Adalet Bakanı Yılmaz Tunç bir TÜGVA etkinliğinde “Yaptığımız çalışmalar Anayasamızda […] vesayetçi ruhu tamamen ortadan kaldıramadı. Darbecilerin yaptığı anayasadan kurtulma zamanı gelmiştir. Bunda da AK Parti olarak, Cumhur İttifakı olarak bizler inşallah öncü olmaya devam edeceğiz” demiş; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve kendisinin 1 Eylül’deki Adli Yıl açılış töreninde ve TBMM başkanı Numan Kurtulmuş’un röportajlarındaki söylemleri tekrar etmiş.
Bakan Tunç’un “Yargı birliğini sağlayan, Anayasa Mahkemesi’nin, Hakimler Savcılar Kurulu’nun daha demokratik, hukuk devleti ilkesine uygun hale getiren reformları gerçekleştirdik” sözlerinin doğruluğu ve isabeti ayrı bir yazı konusu olur. Ancak, askeri mahkemeleri kaldırmak doğru olsa da Yargıtay ve Danıştay’ın tek bir çatı altında birleştirilmediği, idari yargı ile adlî yargı içtihatlarının birliği sağlanmadığı sürece yargı birliğini sağlamaktan çok uzak olduğumuzu belirtmekle yetineyim.
Dayatılan Anayasa sivil olur mu?
Sayın Tunç’a, siyaseten tarafsız Daha İyi Yargı Derneği başkanı sıfatımla halen bir cevap alamadığım randevu talebimi buradan da iletmek isterim. Hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, demokratikleşme ve benzeri konularda bir çalışması olmayan, önemli bir kesimin iktidar yanlısı olarak gördüğü TÜGVA etkinliğine katılan Sayın Bakan’ın siyaseten tarafsız bir derneğe öncelikli olarak randevu vermesi gerekmez mi?
Sivil anayasa yapımına katkı vermeye herkes davet edilirken, Daha İyi Yargı Derneği’nin gönüllü katkı vermesi istenmiyor olabilir mi? Öyle ise kimler, hangi kesimler için nasıl bir anayasa yapacak diye sorulmaz mı? Karşıtlarını bir kenara bırakıyorum, siyaseten tarafsız bir STK’nın katılımının sağlanmadığı bir anayasa, dayatılmış olmaz mı? Sivil anayasa dayatılabilir mi? Dayatmanın kimden ve nereden geldiğinin bir önemi var mı? Toplumsal uzlaşma sağlanmadan sivil bir anayasa yapılabilir mi? Ayrıca Sayın Bakan hiç kimsenin kendisine soru sormayacağı, bilgisini, fikrini ve düşüncesini zorlamayacağı bir ortamda konuşmaktan entelektüel olarak nasıl ve ne kazanç sağlayacak?
Anayasa ile hangi sorunlar çözülecek?
Önceki beyanlarında hazırlıkları da olduğunu beyan etmiş olan Sayın Bakan, söylemlerinde sivil bir anayasa yapımının gerektirdiği en basit hususlara neden değinmiyor acaba? Bu durum doğal olarak birçok soru doğurmuyor mu? Sayın Bakan veya AK Parti nasıl bir anayasa tahayyül ediyor acaba? Tahayyül ettikleri anayasa ülkenin hangi temel sorunlarını ve nasıl çözecek?
Herhangi bir anayasanın en az üçte birini teşkil eden yargı konusu nasıl ele alınacak? Muhalefet ve birçok fikir önderi yargı bağımsızlığı ve teminatlarının 1960 öncesinden daha kötüye gittiğini söylerken AK Parti yetkilileri en iyisini ve mükemmelini gerçekleştirdiklerini söylüyor. Yargı, devletin en temel en stratejik gücü. Fakat toplumun yarısından çoğunun yargıdaki durumla mutabık olmadığı ortada. Yargı meselesi toplumun kahir çoğunluğunu tatmin edecek şekilde nasıl çözülecek?
Halkın yönetimde adil olarak temsili nasıl sağlanacak? Halkın iradesinin yasama gücüne yansımasını kısıtlayan, seçimden seçime değiştirilen seçim bölgeleri, seçim barajları, artık oylar meseleleri nasıl çözülecek? Siyasete girmek isteyen binlerce yetkin kişiyi siyasetten soğutan, oligarşik grupların hâkim olduğu anti-demokratik siyasi partiler nasıl geliştirilecek? Nasıl bir parti içi kariyer sistemi oluşturulacak? Dinozorlaşmış, mevkilerine çöreklenmiş genel başkanların ve merkez yönetimlerin demokratik olarak değişmesi için hangi başlıklarda uzlaşmak isteniyor? Tek bir kişinin 85 milyon kişi adına, dilediği gibi, hiçbir denetime tabi olmaksızın, bilimsel olmayan kararlar almasında ve hatta aile fertlerini kilit devlet noktalarına getirmesinde sorun görülmüyor mu?
Cumhurbaşkanlığı sistemi “kadı evladı” bile olsa
Güya koalisyonlardan kurtulmak için getirilen cumhurbaşkanlığı sisteminin, yürütmeyi temsil eden kişi ve partinin sürekliliğini ve değiştirilemezliğini sağladığı doğru. Fakat bunun yeni bir tür koalisyon oluşturduğu ve ülkeyi iktidar ve karşıtları olarak ortasından ikiye böldüğü ise acı bir gerçek. Cumhurbaşkanını halkın seçmesinin en doğrusu olduğunu söylemek fakat bunun neden olduğu sorunları görmezden gelmek ne kadar doğru?
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildiği 2018’den bu yana devlet, para politikası ve ekonomi yönetiminde istikrarın bozulduğunu kim inkâr edebilir? Yönetimde istikrar demek yönetici kim olursa olsun yönetim kararlarının gerçekçi, akılcı – rasyonel, isabetli, öngörülebilir ve zamanında alınması demek değil midir? Yönetimde istikrar yöneticinin değiştirilemezliği mi demektir; Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi harika bir şey olsa bile kusuru hiç mi yoktur? Cumhurbaşkanlığı sisteminin, görece kısa süre içinde gördüğümüz ekonominin kötüleşmesine, halkın refahının geri gitmesine neden olan ciddi sakıncalarını gidermek için neler öneriliyor? Yönetici kesime yargının özgürce ve etkin olarak hesap sorabilmesini, yöneticilerin hukuka hesapverir olmasını, ve hukuk sınırları içinde kalmalarını sağlamak hangi sivil yöntemler öneriliyor?
Ya medya, iletişim ve sosyal medya?
Halkın haber alma ve fikir teati etme hakkını yerine getirmesi gereken medyanın çoğulculuğunu, editoryal bağımsızlığını, haberlerde objektif ve dört yönü ile mamur bilgi vermesi ve fikirlerde özgür olması nasıl sağlanacak?
İletişim alanında “haberleşmenin gizliliğini” yok eden gelişmelere anayasa nasıl yaklaşacak? Ülkelerin diğerlerinin kamuoyunu manipüle etmek için kullandığı sınırlar ötesi radyo ve televizyon yayıncılığı ile başlı başına devasa bir sorunlar ve fırsatlar yumağı haline gelmiş olan sosyal medya konusunda anayasanın ne demesi arzu ediliyor? Aynı şekilde bütün insanlığı ve gezegeni tehdit eden iklim değişikliği ve çevre konusunda hangi konu başlıklarında tartışmalar yapılacak?
Yoğurt yemenin bile bir usulü var; anayasa yapımının usulü neden yok? Fakat en önemli soru şudur:
Sivil anayasa söylemleri samimi midir yoksa sadece temenni mi?