyasko yaşanması ihtimalini ortadan kaldırabilir.