Kızılay’ın çadır üretme amacıyla kurulan kendi iştirakı Kızılay Çadır Tekstil A.Ş.’nin insani yardım için kurulan AHBAP derneğine 10 ili yıkıp geçen depremin üçüncü gününde çadır satışı yapması ülke gündemine oturdu.
Tartışmaların ardından Kızılay Başkanı Kerem Kınık, önce sosyal medya hesabından, ardından CNN Türk yayınında açıklamalarda bulundu. Kızılay’ın AHBAP’a çadır satışı ile ilgili tüm bu açıklamalar sorulara yanıt vermekten çok soru işaretlerini arttırdı.
Bu yazıda yeri geldikçe, yer yer tekrar ederek, bu soruları sormaya çalışacağım. Ama öncelikle satışla ilgili bilinenleri sıralayalım:
Gazeteci Murat Ağırel, Cumhuriyet Gazetesinde 26 Şubat’ta yayınlanan haberinde, Kızılay’ın AHBAP’a 46 Milyon TL karşılığında 2 bin 50 tane çadır sattığını, Kızılay’ın da bir açıklamayla bu haberi doğruladığını yazdı.
Kızılay, bu açıklamada, Türkiye Afet Müdahale Planı’na (TAMP) göre öncelikli hizmetinin beslenme ve kan temini olduğunu, barınma, insani yardım ve sağlık gibi diğer alanlarda “destek kuruluş” niteliğinde olduğunu belirtti.
Kızılay’ın bu destek görevi çerçevesinde kurduğu iştiraklerden biri de Kızılay Çadır Tekstil A.Ş. idi.
Bu kuruluşun görevi ise “hem Kızılay’a (boşalan stokların yerine konulması için) hem AFAD’a (AFAD sadece Kızılay’ın üretimine bağlı olmayıp özel sektörden de barınma üniteleri tedarik etmektedir) hem de BM kuruluşları ve insani yardım kuruluşlarına çadır imal edip teslim etmek” olarak tanımlanıyordu.
Kızılay ÇT’nin 6 Şubat tarihinde deposunda 40 bin çadır bulunuyordu, açıklamaya göre daha sonra “temin ettikleri ve bağlantılarından gelen” çadırlarla birlikte aynı gün 54 bin çadırı AFAD’a teslim etmişlerdi.
Açıklamada, “Kızılay’ın afet öncesi elinde bulunan tüm barınma stokları AFAD koordinasyonu ile afet bölgesinde dağıtılmıştır,” yazıyordu.
Ancak aynı açıklamada şu ifade de vardı: “AHBAP derneği de bağışçılarından temin ettiği kaynakla bölgede yaşanan barınma ihtiyacına destek olmaya karar vermiş bu noktada Kızılay’dan temin ettiği çadır kapasitesini AFAD’ın göndermiş olduğu noktalara sevk etmiştir.”
Tartışmalar devam ederken AHBAP’tan açıklama geldi. Evet Kızılay ile iletişime geçilmişti, ve 10 Şubat’ta tırlara yüklenen 2 bin 50 çadır Hatay, Adıyaman ve Kahramanmaraş’a dağıtılmıştı. AFAD ile temasa geçilmişti, onların koordinasyonunda dağıtım yapılmıştı.
AHBAP’tan bu açıklama geldikten sonra tartışma daha da büyüdü. Kızılay bir sivil toplum kuruluşuna satış yapabilir miydi?
Bu sorular sorulurken Kerem Kınık, sosyal medya hesabından mesaj paylaştı ve AHBAP’ın satın aldığı çadırların, “yurt dışı bir kuruluş için üretilen logosuz çadırlar,” olduğunu söyledi.
Kınık, Kızılay’ın barınma konusundaki “destek kuruluş” görevini vurgulayarak “Kızılay TAMP çerçevesinde belirlenen asgari çadır seviyesini garanti eder” diyordu.
Kızılay, AFAD için asgari sayıda garanti ettiği çadırları, kendi stoklarındaki 40 bin üzerine “temin ettikleri ve bağlantılarından gelen” çadırlarla sağlamıştı.
Daha sonra Kınık CNN Türk’de canlı yayında açıklamalarda bulundu. Bu açıklamalar daha çok soruya sebep oldu.
