14 Mayıs seçimleri odaklı ve Rusya güdümlü Suriye’yle normalleşme süreci çerçevesinde Türkiye, Rusya, Suriye ve İran Savunma Bakanları ile istihbarat başkanlarının geride bıraktığımız hafta içinde Moskova’da yaptıkları toplantı tabii önemliydi.
Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Suriye ve bağlantılı konular üzerinden iktidara yükleniyor, AK Parti’nin yanlış politikalarla Türkiye’nin başına bela sardığını, seçimi kazanırsa bu sorunu çözeceğini söylüyor.
İktidar da en çok hırpalandığı konulardan biri olan bu konuda “Suriye meselesini de çözerse AK Parti çözer” mesajını vermek ve muhalefetin elinden bu kartı almak peşinde.
İktidar iç siyasete dayanan bu sebeplerle Suriye ile sürecin devam etmesine önem veriyor. Esad yönetimi de bu durumu izleyip kendi oyununu oynuyor, Türkiye’nin ricacı görünmesine yol açıyor.
Millî Savunma Bakanlığı’nın Moskova toplantısıyla ilgili açıklamasında, Türkiye açısından önemli konuların ele alındığı vurgulanmış ve bu bağlamda, Suriye’deki güvenlik durumunun güçlendirilmesi, Türkiye-Suriye ilişkilerinin normalleştirilmesi alanında atılabilecek somut adımlar, Suriye topraklarında her şekliyle terör örgütleri ve tüm aşırılıkçı gruplarla mücadele ve Suriyeli mültecilerin topraklarına dönmelerine yönelik çabaların yoğunlaştırılması konularının ele alındığı bildirilmiş.
Suriye tarafı da hem Savunma Bakanlığı hem rejime yakın Al Watan gazetesi üzerinden şu açıklamaları yaptı:
“Türkiye-Suriye ilişkilerinin normalleşmesi iddiası doğru değil, toplantının amacı Türk güçlerinin Suriye topraklarından çekilmesine yönelik mekanizmayı görüşmekti. Öncelikle Türk güçlerinin Suriye topraklarından çekilmesi gerekir, diğer konular ancak bundan sonra ele alınabilir.”
Yani Suriye ön şart ileri sürmeye devam ediyor. Normalde Türk askeri şartlar oluşmadan Suriye’den geri gelmeyeceğine göre yakın gelecekte, seçime kadar, gerçekten anlam ifade eden bir şey beklemek zor. Belki M-4 karayolunun etrafında bazı düzenlemeler yapılabilir.
Seçimlere kadar Dışişleri Bakanları arasında görüşme olması da güç gözüküyor ama iktidarın özellikle son dönemlerdeki sınır tanımayan pragmatizmi ve seçim öncesi Suriye’yle en azından Dışişleri Bakanları arasında görüşme yapılması yönündeki aşırı isteği nedeniyle, belki olabilir demeden de geçemiyorum. (Nitekim dün akşam Çavuşoğlu, TRT’de yaptığı açıklamada Mayıs ayının ilk 10 gününde Dışişleri Bakanları düzeyinde bir toplantı düzenlenmesinin büyük olasılık olduğunu söyledi).
Ülkemize geçici sığınmacı olarak gelen Suriyelilerin sayısı resmi rakamlara göre 3.411.029 milyon (19 Nisan itibarıyla).
Siyasi partilerimizin neredeyse tamamı Suriyelileri geri göndereceklerini söylüyorlar, AK Parti’nin ne dediği ise karmaşık. İçişleri Bakanı ve bu sahadaki kuruluşlar aylardır izliyoruz, gönderiyoruz mesajları veriyorlar, Cumhurbaşkanı ise göndermeyeceğiz diyordu.
Ülkemizdeki Suriyeliler konusunun bir boyutu kaç Suriyelinin Türk vatandaşlığı aldığı ve kaçının seçimlerde oy kullanacağı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun zamanında yaptığı açıklamalara göre; Haziran 2018 seçimlerinde 22 bin, Mart 2019’daki yerel seçimlerde 53 bin Suriyeli oy kullanmış.
2023 seçimlerine gelince; basından okuduğumuza göre, CHP’li Onursal Adıgüzel, YSK tarafından askıya çıkarılan yurtiçi ve yurtdışı seçmen listelerinde 167.703 Suriyeli tespit ettiklerini açıklamış.
İçişleri Bakanı, bu yıl 15 Nisan’da bir televizyon programında yaptığı açıklamada 130.914’ü reşit olmak üzere 230.998 Suriyelinin Türk vatandaşlığına alındığını söyledi. Soylu, Nisan 2022’de, 31 Mart itibarıyla, 113.654’ü reşit olmak üzere 200.950 Suriyelinin vatandaşlığa alındığını söylemişti. Yani son bir yılda 30 bin Suriyeliye Türk vatandaşlığı verilmiş.
Rakamlara, ülkemizde neredeyse her konuda olduğu gibi, herkes bir yerinden itiraz ediyor, eksik veya yanlış olduğunu söylüyor. Ama 167.703 rakamını esas alarak ve toplam 64 milyon küsür seçmen içinde 167 bin Suriyelinin hükmü mü olur tartışmasından bağımsız olarak; oy kullanabilecek Suriyeli sayısında 5 senede yüzde 700 artış yaşanmış.
