Siyaset

Kız okulları, hassasiyetler: Haydi kızlar açık liseye

Milli Eğitim Bakanı Tekin “kız okulları” açılmasını gündeme getirdi ve ana amacının okullaşma oranlarını arttırmak olduğunu belirtti. 4+4+4 sistemine geçişten bu yana okullaşma oranı arttı ancak bir ayrıntıyla, o da kız öğrencilerin açık lise ve ortaöğretim tercihlerindeki artış. Hassasiyetlerle verilen kararların bir sonucu var: sosyal dışlanma ve aile içi şiddet. 

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Türkiye’de bazı ailelerin kız çocuklarını erkek çocuklarla okutmak istemediğini, bu sebeple “kız okullarının” açılmasının gündeme gelebileceğini belirterek tartışma yarattı.

Tekin, 11 Temmuz’da gazetecilerin karma eğitimle ilgili sorularına verdiği cevapta, “Birincil hedefim kız çocuklarının okullaşmasını sağlamak. O zaman veliyi ikna etmek için gerekirse kız okulları da açabilmeliyiz. Karma eğitim esastır ama benim asli görevim okullaşma oranını arttırmaktır. Ama bu tür gerekçelerle yani eğitimin okullaşma oranının artması anlamında bu tür tedbirleri almak gerekiyorsa beraber alalım” dedi.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, 2014 yılında Millî Eğitim Bakanlığı müsteşarlığı yaptığı dönemde de karma eğitimle ilgili sorulan soruya, “eğitimin karma olmasını zorunlu kılan bir düzenleme yok,” demiş, bu sözleri de tartışma yaratmıştı.

Genel olarak tartışma muhafazakâr ailelerin kız çocuklarının eğitimi ile ilgili çekinceleri ve bu çekincelerin siyasetin malzemesi haline getirilmesi üzerinden ilerliyor. Bu çekince yeni değil, bunun siyaset malzemesi yapılması da.

Türkiye’nin 2012-13 döneminde geçiş yaptığı 4+4+4 kademeli eğitim sistemi tartışılırken de hükümetin en önemli argümanlarından biri kız çocuklarını “erişkin yaşlarında” okula göndermek zorunda kalmak istemeyen muhafazakâr ailelerin topyekûn çocuklarını eğitimden uzak tuttukları idi.

Bu sistemle hiç değilse ilk dört yıl, yani kız çocuğu “evlenecek yaşa” erişmeden, temel eğitime göndermesi, sonra aile isterse belki de açık ortaokul, ortaöğrenim veya liseye devam edebilmesi sağlanacaktı.

Nitekim öyle oldu. Eğitime katılım oranları arttı. Ama nasıl?

Haydi kızlar açık eğitime

2015’te Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesinde hizmet veren Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nce hazırlanan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eylem Planı’nın taslak metninde altı çizilen sorun alanlarından biri, ilk 4 yıldan sonra açık öğretime alınan kız çocuklarının sayısının artmış olmasıydı.

Burada önemli bir düzenleme de hatırlatılmıştı: Eylül 2013’te öğrenci iken evlenenlerin örgün eğitimden kayıtlarının silinerek ilişkilerinin kesileceği düzenlemesi değiştirilmiş, ilişiği kesilenlerin kayıtlarının açık öğretim lisesine veya mesleki açık öğretim lisesine gönderileceği belirtilmişti.

Hatta metinde bu düzenlemenin “kademeler arası geçiş kaybının (bununla ilkokuldan ortaokula geçerken öğrenci sayısının azalması kastediliyor) ve erken evliliklerin önünü açabileceğinin” tartışıldığı kayda geçiyordu.

Metin bir noktaya daha dikkat çekiyordu: 2009-2015 yılları arasında hem açık ortaokul hem de lisede öğrenim gören kadın sayısı artmış, artış özellikle lisede daha büyük oranda yaşanmış, ortaokulda ise kadınların sayısı erkekleri bir hayli geride bırakmıştı.

