Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için Nev York’a yola çıkarken Türkiye’nin Avrupa Birliğiyle yolları ayırma ihtimalinden söz etmesine AB saflarından “Gitme kal, istediğini verelim” diyen olmadı şimdiye kadar. BM çalışmaları sırasında yapılacak ikili görüşmelerde AB liderlerinin Erdoğan’a “Türkiye’siz olmaz” mesajı vereceği beklentisi var belki de Cumhurbaşkanımız ve yakın çevresinde. Erdoğan’ın ikili görüşme programında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis öne çıkıyor. ABD Başkanı Joe Biden ile görüşme ise henüz programda görüğnmüyor.
Tabii Batıdan aynı anda hem para isteyip hem ayar vermeye çalışmak gibi bir zorluğu var Erdoğan’ın.
Son NATO Zirvesine giderken de İsveç’in üyeliği için koşullar listesine son anda AB ile üyelik müzakerelerini canlandırma koşulunu eklemiş bu da Türkiye’de Gümrük Birliğinin yenileneceği ve vize alma zorluklarının çözüleceği ümitlerini canlandırmıştı.
İş iki ay içinde AB ile yolu ayırma tehdidine dönüştü. Allah aşkına, Cumhurbaşkanına AB’de Türkiye’yi Birlikte zaten istemeyen çevrelerin yıllardır ipleri koparanın Türkiye olmasını beklediğini söyleyen yok mu?
T24’te Cansu Çamlıbel’e konuşan CHP’nin -kendini parti içi hırgürden uzak tutmayı başaran- yeni dış politika sesi Namık Tan, “Erdoğan AB masasından kalkamaz, Avrupalılar o sözleri ciddiye almaz” demiş.
Oysa bence Erdoğan’ın AB’yle yolları ayırma tehdidinde gayet ciddi bir başka yan var: Türkiye Cumhurbaşkanı giderek sert çıkışları boşlukta yankılanıp sönen bir konuma geliyor.
Hakan Fidan, İbrahim Kalın ve yeni Milli Güvenlik Danışmanı Çağatay Kılıç bu gidişi görecek bilgi birikimi ve yeteneklere fazlasıyla sahip, görmüyor, uyarmıyorlar mı?
Bu gidişle Türkiye Rusya’nın Ukrayna savaşındaki eşsiz konumunu da yitirebilir. Bakın, Rusya ikna edilemedikçe Ukrayna’nın tahıl ihracatına Rusya’nın NATO üyesi ülkelerin karasularına girip savaş potansiyeli çıkarmadan engelleyemeyeceği yollar bulunmaya başladı bile. Nehir gemileriyle Tuna üzerinden Hırvatistan’ın Akdeniz limanlarına ulaşmaktan söz etmiyorum sadece; taşıma kapasitesi sınırlıdır. Ama Ukrayna limanlarından, NATO üyesi Romanya, Bulgaristan ve Türkiye sahillerinden İstanbul Boğazına ulaşıp Akdeniz’e açılma yolu işlemeye başladı bile.
Türkiye’nin jeopolitik ağırlığı vardır ve bu ağırlık karşılığı olmayan -AB’yle yolları ayırma türünden-çıkışlarla hafifletilmemelidir.
Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliği konusunda özellikle PKK’yla mücadele konusunda öne sürdüğü koşullarla bir fırsat penceresi yakaladığı doğrudur; hangi ülke olsa bu fırsatı kullanır. (Bu şekilde fırsatı heba etme noktasına gelerek mi kullanır? O ayrı soru.) Ama aynı koşulları Suriye’de açıkça PKK uzantısı örgütlere silah, para, eğitim ve koruma sağlayan ABD’ye dayatabiliyor mu Erdoğan? ABD Başkanı Joe Biden ile uluslararası zirveler dışında ikili görüşemedi; G20’de o da olmadı. Darbeci ve katil diye küstüğü Mısır Cumhurbaşkanı Abdül Fettah Sisi ile barışması da yetmedi, Biden ile “ayaküstü de olsa görüşebildik” demek zorunda kaldı ve ABD tarafından her zaman yapılan türden bir açıklama dahi gelmedi.
