Partilerin YSK’ya teslim ettiği milletvekili aday listelerinde ilk göze çarpan bir ortak özellik var. O da listelere son şeklini veren parti liderlerinin ideolojik tercihlerden ve duygusallıktan uzak, reel politika ve stratejinin gereklerine göre davranmaya çalıştıkları.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun geniş cephe siyasetinde ideolojiyi değil politikayı esas aldığını, politikanın gereği olan iktidar hedefi için ideolojinin ikinci plana atılmasını gerekli gördüğü belliydi. Ancak listelere baktığımızda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın AK Parti listesine, Meral Akşener’in İYİ Parti listesine, Pervin Buldan ve Mithat Sancar’ın artık Yeşil Sol Parti (HDP) listesine son halini verirken, kendi ölçütlerine göre kazanması en muhtemel yığınağı yaptıklarını söylemek mümkün. Tek aykırı durumun Devlet Bahçeli’nin MHP listelerinde ideoloji ve sadakat ilkelerine göre hareket etmesi olduğu söylenebilir. Adeta meydan muharebesi mantığıyla hazırlanmış listeler.
Aksi halde Kılıçdaroğlu’nun AK Parti’de Adalet Bakanlığını yapmış DEVA Partili Sadullah Ergin’in Ankara 1’inci bölge adayı gösterilmesine ve örneğin kadın adayların azlığına CHP seçmeninden tepki geleceğini hiç aklına getirmediğini var saymamız gerekir.
Aynı şekilde Erdoğan’ın AK Parti’nin Mustafa Şentop, Binali Yıldırım gibi ağır toplarına listelerinde yer vermezken CHP’den kopan Mehmet Ali Çelebi’ye İzmir, ya da son dakikada Cumhur ittifakıyla pazarlığa oturan DSP lideri Önder Aksakal, Hüda-Par lideri Zekeriya Yapıcıoğlu, Yeniden Refah lideri Fatih Erbakan’ın yanı sıra önce ayrı gireceğiz diyen BBP lideri Mustafa Destici’ye İstanbul’dan ön sıralarda yer vermesini “Nasıl olsa partiye değil bana veriliyor oylar” mantığı dışında izah edemeyiz.
Ya da Yeşil Sol Parti listelerinde, HDP’nin Meclis’teki en aktif isimlerinden Garo Paylan’a yer verilmemesini.
AK Parti, CHP ve İYİ Parti’nin mevcut vekillerinin yüzde 60-70’i 14 Mayıs listelerinde yok. Yeşil Sol Parti’de bu oran daha fazla; nedenlerine geleceğiz.
Liderlerin milletvekili aday tercihlerine gelecek eleştirileri peşinen göze aldıkları anlaşılıyor. Yine de 11 Nisan’a dek listelerinde değişiklik yapma imkânları bulunuyor.
14 Mayıs seçimlerinde liderlerin liste tercihlerinde önemli bir ölçü de seçimi kazanmaları halinde hükümet organlarında yer vermeyi düşündükleri isimleri de hesaba katmış olmaları.
Yeni yasalar aynı kişinin hem TBMM hem kabine üyesi olmasına izin vermiyor. O nedenle liderler bazı isimleri milletvekili aday listelerinin dışında tutuyor. Bu nedenle CHP dün liste dışı kalan bazı isimleri seçimi kazanması halinde devlet kademelerinde görevlendirmeyi düşündüğünü açıklamak zorunda kaldı. Genel Sekreter Selin Sayek Böke, Genel Başkan Yardımcılarından Ahmet Akın, Aylin Nazlıaka, Muharrem Erkek bu isimler arasında. AK Parti’de ağır toplar liste dışı ama Cumhurbaşkanı yardımcılığı ve 17 bakanlık koltuğu yeni isimlerini bekliyor; Erdoğan’ın, tabii kazanırsa, Şentop, Yıldırım, Mücahit Arslan ve Ali İhsan Yavuz gibi isimleri gözden çıkarma ihtimali düşük. İYİ Parti’de Bilgin Yılmaz, İsmail Tatlıoğlu, Aydın Sezgin gibi isimlerin de Kılıçdaroğlu kazanırsa devlet kademelerinde görev alabileceği konuşuluyor.
Yeni Sol Parti’deyse ana ölçütlerden birisi Anayasa Mahkemesindeki HDP kapatma davasında siyaset yasağı gelebilecek isimler olmuş. HDP vekillerinden az sayıda ismin YSP listelerinde yer bulabilmesi bu yüzden.
Erdoğan’ın stratejik tercihi seçimi kazanırsa kabinesini ve muhtemelen üst bürokrasiyi yeniden inşa etmek, kaybederse de TBMM’de -şu anki bakanların da yer alacağı- devlet deneyimine sahip bir kadroyla çalışmak.
AK Parti’nin Erdoğan’ın ilk turda seçimi almak için Muharrem İnce’nin muhalif oyları bölme etkisine güvenmesi de bu seçimlerin bir başka özelliği. AK Parti 2002’de yüzde 34 oyla tek başına iktidarını Cem Uzan’ın Genç Partisinin yüzde 7,25 destekle oylarını böldüğü DYP’nin binde 46 farkla baraj altında kalıp Meclis’e girememesine borçluydu.