2008-2009 öğretim yılı ile karşılaştırıldığında, 2015’te açık öğretim ortaokulda öğrenim gören kadın sayısı yüzde 72 artarak 189.035’e, açık öğretim lisede ise yüzde 166 artarak 585.257’ye eriştiği görülmekteydi.

Tespit şöyleydi: “Bu durum eğitimden kızların çekilmesi ve daha ev merkezli, maliyeti düşük öğretim alanlarına kayması ihtimallerini de beraberinde getirmektedir.”

Oranları aşağıdaki tabloda inceleyebilirsiniz:

Katılım oranı artıyor ancak ne pahasına?

Eğitimde katılım oranına dönecek olursak, 2013’ten 2022’ye gelindiğinde eğitime katılımın yüzde 98’lerden yüzde 93’lere düştüğü görülüyor. Ancak kız çocukları için durum farklı. Ortaöğrenime geçildiğinde kız öğrencilerde oran yüzde 60’lardan yüzde 80’lere yükseliyor. (MEB istatistiklerinden inceleyebilirsiniz sayfa: 28 ve 85)

2022 Ekimde Milli Eğitim Bakanlığından yapılan açıklamayla “ilk kez kız çocuklarının okullaşma oranı erkek çocukları geçti” başlığıyla pek çok haber yapıldı.

Bu rakamlar kız çocuklarının eğitime katılım oranının yükseldiğine işaret ediyor ancak istatistiklerde bir dip not var:

“Ortaokul brüt okullaşma oranları hesaplanırken Açık Öğretim Ortaokulu öğrencileri dahil edilmiştir. Ortaöğretimde ise brüt ve net okullaşma oranları hesaplanırken Açık Öğretim Lise öğrencileri dahil edilmiştir.”

Bu şu demek: açık öğretimde olan öğrenciler de eğitime katılım oranlarının içinde sayıldı.

Açık öğretim sistemi yüz yüze eğitim yapan kurumlara devam edemeyen, eğitim çağını geçiren öğrencilere hizmet veriyor.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın 2018-2023 Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı’na göre 2016-17 eğitim yılında açık öğretim ortaokulunda 121 bin 745 kadın, açıköğretim liselerinde ise 652 bin 812 kadın eğitim almış.

2022 yılı istatistiklerine bakacak olursak kız öğrencilerin ortaokulda açık öğrenimi tercih etme oranı erkeklerden neredeyse yüzde 50 fazla. Açık öğretim ortaokulunda eğitim gören 171 bin 943 öğrencinin, 70 bin 229’u erkek, 101 bin 714’ü ise kadın.

Açık Liseye gelindiğinde oran değişiyor, 1,5 milyon açık lise öğrencisinden 845 bini erkek, 720 bini kız.

Kaç kız okuldan alındı, kaçı açık lisede?

Ancak bu öğrencilerin yaş gruplarına göre dağılımını inceleyemiyoruz. Bu öğrencilerin ne kadarı örgün eğitim sistemi içinde yer alması gereken yaş grubunda, yani okulda olması gereken kızlar? Bu sayının içinde ne kadarı 2013 düzenlemesiyle evlendiği için otomatik kayıt kesilen, kaydı açık liseye alınan öğrenciler? İstatistiklerden hesaplamak mümkün değil.

2018-2023 Aile Bakanlığı Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nında bu sorun açıkça ifade ediliyor:

“açık öğretim sisteminde yer alan kadınların durumunu daha iyi anlayabilmek için açık öğretim sistemi içerisindeki kadınların yaş gruplarına göre dağılımının incelenmesi ve açık öğretim sistemini seçen kadınların açık öğretim sistemi seçme nedenlerinin analiz edilmesinin önemli olduğu değerlendirilmektedir.”

Dolayısıyla kaç kız çocuğunun okuldan alınıp daha sonra kendi imkanlarıyla, belki “evlendikten sonra,” belki ileriki yaşlarda eğitimlerini tamamlamak için açık öğretim sisteminden yararlandıklarına ulaşmak mümkün değil. Ancak okullaşma oranında onların da ismi var.

