Rüzgârın Kemal Kılıçdaroğlu’na dönmeye başladığını sadece anket ortalamalarına bakarak söylemiyorum. Sadece şehir mitinglerinde mitinglerde Kılıçdaroğlu’na ve kazanırsa cumhurbaşkanı yardımcısı olacak Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a gösterilen ilgiye bakarak da söylemiyorum. 11 Nisan’da Çanakkale’deki yağmura rağmen kitlenin dağılmayıp şemsiyelerini açarak beklemesi önemliydi.
Rüzgârın Kılıçdaroğlu’na dönmeye başladığı kanısına bir dayanağım da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın son dönemdeki performansı.
Şunu diyebilirsiniz: Erdoğan son günlerde birbirinden önemli projeleri başlattı. TOGG otomobili, Karadeniz doğal gazı, SİHA gemisi olarak da lanse edilen TCG Anadolu havuzlu çıkartma gemisi ilk akla gelenler. Bunların Erdoğan’ın alacağı oya belli bir katkısı olacağı, en azından örneğin deprem felaketi sonrası tepkilerle kaçan bir miktar oyun yerini dolduracağı söylenebilir.
Öte yandan Erdoğan’ın 11 Nisan’da Ankara’da açıkladığı AK Parti seçim bildirgesi var. Erdoğan uzun konuşmasıyla bu bildirgeyi açıklarken AK Parti zaferinden emin konuşuyordu ama bildirgenin içeriği tersini söyler gibiydi.
Muhalefetin vaatlerini sahiplenmek
Öncelikle bir iletişim tökezlemesinden söz edelim. AK Parti’nin “Doğru adam, doğru zaman” sloganını duyunca Tarkan’ın milyonlara mal olmuş “Yanlış zaman, yanlış insan” şarkısı aklına gelen bir tek ben bir de Ali Babacan mı acaba? O şarkı, “Yanlış bahar, kış güneşi” diye devam ediyor.
Muhalefetin sloganı ise Sezen Aksu’nun sözleriyle “Sana söz baharlar gelecek”.
Erdoğan’ın seçim bildirgesi üç ana unsurdan oluşuyor:
1- 21 yıllarda neler yaptığını hatırlatma,
2- Bundan sonrası için vaatleri,
3- “Muhalefet yapamaz, biz yaparız” mesajı.
Sorun da burada. Erdoğan’ın vaatlerinin ciddi bir kısmı Altılı Masa liderlerinin zaten bir süredir hükümete eleştiri olarak yönelttiği vaatler. Bunların içinde, zaten AK Parti’nin (Fethullah Gülen örgütüyle aynı kıbleye döndükleri dönemde) getirdiği, KPS’yi kazanan torpilsizlerin elendiği mülakat sisteminin kaldırılması var. Gazeteciler dün Kılıçdaroğlu’na sorunca “Tanıdık geliyor, ama doğruyu bulmuş” diye takılmış. Deva Partisi lideri Ali Babacan ise “Eylem planımızı seçime 33 kala okumuş olmasına sevindim. Yanlış zaman, yanlış insan” diye dalgasını geçmiş.
Kılıçdaroğlu’na seçim malzemesi
CHP’nin 2011 seçimlerinden bu yana vaadi olan Aile Sigortası sisteminin ismi Aile Desteği olarak değiştirilerek adeta kes-yapıştır şeklinde alınması da var.
Bir tane daha var. Yargı sistemini adalet dağıtamaz hale getirmekten kurtaracağı vaadinde bulundu Erdoğan, sanki son 21 yıldır ülkeyi yöneten, bir dönem Fethullahçılara teslim ettikten sonra şimdi siyasi İslamcı başka cemaatlerin ve ideolojik grupların insafına başka bir hükümetmiş gibi.
Dolayısıyla Erdoğan adeta “muhalefetin vaatlerini yapmayı vadediyor” seçmenine
Tıpkı 2011, 2014, 2018 seçimlerinde yaptığı gibi bir son fırsat istiyor seçmenden.
2018’de “Bu kardeşimize” bir son defa güvenirsek enflasyonu tek haneye indireceği, faizle birlikte döviz kurunu da düşüreceğini vadetmişti. Dün, yine enflasyonu tek haneye düşüreceği vaadini verdi. Bu da muhalefetin eylem planında vardı ama o arada “Kardeşimizin”, Cumhurbaşkanımızın bütün sorumluluğu üstlendiği ekonomi politikayla enflasyon üç haneli rakamlardan dönmüştü.
Erdoğan’ın bu vaatlerle Kılıçdaroğlu’na çalışmaya başladığını bile söyleyebiliriz.
Belediyeler CHP’deyken ilk seçim
Bir de şu var. Erdoğan’ın 2018 dahil seçim çalışmalarında ve mitinglerinde, özellikle İstanbul, Ankara gibi devasa şehirlerdeki AK Partili büyükşehir belediyelerinin büyük katkısı vardı. Bütün belediye hizmetleri Erdoğan ve AK Parti’nin kazanmasına seferber edilirdi.
Evet, Ulaştırma Bakanlığından İçişleri Bakanlığına, Millî Savunma Bakanlığına dek devlet imkânlarının Cumhurbaşkanımızın seçim çalışmalarına seferber edildiğini görüyoruz. Bütün bütün “mega projeler” başlangıç ve sonuçlanmasının tam tam seçim dönemine denk getirilmesi buna dahil. Nurettin Nebati, aday gösterildiği Mersin’deki AK Parti örgütüyle Hazine ve maliye Bakanlığında toplantı yapıyor.
Ama 2019 yerel seçimleriyle İstanbul, Ankara, Antalya, Adana, Mersin gibi önemli büyükşehir belediye başkanlıkları AK Parti ve Cumhur İttifakı kontrolünden çıktı. Bu nedenle şimdi duyduğumuza göre 21 yıldır AK Parti sayesinde büyüyen ve çok kazanan iş çevrelerine salmalar salınıyor, seçim harcamaları onlara yıkılmak isteniyor.
Sadece Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın Kılıçdaroğlu’na verdiği saha desteği değil, ortak aday listeleri sayesinde Millet İttifakı liderlerinin de rüzgârın Kılıçdaroğlu’na dönmesinde payı olmaya başladı.
Sonuçlarını göreceğiz.