AB ile yolları ayırma tehdidi sonuç getirmezse Erdoğan’ın bir sonraki çıkışı Türkiye’nin NATO ile yolları ayırma tehdidi mi olacak?
Önemini vurgulamanın tek yolu olarak çekip gitmek görülüyor olamaz.
Erdoğan Nev York’ta ABD’de yaşayan Türklere hitaben konuşmasına “Cezasız kalan her suç failini azgınlaştırır” başlığını okuyunca, doğrusu içimden “Türkiye’de ayrı, dışarıda ayrı konuşuyor diyenleri doğruluyor” dedim. Acaba Erdoğan, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Körfez yatırımcılarından sonra Batılı yatırımcıları da “Bakın değiştik, yine uluslararası kurallara göre oynuyoruz, yatırım bekliyoruz” çabasına paralel olarak siyasi değişim mesajı mı veriyordu? Örneğin, acaba İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın selefi Süleyman Soylu dönemini ima ederek suçun cezasız kalacağına güvenen çetelerin üzerine artık gidilmekte olduğundan mı, seçimlere dek göz yumulan güruhla da yolları ayırma kararından mı söz etmişti? Belki de yandaş iş gruplarının vergi borçlarını affedip sabit gelirlilere daha çok vergi yüklemeyeceğinden söz edecekti hazır Nev York’ta yatırımcılarla görüşmeye gelmişken.
Hayır, Türkiye Cumhurbaşkanı “İslam düşmanlığı” suçlarından bahsediyordu. İslam düşmanlığına göz yuman ülkelerin bunun cezasını fazlasıyla ödeyeceği uyarısında bulunuyordu.
Yolları ayırma fikri bir kez akla düştükten sonra sıra “Neden olmasın?” sorusuna, oradan “Geç bile kalındı” hükmüne, oradan da “Başka neresi?” arayışı ve “Kendileri bilir” kibrine gidebilir.
Yoksa “Yine değerli yalnızlık siyasetine mi dönüyoruz diyeceğim ama bu tezin ortaya atıldığı 2013 yazında enflasyon yüzde 7,5 idi ve Başbakan Erdoğan, darbe girişimi gördüğü Gezi Protestoları yüzünden dolar kurunun 1,89 liradan 1,92’ye çıkmasını ihanet ve darbe kanıtı sayıyordu.
On yıl sonra bugün dolar kuru 27 lira civarında, yıl sonu resmi enflasyon beklentisi yüzde 70’e yaklaşıyor ve Erdoğan beş yıl önce “Böyle olmaz” deyip işine son verdiği, arkasından konuştuğu Şimşek’i yeniden işin başına geçmeye ikna edip dış yatırım ümidini ona bağlamış durumda.
Tekrar ediyorum ama Batıdan hem para isteyip hem ayar vermeye çalışıyoruz sanki; zor iş.
ABD’nin seçeceği 47’inci Başkan, Türkiye’nin 12 Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çalışacağı 5’inci Başkan olacak. AK Parti…
İçişleri Bakanlığı 4 Kasım sabahı Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü, Batman Belediye başkanı Gülistan…
Karl Marx’ın meşhur sözüdür: tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekrarlanır. CHP’li İstanbul Büyükşehir…
ABD’nin Orta Doğu’dan da sorumlu Merkezi Komutanlığı (CENTCOM) 1 Kasım’da gönderileceği duyurulan ilk B-52 stratejik…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanmasını protesto etmek için düzenlenen mitingdeki…
Avrupa Komisyonu'nun üyeliğe aday ülkelerin son bir yıl içindeki gelişmelerini değerlendiren yıllık raporu, 30 Ekim…