CHP’de “Kemal Kılıçdaroğlu gitmeli” diyen muhalifler son günlerde tartışmalı bir “değişim modelini” de konuşuyorlar, diğer model ve senaryoların yanı sıra: Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül modeli. Henüz üzerinde uzlaşılmış bir model değil ama konuştuğum kaynaklar bu tartışmanın devam ettiğini doğruladı.
Muhtemelen önümüzdeki yarın, 14 Temmuz’da Pera Palas’ta düzenlenmesi planlanan, nispeten dar katılımlı “iletişim toplantısında” da söz konusu olabilir çünkü Büyükşehir Belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bilgisi tahtındaki toplantı konuları arasında CHP’nin olası seçim stratejileri de bulunuyor.
Modelin ne olduğuna gelmeden önce size CHP’deki son durumdan bir kesit vermek isterim; böylece bu modelin, eğer muhalifler üzerinde uzlaşma sağlarsa nasıl bir zeminde geliştiği da daha iyi anlaşılabilir.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu dün, 12 Temmuz’da İstanbul’daydı. Silivri Cezaevinde TİP’ten milletvekili seçildiği halde tahliye edilmeyen Gezi Davası tutuklusu Can Atalay’ı ziyaret etti; sonra da geçenlerde vefat eden MFÖ’nün Özkan Uğur’unun ailesini.
Kılıçdaroğlu hazır İstanbul’dayken CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu ile görüşmediler çünkü İmamoğu Ankara’daydı; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki’yle randevusu vardı.
Yine aynı gün Bolu’nun CHP’li Büyükşehir Belediye başkanı Tanju Özcan’da Ankara’ya yürüyüşünü bitirmiş CHP Genel Merkezi önüne dayanmıştı. Kılıçdaroğlu’nun 28 Mayıs seçim yenilgisine rağmen istifa etmemesini binanın önüne bir koltuk fırlatarak protesto etti.
AK Parti şimdiden belediye başkan aday adaylarını saptamış haldeyken CHP muhalifler ve genel merkezciler mücadelesine daha yeni başlıyor.
Muhalifler giderek “Kılıçdaroğlu gitmeli” fikri etrafında gruplaşıyor, Kılıçdaroğlu’dan uzaklaşıyor. Son iki haftadır Meclis Grup toplantılarına eski yoğun katılım sağlanamıyor. Kimi vekillerin ilçe kurultay hazırlıkları gibi mazeretleri var ama kimilerinin “etrafı boşaldı” görüntüsü vurgulamak amacıyla katılmadığı veya Meclis’teki odalarından konuşmayı izledikleri biliniyor.
Gazeteci Candan Yıldız, T24’te geçtiğimiz hafta İstanbul’da İmamoğlu’nun CHP Grup Başkanı Özgür Özel, milletvekilleri Engin Altay ve Bülent Tezcan’la toplantı yaptığını yazdı ama toplantıyı tam da doğrulayamadığını da ekledi. Daha sonra bu toplantının 7 Temmuz Cuma günü yapıldığı aynı zamanda CHP’nin seçim dönemindeki yönetiminden en az dört ismin daha katıldığı bilgisi siyasi kulise düştü: Tekin Bingöl, Selin Sayek Böke, Muharrem Erkek ve Onursal Adıgüzel. Ancak bu bilgi de doğrulanamıyordu. Özel böyle bir toplantıya katılmadığını beyan ediyordu. O gün Bingöl’ün Kanada’da, Böke’nin ise Hatay’da olduğu bildiriliyordu.
Birileri bir manipülasyon paşindeydi belki de. Ama işin aslında, muhalifler olarak adlandırılabilecek başka CHP’liler de var, bu isimler hem birbirleriyle hem İmamoğlu ile sürekli görüşüyorlar, dolayısıyla belli bir toplantıda buluşup buluşmadıkları şu anda çok da önem taşımıyor.
Önemli olanın İmamoğlu’nun diğer muhalifler ile birlikte, odağında kendisinin bulunacağı bir güç merkezi oluşturmak üzere düğmeye basmış görünmesi. Bu “siyasi sürecin” koordinasyonu amacıyla -muhtemelen Beşiktaş’ta- bir büro açma hazırlığından söz ediliyor.
İmamoğlu kendisini örgüte anlatmaya da başlamış görünüyor. 8 Temmuz Cumartesi günü yeni seçilen İstanbul Milletvekilleri, 10 Temmuz’da da İstanbul’un 39 ilçesindeki CHP ilçe başkanlarını toplantıya davet ettiği biliniyor. Mazereti olanlar dışında 30 ilçe başkanının katılımı CHP’nin fiili İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun bilgisi altındaymış; dolayısıyla Genel Merkez’in de haberi olmuş.
