14 Mayıs seçimine üç gün kala tablo hâlâ belirsizliğini koruyor.
Anketler CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimi ilk turda alma ihtimalini Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan önde gösteriyor.
Bir dip dalga geliyor, yönü az çok belli ama şiddetini kestirmek zor. Kılıçdaroğlu’na ilk turda seçimi kazandırırsa o dip dalga kazandıracak; sessiz çoğunluğun sesi. Meydanlarla anketler aynı dilden konuşmuyor.
İktidar mitinglerinde kalabalıklar, devletin bütün imkânları kullanılarak toplanırken, muhalefet mitinglerinde ise devletin bütün imkânlarına rağmen toplanıyor.
Erdoğan seçim kampanyasında umut-korku dengesini korkudan yana değiştirmiş görünüyor. Ortada savaş yokken ülke adeta savaşa gidiyormuş gibi hamasi söylem, “Biz gidersek Türkiye batar” tehditleri ve (artık sahte CHP afişleri bastırmaya varan) bilgi kirliliğine dayalı propaganda Cumhur İttifakı mitinglerinin ortak özelliği.
Kılıçdaroğlu ise muhalefetin geleneksel şikâyet-umut çizgisini, umuttan yana değiştirmiş durumda. “Sana söz bahar gelecek” sloganıyla Ekrem İmamoğlu’nun “Her şey çok güzel olacak” sloganı miting alanlarına hâkim. Geçenlerde siyaset bilimci Evren Balta bunu İstanbul’daki Kılıçdaroğlu ve Erdoğan mitinglerini karşılaştırırken iyi tahlil etti.
Üç gün, üç soru
Seçimin sonucunu belirleyecek o dip dalganın varlığını saptamak mümkün ama şiddetini kestirmek için bazı sorulara hâlâ yanıt bulmak gerekiyor:
1- Erzurum mitinginde İmamoğlu’nu taşlayanların başında bir uzman çavuş olduğunun ortaya çıkması, hükümet kaynaklarının “CHP’liler kendilerini taşladı” iddiasını çürüttü. Muhalefetin seçim çalışmalarına saldırılar, özellikle muhalif seçmeni sandığa gitmekten caydırmayı amaçlıyor. Muhalefet seçmeni bu saldırılara karşılık vermemeye, cevabı sandıkta vermeye çağırıyor. Seçim provokasyonları son üç günde artar mı, seçim gününü de etkiler mi?
2- İYİ Parti bünyesinde hâlâ Kılıçdaroğlu’na oy vermekte kararsız bir kesim olduğu görülebiliyor. Bunda AK Parti ve MHP’nin Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Kılıçdaroğlu’na verdiği desteği PKK desteği olarak gösteren propagandası rol oynuyor. Gerçi bu propaganda Erdoğan’ın Hüda-Par’ı Cumhur İttifakına almasıyla zayıflatıp milliyetçi kesimlerin fren yapmasına yol açtı. Akşener’in son üç, hatta son iki günde Kılıçdaroğlu’na desteği bu dengeyi nasıl etkileyecek?
3- Muharrem İnce ve Sinan Oğan etkisi devam ediyor. Son göstergeler İnce’deki oy kaybının sürdüğü yönünde. Ancak İnce’den kopan oyların bir kısmının Oğan’a gittiği izlenimi var. Keza İYİ Parti’den kopan bir kısım Türkçü-milliyetçi oylar da Oğan’a gidiyor gibi. Kılıçdaroğlu’nun ilk turda rahat kazanması için, amaçları seçimin ikinci tura kalması olan Oğan ve İnce’nin oy toplamlarının yüzde 6’nın altına düşmesi mi gerekiyor?
Seçim güvenliği ve İçişleri
Yüksek Seçim Kurulunun İçişleri Bakanlığından gelen veri paylaşımı talebini reddetmesi ardından Bakanlık bu defa sandık sonuçlarının polis ve jandarma tarafından toplanacağını duyurdu. Oysa bu Anayasayla Yüksek Seçim Kuruluna verilmiş bir görev.
Muhalefetin buna gösterdiği tepkinin altında, özellikle Yeşil Sol’un etkili olduğu Doğu ve Güneydoğu illeriyle CHP’nin etkili olduğu Batı illerinde muhtemelen çuvalların nakli sırasında sonuçlarla oynanabileceği endişesi yatıyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, seçimi Kılıçdaroğlu’nun kazanması halinde bunu darbe sayacağını söylemesi muhalefetin tepkisinin kaynaklarından.
Bu durumda özellikle muhalefet partilerinin seçim gözlemcilerinin ilk aşamada oy kullanılacak okullardaki sandık sonuçlarını ıslak imzalı olarak fotoğraflamaları, ikinci aşamada da sonuçların ilçe seçim kurullarında bilgisayara işlenmesi konusunda dikkatli olmaları gerekecek.
Seçimin son üç gününe girmişken siyaseten mevcut üç soruya seçim güvenliği bakımından eklenebilecek dördüncü soru ya da sorun da bu.