Kızılay Başkanı, Kızılay’ın garanti ettiği “asgari çadır stoğunu” AFAD’a teslim ettiğini “dolayısıyla milli çadır stoğunu teslim etmiş olduğunu” söyledi.
Ayrıca AFAD’ın 20 bin ilave çadır sipariş ettiğini, bunların da üretildiğini ekledi.
Hem ithal ederek, hem de “fason üretim kapasitesi ile üretilen” 1000 çadır da AFAD’a günlük teslim ediliyordu.
Kınık’ın açıklamasına göre “garanti edilen ve sipariş verilen” çadırları sağlamak dışında Kızılay’ın bu iştirakinin bir fonksiyonu daha vardı: “Sağlık Bakanlığı, MSB gibi kamu kuruluşlarının ve Birleşmiş Milletler ve diğer Uluslararası kuruluşların taleplerini üretmek. Satışlardan elde ettiği gelirleri Kızılay’a aktarmak.”
Kızılay ÇT bir iştirak olarak görevini yerine getirmişti, ancak “dünyanın en önemli afet fabrikası olduğu için uluslararası kuruluşlara ya da sivil toplum kuruluşlarına da çadır tedariği, imalatı” yapıyordu.
Ancak Kınık açıklamasında depolarında bulunan çadırı AHBAP’a sattıklarını söylemişti:
“Bu süre zarfında yurt dışına üretmiş olduğumuz, depolarımızda bulunan ve sevk etmeye hazır olan yaklaşık 2050 çadırımız ahbap derneği tarafından arkadaşlarımız aracılığıyla ahbaba maliyet fiyatıyla teslim edilmiş, onlar da afadın göstermiş olduğu yerlere bu çadırı sevk etmişler,” böyle diyordu.
Sorular başlıyordu:
Ancak bir şey daha söyledi Kınık, dedi ki “Günün sonunda AHBAP bunu zaten ikinci günde talep etmeseydi biz bunu zaten AFAD’a teslim etmiştik. Dolayısıyla o çadır oraya gidecekti. Bunu AHBAP’ın bağışçıları aracılığıyla göndermiş oldu yapı.”
Kınık ilk açıklamasında “yurtdışı için bekletilen logosuz çadırların” satıldığını belirtmişti. O arada logo mu basılacaktı?
Kınık buna şöyle cevap veriyordu. Afetin ilk üç günü çok fazla tır olmamalıydı, öncelik arama kurtarma çalışmalarında olmalıydı. Trafik tıkanmamalıydı. O yüzden verilmemişti.
“Sahaya çadır kamyonları vs. sokulmaz, dışarlardaki kısımlarda ilk üç gün arama kurtarma için çok kritik olduğu için burada özellikle 72 saatin geçmesi beklenir. Dolayısıyla biz zaten onu sevkedecektik. Günün sonunda yine edilmiş oldu.”
Eğer AFAD için beklendi ise AHBAP için neden beklenmedi? AHBAP AFAD koordinasyonunda dağıtım yapmış, AFAD’ın gösterdiği bölgelere çadırları götürmüştü.
Aslında açıklamasında bunun cevabı da çok net veriliyor:
“Ama biz burayı hiç kapatmamak için sürekli hem uluslararası afet kapasitelerine destek verecek, hem BM hem de Türkiye’deki Sağlık Bakanlığımıza Milli Savunma Bakanlığımıza, belediyelere, isteyen kuruluşlara bu çadırları üretip satıyoruz ki sürekliliği, finansal sürdürülebilirliği ve kapasitenin korunabilirliği mümkün olsun. Dolayısıyla e ticaret satış noktalarında da kızılayımızın üretmiş olduğu çadırlar bireysel anlamda vatandaşlarımızın alımına da açık”
“Yani dolayısıyla bunlar yapıldıktan sonra, (asgari garanti sağlandıktan sonra) arta kalan üretim kapasitemizi de seferde afet durumunda %100’ünü afada ve afet sektörüne ayırmak kaydıyla diğer zamanlarda da bu kapasiteyi tutabilmek ve finansal sürdürülebiliriliği sağlayabilmek adına da vatandaşlarımıza ve insani yardım sektörümüze de açıyoruz.”
