İsveç ve Finlandiya’nın Türkiye ile NATO üyeliği için gerçekleştirdikleri üçlü görüşmelere ara vermesi, bu oylamalar üzerinden hem bu ülkelerle hem de diğer Batı ülkeleri ile çeşitli pazarlıklar yürüten Türkiye’nin elini Batı ile ilişkilerde zora sokmaya başladı.
Diğer yandan Amerikan ve Alman liderlerin Ukrayna’ya ortak tank gönderme açıklaması, Batı ülkelerinin Ukrayna savaşında takınmayaya karar verdikleri daha sert ve koordine tavrın ilk habercisi.
Bu gelişmeler Türkiye’yi F-16 satışı için Amerika ile yaptığı görüşmelerde de taviz vermeye daha açık bir konuma sokuyor. Dün 27 senatör’ün Biden’e yolladıkları “İsveç ve Finlandiya’nın üyelikleri onaylana kadar Türkiye’ye F16 satışına onay verilmemesini” talep eden mektubundaki “ittifak’ın birliği” vurgusu Batı ülkelerinin önümüzdeki günlerde Türkiye üzerinde daha sıkı bir markaj uygulayacağını gösteriyor.
Ukrayna savaşındaki tarafsız duruşu ile arabuluculuk rolü üstlenmiş olan Türkiye bu pozisyonunu koruyabilecek mi, yoksa elindeki NATO oylaması kozunu da kaybettikten sonra Batı ülkelerinin ortak sert tavrına dahil olma ve Rusya’ya daha sert tepki gösterme baskılarına boyun eğmek zorunda mı kalacak? Üç ülkenin “terör saldırısı riski” sebebi ile büyükelçiliklerini kapatması önümüzdeki günlerde gelecek daha sert olası yaptırımların öncüsü olabilir mi? Seçimlere kısa bir süre kalmışken dış politikadaki krizleri iç politikada kazanıma çevirme konusunda uzmanlığı tartışılmaz olan Erdoğan’ın hamlesi ne olacak?
Hem İsveç, hem de Finlandiya Türkiye’de Mayıs ayında yapılacak seçimlere de vurgu yaparak NATO görüşmelerini “bir süre” durdurduğunu ve oylama için Temmuz ayındaki NATO zirvesini bekleyeceklerini açıkladı.
Türk hükümeti NATO görüşmelerini Batı ülkeleri karşısında bir pazarlık unsuru olarak kullanıyor. Görüşmelerin durdurulması açıklamaları üzerine önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğinin ayrılması konusunda bize bir başvuru gelmedi, dolayısıyla ‘ayrıca değerlendiririz’ gibi bir şey söyleyemem.” açıklaması ile Finlandiya ile tek taraflı görüşmelere kapıyı kapatmaması, ardından Erdoğan’ın açık olarak “Finlandiya konusunda bakışımız olumludur. İsveç konusunda değildir.” diyerek Finlandiya ile tek taraflı görüşmelere devam etmek isteğini belirtmesi Türkiye’nin bu pazarlık maddesinden vazgeçmek istemediğini gösteriyor.
Ancak İsveç ve Finlandiya görüşmelere beraber devam edeceklerini açıkladı.
Bu açıklamalar sonrası İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerine dair Türkiye ile yürüttükleri görüşme ve pazarlıklar seçim sonrasına kadar rafa kalkmış görünüyor.
Uzun ve sürümcemeli bir süreç sonrasında ani bir ortak basın toplantısı ile Ukrayna’ya tank yardımı yapacaklarını açıklayan Amerikan ve Alman liderler Ukrayna savaşında bir tavır değişikliğine gidildiğinin işaretini veriyor.
Ukrayna uzun zamandır Batılı ülkelerden tank yardımı talep ediyor. Fakat Batılı liderler arasında bu yardımın ne şekilde yapılmasının uygun olacağına dair bir türlü görüş birliği sağlanamamıştı. Alman yönetimi Leopard 2 tanklarının Ukrayna’ya gönderilmesi için Amerika tarafından da tank yardımı yapılması ön koşulunu koyarken, Polonya’ya sattığı Leopard 2’lerin Ukrayna’ya satılmasına ise olumlu bakmıyordu.
Amerikan yönetimi ise gönderilmesi teklif edilen Amerikan Abrams tanklarının hem kullanımının çok karmaşık olması hem de çok yakıt yakmaları sebebi ile Ukrayna’ya gönderilmesinin uygun olmadığı görüşünü savunuyor. Abrams tankları sofistike ve hassas sistemleri sebebi ile hem kullanımları hem de bakımları için uzun süre eğitim gerektiriyor ve kullanımları çok masraflı. Parçaların temini, tankların imal edilmesi ve Ukrayna ordusunun eğitiminin aylar süreceği tahmin ediliyor.