Kılıçdaroğlu’nu stratejik tercihi ise ne yapıp yapıp mutlaka seçimi almak. O nedenle eleştirileri göze almış ve seçim günü yaklaştıkça muhalif seçmenin tercihini Erdoğan’dan yana ya da ona karşı kullanacağı saptamasına güveniyor. Sahada Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın da katkılarıyla Akşener ile hassas dengeleri bozmadan yürümeye önem verdiği anlaşılıyor.
Geniş cephe kurduğunuzda ortaklarınızla uzlaşmak durumundasınız. CHP seçmeni Sadullah Ergin’li ve kadınlara gerekli ağırlığı vermeyen CHP listesine tepkili ama terazinin diğer kefesindeyse siyasi hayatları CHP ve solla mücadelede geçmiş isimlerin bugün CHP listelerinde yer alıp Kılıçdaroğlu’na oy isteyecek olmaları var. Geniş uzlaşma budur.
Keza, HDP öncülüğünde kurulmuş Emek ve Özgürlük İttifakının içinde yer almasına rağmen bugün YSP’den ayrı 53 ilde aday gösteren TİP’in Batı illerinde, özellikle İstanbul, İzmir ve Ankara’da başka türlü sandığa da gitmeyebilecek sosyalist seçmeni cezbetme ihtimalini görmek gerek.
Strateji seçimi kazanmak olunca duygusallık ve ideolojiden arınmış stratejik tercihler seçim bölgelerinde de geçerli oluyor.
Antalya örneğini ele alalım. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu AK Parti’de sıra başı. Bunun üzerine Akşener İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz’ı İstanbul’dan Antalya’ya çekmiş. YSP de HDP Grup Başkan Vekili Saruhan Oluç’u. Buna karşı Kılıçdaroğlu bambaşka bir stratejik tercih kullanmış. Sadece Antalya değil, İstanbul’dan Diyarbakır’a dek Türkiye’nin her yerindeki turizmcilerden Millet İttifakına destek taşıma imkânı bulunan Antalyalı bir turizmciyi, Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) Başkanı Sururi Çorabatır’ı CHP’den liste başı yapmış. Bu tercihle turizmcilerin banko Çavuşoğlu’na destek vermesini de tahdit etmiş oluyor.
Antalya’daki yarış çetin geçecek.
Mersin’de de Kürt oyları için gizli bir yarış var. DEVA Partisinin Batmanlı Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Ekmen’in CHP listesinden, Hüda-Par Diyarbakır İl Başkanı Faruk Dinç’in AK Parti listelerinde Mersin adayı gösterilmesi rastlantı değil.
En fazla zorluk kuşkusuz CHP listelerinde bulunuyor. Kolay değil 5 partinin, İYİ Partiyle 16 şehirde girilen ortaklık da sayılırsa 6 partiden isimler bir arada. Öte yandan yeni seçim yasasının ittifak partilerini ortak listeye zorladığı gerçeği meydanda.
Siyaset mühendisliği öyle yapılmış ki, evdeki hesap çarşıya uyarsa CHP listelerinden seçilecek Deva, Saadet, Gelecek ve Demokrat partili milletvekillerinin 20 kişiyi geçip TBMM’de “Millet Grubu” adı altında varlık gösterme hesapları konuşuluyor. Keza aynı TBMM tüzüğü değişikliği ile parti liderlerinin milletvekili olmasalar da partilerinin Meclis çalışmalarında başkanlık edebilecekleri değişikliklerinden.
MHP’nin Cumhur İttifakında yer alsa da ayrı aday listesiyle çıkması yeni seçim yasasında ittifakların ortak liste avantajını Cumhur İttifakı aleyhine etkileyecek gibi görünüyor.
Siyaset mühendisliği kendisini “soyadı savaşları” şeklinde de göstermiş. Örneğin ilk defa baba-oğul aynı dönemde, aynı partiden (AK Parti) milletvekili adayı: Salim Ensarioğlu, İstanbul, Galip Ensarioğlu ise Diyarbakır’dan. Yine aynı aileden Vejdin Ensarioğlu ise İYİ Parti Diyarbakır listesinde. Yine AK Parti ve İYİ Parti arasında Türkeş soyası rekabeti göze çarpıyor. MHP’nin kurucu lideri Alparslan Türkeş’in oğlu Tuğrul Türkeş AK Parti Ankara’da, kardeşi Ayyüce Türkeş de İYİ Parti Adana’da liste başı.
İçişleri Bakanlığı 4 Kasım sabahı Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü, Batman Belediye başkanı Gülistan…
Karl Marx’ın meşhur sözüdür: tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekrarlanır. CHP’li İstanbul Büyükşehir…
ABD’nin Orta Doğu’dan da sorumlu Merkezi Komutanlığı (CENTCOM) 1 Kasım’da gönderileceği duyurulan ilk B-52 stratejik…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanmasını protesto etmek için düzenlenen mitingdeki…
Avrupa Komisyonu'nun üyeliğe aday ülkelerin son bir yıl içindeki gelişmelerini değerlendiren yıllık raporu, 30 Ekim…
Kıbrıs Rum Yönetimi Cumhurbaşkanı Nikos Christodoulides’in Beyaz Saray’da ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı görüşme,…