Şeffaflıktan uzak, siyasi saiklerle ve günlük politikalarla yürütülen, çok karmaşık bir hal alan Suriyeli sığınmacılar konusu, birçok boyutuyla, önümüzdeki dönemde Türkiye’nin uğraştığı meseleler gündeminde üst sıralarda yer almaya devam edecek.
İŞİD’le mücadele etmek için oluşturulan uluslararası koalisyonun (Birleşik Ortak Görev Gücü) komutanı Tümgeneral Matthew W. McFarlane ve ABD Savunma Bakan Yardımcısı Dana Stroul birkaç gün önce basına çevrimiçi brifing verip soruları cevapladılar.
Amerikalı yetkililer özetle;
-İŞİD’in büyük bir yenilgiye uğratıldığını, toprak hakimiyetini kaybettiğini, geçen yıllara kıyasla Irak ve Suriye’deki eylemlerinde yarıdan fazla azalma olduğunu, ama her şeye rağmen ideolojisinin ölmediğini ve İŞİD tehdidinin hala varlığını sürdürdüğünü,
-İŞİD’le mücadelede başarının yerel ortaklarla (Suriye’de Suriye Demokratik Güçleri) sağlandığını, IŞİD’in kalıcı bir yenilgiye uğratılması için yerel ortakla işbirliğinin süreceğini, SDG’nin kabiliyet ve kapasitesinin geliştirilmesine devam edileceğini vurguladı.
Basın toplantısında, “en az üç ABD askeri personeli ve bir Kürt liderin bulunduğu konvoyu hedef alan saldırıyla ilgili bilgi ve İŞİD’le mücadeleyi olumsuz olarak etkileyecek olası bir kara harekatı” üzerinden spesifik olarak Türkiye’yle ilgili bir soru soruldu.
Amerikalı General, kategorik bir şekilde, SDG’nin İŞİD’in kalıcı olarak yenilgiye uğratılması için koalisyon güçleriyle çalışan bir ortak olduğu, Amerikan askerlerinin ve SDG ortaklarının güvenliğini tehdit eden, İŞİD karşıtı mücadeleyi riske sokan her türlü harekete güçlü bir şekilde karşı çıktıkları/çıkacakları yanıtını verdi.
ABD IŞİD’le mücadele ederken, bir taraftan da yerel ortağı olan SDG kılığına girmiş olan YPG’yle Suriye’de kalıcı bir oluşumun temellerini sağlamlaştırmaya devam ediyor.
Suriye’de SDG/YPG kontrolündeki bölgelerde çeşitli hapishanelerde tutuklu 10,000 civarında IŞİD militanı var. El Hol ve Roj sığınmacı kamplarında da çoğunluğu IŞİD’lilerin ailelerinden oluşan yaklaşık 50,000 kişi bulunmakta. Bu kamplarda çok sayıda çocuk var ve ikinci nesil IŞİD’li yetişmesine son derece müsait bir ortam bulunuyor.
İŞİD’lilerin bir bölümü Iraklı ve Suriyeli, diğerleri üçüncü ülke vatandaşı. Bugüne kadar El Hol kampından 1,300’den fazla üçüncü ülke vatandaşının ülkelerine geri gönderildiği açıklandı.
Ama çok sayıda üçüncü ülke vatandaşı hala oralarda ve vatandaşı oldukları ülkeler bunları geri almakta istekli değil. Zira geri alındıklarında, bilfiil İŞİD mensubu olanların yargılanmaları, kendilerinin ve ailelerinin topluma yeniden entegre edilmeleri ve bunun için sosyal programlar hazırlanıp uygulanması gerekecek. Ülkeler bu zorlu meselelerle uğraşmaktan mümkün olduğu kadar kaçınma veya asgaride tutma gayreti içindeler.
ABD Suriye’deki söz konusu hapishane ve kampların gardiyanlığını da SDG/YPG’ye ihale etmiş durumda. Bu unsur, ABD-YPG işbirliğinin önemli bir parçasını oluşturuyor.
Suriye’deki YPG hapishanelerinde ve kamplarda kaç Türkiye vatandaşı İŞİD’li var ve geri aldığımız oldu mu acaba? İŞİD’li Türkiye vatandaşlarının bir kısmının savaştan sağ kurtulup Türkiye’ye geçebildikleri biliniyor. Zaman zaman ülkemizin çeşitli yerlerinde operasyonlar yapıldığını ve IŞİD’lilerin yakalandığını basından takip ediyoruz. Acaba daha kaçı aramızda dolaşıyor?
Hüdapar gibi oluşumların iktidar ortağı olma ihtimallerinin bulunduğu bir ortamda, hayati önemdeki bu konular daha bile önem kazanıyor.
ABD’nin seçeceği 47’inci Başkan, Türkiye’nin 12 Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çalışacağı 5’inci Başkan olacak. AK Parti…
İçişleri Bakanlığı 4 Kasım sabahı Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü, Batman Belediye başkanı Gülistan…
Karl Marx’ın meşhur sözüdür: tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekrarlanır. CHP’li İstanbul Büyükşehir…
ABD’nin Orta Doğu’dan da sorumlu Merkezi Komutanlığı (CENTCOM) 1 Kasım’da gönderileceği duyurulan ilk B-52 stratejik…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanmasını protesto etmek için düzenlenen mitingdeki…
Avrupa Komisyonu'nun üyeliğe aday ülkelerin son bir yıl içindeki gelişmelerini değerlendiren yıllık raporu, 30 Ekim…