Oranlarda ismi olanlar, evden okuyanlar. Ama COVİD sırasında işleme koyulan uzaktan eğitim sürecinin de ortaya koyduğu sorulara benzer şekilde bu öğrencilerden ne kadarının interneti, bilgisayarı veya yeterli imkanı olduğunu bilemiyoruz. Eğitime erişim istatistikleri oran yüksek diyor, peki ne kadarı gerçekten ulaşabiliyor?

Sosyal alandan dışlanan kadın

Eğitime katılım oranının yükselmesi ve kadınların geç yaşta veya açık eğitimle de olsa eğitime ulaşabiliyor olmaları elbette ki büyük bir başarı. Son yirmi yıl içinde okuma yazma oranının yükselmesinde bu eğitim imkanının büyük bir katkı sağladığı ortada.

İstatistiki bilgilerden yaş farkına ulaşamıyoruz ama en nihayetinde 800 binden fazla kadının açık öğretimi tercih ettiği ortada. Bu kadınların açık öğretimi tercih ediyor olması örgün eğitimin dışında kaldıklarının bir göstergesi. Erkek çocuklar da ekonomik nedenlerle, diyelim mevsimlik işçilik, mesleki eğitim, göç gibi nedenlerle açık öğretimi tercih ederek yüz yüze eğitimden dışlanıyor ya da çıkmak zorunda kalıyor, ancak erkeklere kıyasla kadınlar için daha yakıcı bir durum var.

Özellikle muhafazakar hassasiyetler gözetilerek alınan adımların sonucu kadınların sosyal hayattan dışlanması, aile içi şiddetin artması oluyor.

Türkiye’de eğitime katılım oranı OECD ülkelerinin ortalamasından yüksek, ancak bu katılımın sosyal bedelinin de düşünülmesi gerekiyor.

“Kız okulları” eğitime katılımının istatistiklerini muhakkak arttıracak, Bakan’ın görevini layıkıyla yerine getirmiş olmasını sağlayacak belki. İstatistikler OECD ortalamalarını geçecek, eğitimde ilerlemiş olacağız. Siyaseten devşirilecekleri yazan çizen çok oldu, örneğin Yeniden Refah Partisi’nin, bunu kullanan cemaatlerin ekonomik, sosyal, dini hesaplarını uzmanlarına bırakıyorum.

Ancak toplumsal hayattan vebalıymış gibi dışlanan kadının, oluşan, pekişen, sosyal sistem içinde şiddete karşı daha çok savunmasız kalacağı da düşünülecek mi?

 

Nermin Pınar Erdoğan

Gazeteci

Recent Posts

Beklenmedik görüşme: Bahçeli Beştepe’ye çıkıyor

Yeni anayasa, Gezi Tutukluları ve siyasette "normalleşme" tartışmalarıyla birlikte Ankara'da baş döndürücü bir görüşme trafiği…

4 saat ago

Ayasofya’dan sonra Kariye Kilisesi de yeniden cami

Ayasofya'dan sonra Kariye Kilisesi de yeniden müzeden camiye çevrilerek 6 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın uzaktan…

6 saat ago

Sinan Ateş dosyasında bir kilit soru: 06 AT 5021 plaka kime ait?

Gazeteci Asuman Aranca’nın T24’te yayınladığı bir haber, Sinan Ateş cinayeti davasında iddianamesindeki önemli bir eksiği…

7 saat ago

Öğretmenler eğitimde şiddete karşı iş bırakıyor

İstanbul'da bir eğitimcinin uzaklaştırma almış bir öğrenci tarafından silahla vurularak öldürülmesi, Milli Eğitim Bakanlığı'nın 68…

1 gün ago

Özgürlükler kalesi Türkiye’den ABD’deki üniversitelere üzülmek

Üniversite fikrinin temelinde aramak, araştırmak yatar. Bunun yapılabilmesi için soru sormak gerekir, hoşa gitmeyen aykırı…

1 gün ago

DEM Parti’nin üç “normalleşme” ölçüsü: ilki Kobani davası

AK Parti’nin başlattığı yeni Anayasa girişimine muhalefetten en açık desteği veren Halkların Eşitlik ve Demokrasi…

2 gün ago