Gelelim hedeflerine ve tartışılan ancak üzerinde anlaşma sağlanamamış modele.
Muhalifler artık Kılıçdaroğlu’nu -eğer aday olursa- devirmek üzere olağanüstü kurultay ısrarından vaz geçmiş görünüyorlar. Kılıçdaroğlu’nun Büyük Kurultayı 31 Mart 2024 yerel seçimleri ardından yapma fikrine İmamoğlu da gelmiş görünüyor.
Yarınki iletişim danışma toplantısında da muhtemelen değinilebileceği üzere, İmamoğlu -o arada siyaset yasağı onaylanmazsa ve CHP Genel Merkezi yeniden kendisini gösterirse yine İstanbul Büyükşehir Başkan adayı olacak.
Peki CHP ola ki yeniden İstanbul ve Ankara başta olmak üzere eldeki büyükşehir belediye başkanlıklarını AK Parti’ye kaptırmadı, o zaman İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı ne olacak?
İşte o noktada Erdoğan-Gül modeli tartışması siyaset kulisine sürülüyor.
CHP’li muhalifler arasında tartışmaya açılan ancak üzerinde henüz mutabakat sağlanmayan bu model, 2002 seçimlerinde siyaset yasağı nedeniyle milletvekili seçilemeyen Tayyip Erdoğan ile AK Parti seçimi kazanınca Başbakanlığı üstlenen önceki Abdullah Gül benzeştirmesi üzerine kurulu. Hatırlanacağı gibi, önceki CHP lideri Deniz Baykal’ın önayak olmasıyla Anayasa değiştirilmiş, Erdoğan milletvekili seçilip partinin başına ve Başbakanlığa geçmişti.
Bu modeli öne sürenler ise İmamoğlu’nun İBB’ye aday olup yeniden seçilmesi, İmamoğlu’nun da desteğini Özgür Özel’in Kılıçdaroğlu’nun yerine geçmesinden yana kullanabileceği iddiasında. Muhalifler arasında az önce saydığım isimlerden (kusura bakmayın, isim kullanmama sözü verdim) Erdoğan-Gül modelini hararetle savunanlar var. Öte yandan Özgür Özel’in özellikle de Erdoğan-Gül benzetmesine karşı çıktığı, modele çok sıcak bakmadığı da biliniyor.
Daha işin başında sağlam bir zeminde görünmüyor bu model.
Genel Merkez mi ne yapıyor. Gazeteci Altan Sancar’ın Diken’de yazdığına göre, Genel Başkan Yardımcısı Eren Erdem imzasıyla bir genelge yayınlanmış milletvekilleri dahil parti yetkililerine. Gerçi karşılarında iktidar partilerinden muhatapları olmayacaksa TV’lerde tartışma programlarına çıkmama gibi CHP tabanında karşılığı olan maddeler de bulunuyor. Yakın zamana dek “Her kafadan ses çıkıyor” eleştirilerine “Bizde iç demokrasi, çok seslilik var” yanıtı veren CHP’de parti çizgisi dışında konuşulmaması ve hükümete vuracağım diye devlete vurulmaması isteniyor; Erdoğan’ın AK Partililere izin olmadan yayına çıkma yasağına bir tık kalmış adeta.
Özet mi istiyorsunuz?
CHP bildiğiniz gibi.
Pilav daha çok su kaldıracağa benziyor.
Ama bu gidişle, kendileriyle didişmeye devam ettikçe Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’nin daha hızlı mesafe alacağı açıkça görülüyor. CHP’de iç çekişmeler yeni kutuplaşmalar üretirken, ne Genel Merkezciler ne muhalifler kendi içlerinde dahi uyum sağlayamazken, Erdoğan geçmişte yanından uzaklaştırdığı, küstürdüğü isimleri yeniden AK Parti’ye toplama çalışması başlatmış durumda. Özellikle Doğu’daki bir büyükşehir belediye başkanlığı için konuşulan öyle bir isim duydum ki doğrular doğrulamaz yazacağım.
İçişleri Bakanlığı 4 Kasım sabahı Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü, Batman Belediye başkanı Gülistan…
Karl Marx’ın meşhur sözüdür: tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekrarlanır. CHP’li İstanbul Büyükşehir…
ABD’nin Orta Doğu’dan da sorumlu Merkezi Komutanlığı (CENTCOM) 1 Kasım’da gönderileceği duyurulan ilk B-52 stratejik…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanmasını protesto etmek için düzenlenen mitingdeki…
Avrupa Komisyonu'nun üyeliğe aday ülkelerin son bir yıl içindeki gelişmelerini değerlendiren yıllık raporu, 30 Ekim…
Kıbrıs Rum Yönetimi Cumhurbaşkanı Nikos Christodoulides’in Beyaz Saray’da ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı görüşme,…