CHP Genel Merkezinde sinirler iyiden iyiye bozuk görülüyor. Buna en açık kanıt, protestoculara destek vermek için gittikleri Akbelen’deki halleri oldu.
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu hem toplumdaki çevreci tepkiyi siyaseten değerlendirmek hem de dikkatleri İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu etrafındaki kümeleşmeden dağıtmak için genişçe bir heyetle kesimin yapıldığı bölgeye gitti.
Ancak gerekli hazırlık ve senaryo çalışması yapılmadan gidildiği Kılıçdaroğlu’nun, kömür alanının genişletilmesi için ağaç kesimine karşı duran protestocularla işlerini kaybetme endişesindeki enerji santrali işçileri arasında kalmasıyla ortaya çıktı. Kılıçdaroğlu, protestocuların alınmaması ayrı gerilime yol açan kesim alanında, Limak ve İçtaş ortaklığında Yeniköy ve Kemerköy termik enerji santrallerini işleten YK Enerji şirketini kast ederek “Beşli çete milletin kanını emiyor” açıklaması, destek vermeye gittiği protestocuların Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Parti yönetiminin yanı sıra onu da protesto etmesinin gölgesinde kaldı.
Bozuk olan sadece sinirler değil
Ama daha sonra olanlar yanında bu hafif kaldı. Önce halkçı bir siyasetçi olarak tanınan CHP’li Mahmur Tanal’ın bir protestocuyla “Sizin gibi insanlar yüzünüzden kaybettik, AKP provokatörüsün” demesinin videosu düştü medyaya. Ardından yine halkın sorunlarını Meclis’e taşımasıyla tanınan CHP Grup Başkan Vekillerinden Ali Mahir Başarır’ın CHP’yi eleştiren bir protestocuya parmak sallayarak “bağırma” demesi ve yuhalanmasının görüntüleri. Sonra yeniden CHP’li Mustafa Sarıgül’ün bir protestocuyu itelemesinin görüntüleri.
O nedenle sinirler bozuk diyorum; CHP’lilerin yenilgiyi hazmedip sakinleşmesi lazım yeniden kitle önüne çıkarken.
Ama CHP cephesinde bozuk olan sadece sinirler değil. Nasıl olmasın? Bir yandan İmamoğlu artık bayrağını açmaya başladı; Oksijen’de yazdığı altlık yazısına birazdan geleceğim. Diğer yandan 13 yıldır sesi çıkmayan derin CHP’lilerden, önceki Genel Sekreter Önder Sav yeniden sahneye çıktı. Bunun üstüne, ona da geleceğim, İYİ Parti lideri Meral Akşener, bir tek adını vermeden Kılıçdaroğlu’na ağır dokundurdu. Kılıçdaroğlu’nun etrafındaki çember CHP içi ve dışından daraltılıyor; kendisini de CHP’yi de zorluyor.
Genel Merkez, Özgür Özel, Önder Sav
Özgür Özel ile başlayacağım. Tutumu dikkat çekiyor. Bir yandan İmamoğlu ile “Kılıçdaroğlu nasıl gönderilmeli” toplantılarına katıldığı ortaya çıktı, adı siyasi kuliste İmamoğlu ile “Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül senaryosunda” anıldı. Diğer yandan Akbelen’de Kılıçdaroğlu’nun sağ yanında duruyordu. Geçen hafta Meclis’teki oturumda da CHP Grubuna hâkim göründü, “Partiye zarar gelmesin” açıklaması yaptı. Kayda geçip devam edelim.
Önder Sav çıkıp Kılıçdaroğlu’nun 2010’da Deniz Baykal’ın yerine seçilişi arkasındaki komplo teorilerini boşa çıkardı. Sav’a göre genel sekreterliğini yaptığı Baykal, ortaya çıkan skandala rağmen aslında başta kalmak istiyordu, bu CHP’ye zarar verecekti ve Kılıçdaroğlu’nu aday olmaya ikna edip Kurultay’da seçilmesini sağlayan da kendisi olmuştu. Kılıçdaroğlu istifa ederse partinin “boşlukta kalacağını” öne süren Genel Merkezcilere Atatürk, İnönü, Ecevit gidince boşluk olmadığı gibi yine olmayacağı yanıtını veriyordu.