Yine de neredeyse bir yılı dolan savaş süresince Rusya’ya karşı güçlü ve ortak bir tepki göstermemiş olmakla eleştirilen Batılı liderlerin bu ortak kararı stratejik bir savaş hamlesinden çok Batı’nın artık daha sert ve bütüncül bir tavır göstererek gerçekten de bir “ittifak” gibi davranmaya karar verdiğinin bir göstergesi. Zira şu aşamada tank yollanmaya karar verilmesinin Ukrayna’ya savaşta stratejik bir fayda sağlaması mümkün görünmüyor.
İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği, Türkiye’nin Amerika ile F-16 alımı konusunda gerçekleştirdiği görüşmelerde ana bir başlık. Amerikan Başkanı Biden, F-16 satışı ile ilgili olumlu görüşünü Kongre’ye geçtiğimiz haftalarda bildirmişti, fakat 27 senatörün dün Biden’e yolladıkları mektup Kongre’de bu satışa olumsuz bakıldığını gösteriyor.
Mektupta “Katılım protokollerinin onayı tamamlana kadar Türkiye’ye F16 satışı da dahil hiçbir destekte bulunmayacakları” ve “Rusya’nın Ukraynayı sebepsiz işgalinin devam ettiği bu tarihi günlerde Katılımın onaylanmaması veya onay için bir süre belirlenememesinin İttifak’ın birliğini tehdit ettiği” denilerek “Türkiye ile üretken ve karşılıklı fayda sağlayan bir güvenlik ilişkisi Birleşik Devletlerin yararınadır, Hükümetin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelik protokollerinin onaylanmasını bekliyoruz,” ifadeleri kullanıldı.
Mektuptaki ittifak vurgusu tank açıklaması sonrasındaki ortak duruşa Türkiye’nin de katılması için önümüzdeki günlerde baskının arttırılacağının sinyallerini veriyor. Türkiye bu kıskaçta Rusya ile ılımlı ilişkileri sürdürebilecek mi, bunu önümüzdeki günler gösterecek.
Diğer yandan çeşitli Avrupa ülkelerinde gerçekleşen provokatif Kuran yakma/yırtma eylemlerinin ardından pek çok ülkede bu eylemlere tepki gösterileri düzenlendi. Bu eylemleri gerekçe gösteren bazı ülkeler vatandaşlarına Türkiye için “terör riski” uyarısı verirken, Hollanda, İngiltere ve Almanya büyükelçiliklerini kapattı. İçişleri Bakanı Soylu hamleyi “Türkiye’ye karşı yeni bir psikolojik harp” olarak değerlendirirken, Dışişleri Bakanlığı büyükelçileri bakanlığa çağırdı. Büyükelçiliklerin kapatılması gerçekten terör tehdidi sebebi ile alınmış bir güvenlik hamlesi mi; yoksa Batı, Türkiye’nin içinde bulunduğu kıskacı seçimler öncesi yavaş yavaş sıkıştırmaya mı başlıyor?
Seçimden önce F-16’ları temin ederek bu başarıyı sandıkta avantaja çevirmek isteyen Erdoğan’ın nasıl bir strateji izleyeceği merak konusu. Dış politika krizlerini kullanmaktaki ustalığı ile bilinen Cumhurbaşkanı’nın henüz büyükelçiliklerin kapatılması ile ilgili bir açıklamada bulunmamış olması dikkat çekici.
Satışın gerçekleşmesi için Nato üyelik başvurularının onayının yanısıra Biden’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ne gibi taleplerde bulunabileceğinin işaretini Ocak başında Economist’te yayınlanan yazı veriyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan Rahip Bronson vakasında olduğu gibi sessizce talepleri yerine mi getirecek, yoksa bu taleplere boyun eğmek yerine gerilimi arttırma yoluna mı gidecek? Bir yol Demirtaş’ın seçim öncesi salıverilmesine, diğeri ise NATO’dan çıkalım hezeyanlarının alevlendirilmesine varabilir. Seçimlere birkaç ay kalmışken Amerika-Türkiye arasındaki diplomasi trafiği daha da hızlanacak gibi görünüyor.
Yargıtay’ın 2016’da Atatürk Havalimanını basarak 45 kişiyi öldüren, 236 kişiyi yaralayan DEAŞ (IŞİD) üyesi 7…
MHP ile DEM Parti düşman çatlatmaya devam ediyor. Kötü anlamda söylemiyorum. Kürt işleri özellikle Suriye’de…
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in yeni yönetim döneminde Türkiye'ye ilk ziyareti Suriye'de Esad…
Donald Trump’ın “Türkiye Suriye’ye çöktü” ifadesini Türk medyasındaki haberlerin pek çoğunda bulmanız mümkün değil. Trump’ın…
Asgari ücret yine gündemimizde. Bu kez temel tartışma konusu asgari ücret ve enflasyon ilişkisi. Asgari…
Suriye’de gelişmeler baş döndürücü bir hız kazandı. Beşar Esad’ın 7 Aralık akşamı Moskova’ya kaçmasından yalnızca…