Yani ülkenin Kızılay’ı TAMP çerçevesinde barınma destekçiliği rolünü sürdürmek için çadır satmak zorundaydı.
Kızılay Başkanı ekliyordu: “AHBAP ve Kızılay’ın iş birliği ahlakidir, akılcıdır, yasaldır.”
O sırada bir haber daha geldi.
Kızılay Gayrimenkul ve Girişim Sermayesi Portföy Yönetimi AŞ 9 Şubat’ta Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yaptığı açıklama ile tüzüğünde bulunan “fon, altına, diğer kıymetli madenlere, diğer emtialara yatırım yapamaz,” maddesini tüzüğünden çıkardığını paylaştı.
Ayrıca yapılan ek ile “Birinci Girişim Sermayesi Yatırım Fonu güncel ihraç belgesi” ile Kızılay nakit yatırımlarını faizsiz bankacılık sistemi olan katılım bankalarında tutabileceğine dair değişiklik yayımladı.
Böylece Kızılay altın, gümüş gibi yatırım araçlarına yatırım yapabilecek; yatırımlarının en fazla yüzde 20’sini Borsa İstanbul’da değerlendirebilecek, nakit yatırımlarını ise katılım bankalarında değerlendirebilecekti.
Bu kararın ardından 15 Şubat’ta düzenlenen yardım kampanyası ile 115 milyar 146 milyon TL bağış toplandı. Bu yardımların dörtte üçü kamudan gelmişti. Toplanacak yardımlar AFAD ve Kızılay’a verilecekti.
Kızılay’ın çadır satışına muhalefet partilerinden tepki geldi, sosyal medyada pek çok mesaj yayımladı.
Cumhuriyet Hareket Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı eleştirdi.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın “Kızılay nerede” diye soranlara yönelik söylediği “Be ahlaksız, be namussuz, be adi” sözlerini içeren videoyu paylaştı ve “Erdoğan, Kızılay ile ilgili, depremzedelere hakaret ediyordun. Sahi, sen ne diyordun” dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Türk Kızılayını paranın gücüyle insanını yalnız bırakan, binbir dümen kurup içini boşaltan bir anlayışa mahkum ettiniz. Yazıklar olsun!” ifadelerini kullandı.
HDP, “Halkımızı enkaz altında bırakan; ölüme, soğuğa, açlığa mahkûm eden iktidar ve denetimindeki Kızılay, böyle bir dönemde bile utanmadan çadır ticaretini savunuyor. Derdi halk değil rant olan Kızılay’ın konuya ilişkin açıklaması çürümüşlüğün vesikasıdır. Hesap vereceksiniz” mesajını paylaştı.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyeleri İstanbul’da protesto yürüyüşü düzenlemek istedi. Yürüyüşe polis müdahale etti, aralarında parti yöneticileri, üyeleri ve depremzedelerin de olduğu 100’den fazla kişi sert biçimde gözaltına alındı.
Gözaltına alınanlar daha sonra serbest bırakıldı.
TİP Genel Başkan Yardımcısı Barış Atay ve TİP Milletvekili Ahmet Şık, yine polis müdahalesiyle yarıda kalan basin açıklamalarında seslerini duyurmaya çalışıyordu:
“50 bin kişinin öldüğü depremde bu kadar polis yok. Biz bu dayanışmayı devam ettireceğiz. Bu enkazın altından kalkamayacak devlet”
ABD’nin seçeceği 47’inci Başkan, Türkiye’nin 12 Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çalışacağı 5’inci Başkan olacak. AK Parti…
İçişleri Bakanlığı 4 Kasım sabahı Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü, Batman Belediye başkanı Gülistan…
Karl Marx’ın meşhur sözüdür: tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekrarlanır. CHP’li İstanbul Büyükşehir…
ABD’nin Orta Doğu’dan da sorumlu Merkezi Komutanlığı (CENTCOM) 1 Kasım’da gönderileceği duyurulan ilk B-52 stratejik…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanmasını protesto etmek için düzenlenen mitingdeki…
Avrupa Komisyonu'nun üyeliğe aday ülkelerin son bir yıl içindeki gelişmelerini değerlendiren yıllık raporu, 30 Ekim…