Üstelik Sav’ın “İmamoğlu aday olsa seçilirdi” demesiydi. Tıpkı, örneğin İYİ Partililer gibi Sav da stratejik hata olarak Erdoğan’ın karşısına aday olarak Kılıçdaroğlu’nun çıkmasını görüyordu.
Savın muhtırası ve İmamoğlu’nun çıkışı
CHP Genel Merkezinde sinirler bozuk çünkü “derin CHP’nin sesi” Sav’a göre “tıpkı Baykal gibi” Kılıçdaroğlu da “tek adama” dönüşmüştü. Bu Ekrem İmamoğlu’nun da bir süredir adını tam öyle koymadan izlediği çizginin de ötesine geçen bir “hatırlatmaya” diğer deyişle muhtıraya benziyor.
İmamoğlu’nun Oksijen’de “yol haritası” diye yorumlanan “Türkiye İçin Yeniden” başlıklı yazısı bu zaman diliminde ayrı bir anlam taşıyordu. Yazı, İmamoğlu’nun “Kılıçdaroğlu gitsin, ben geleyim, her şey çok güzel olacak” çizgisine ilk kez siyasi bir bakış eklemesi anlamına geliyordu.
Anladığım kadarıyla İmamoğlu, muhalefet enerjisini mevcut Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini devirip Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi getirmeye odaklamak yerine onu demokratikleştirmeyi öneriyor. Bunu henüz açıkça söyleyemiyor; bence söyleyecektir.
CHP’de sinirler bozuk derken Genel Merkez’in henüz “Kılıçdaroğlu giderse boşluk olur” söylemine siyasi içerik ekleyememiş olmasını da kast ediyorum.
Bu çerçevede Akşener’in “Lami cimi yok kaybettik” konuşmasında ki sözleri de özel anlam taşıyor:
- “Benim siyasi anlayışım millet ne derse baş üstüne demektir. Eğer milletin tercihinden bir siyasetçi şikâyet edip onu sorguluyorsa derhal emekli olup evine gitmelidir.”
Ve Akşener’in derin CHP’ye teklifi
Bu sözlerin muhatabı, Akşener isim vermese de Kılıçdaroğlu olarak algılanmıştır. Siyaset yaşanan gerçeklikten çok algılanan gerçeklik üzerine kurulur.
Aynı konuşmada Akşener’in Millet İttifakının artık geçerli olmadığı, 2024 yerel seçimlerine bağımsız girileceğini söylemesini CHP ve İYİ Parti arasındaki köprülerin yıkıldığı şeklinde yorumlayanlar oldu.
Bu görüşe tamamen katılmıyorum.
Akşener’in sözlerinin, matematik lisanıyla türevini alırsak, başında Kılıçdaroğlu’nun kaldığı bir CHP’yle yeniden ittifak kurmak istemediğini ancak Kılıçdaroğlu’nun olmadığı bir CHP’ye kapıların açılacağı işaretini verdiğini görebiliriz. Bu (tercihan) İmamoğlu olabilir, Özel olabilir, CHP Kurultayından çıkacak bir başka isim olabilir.
Akşener’in açıkça beyan etmediği teklifi budur. Teklif CHP sinirleri hayli bozuk durumdaki CHP Genel merkezi kadar, “derin CHP’ye de yapılmış görünmektedir.
Beş bilinmeyenli bir denklem için matris kuruyoruz bir anlamda: Kılıçdaroğlu’nun duruşu, Özel’in köprülemesi, İmamoğlu’nun çıkışı, Sav’ın muhtırası ve Akşener’in teklifi.
Bu tür denklemler bazen aradan şu anda pek düşünülmeyen bir ismin çıkışıyla da sonuçlanabilir ama muhalefet cephesindeki gelişmeleri bu denklem çerçevesinde okumakta yararlı olabilir.