Siyaset

Hamas’ın İsrail saldırısı: senaryolar, olası sonuçlar ve Türkiye

Hamas’ın 7 Ekim’de başlattığı saldırıda tahrip edilen bir İsrail tankı üzerinde Filistin bayrağıyla poz veren Filistinliler görülüyor. tankın hemen arkasında Gazze’yi İsrail’dan ayıran sınırıdaki tel örgülerin yıkıldığı da görülebiliyor. Foto: Hani Alsahaer/Anadolu Ajansı)

Hamas’ın 7 Ekim sabahı İsrail’e saldırısında öldürülenlerin sayısı 8 Ekim sabah saatlerinde 300 “kadar” İsrailli ve 300 “kadar” Filistinliye ulaşmıştı. İsrail’in bazı kasabalarında Gazze şeridinden sızan Hamas militanlarıyla İsrail asker ve polisi arasında çatışmalar devam ediyordu. ABD desteğiyle dünyanın en gelişmiş savaş teknolojisine ve Mossad ve Şin Bet gibi istihbarat ağlarının desteğindeki İsrail ordusu gafil avlanmıştı. Aşılmaz sanılan “Demir Kubbe” hava savunma sistemi Hamas’ın el yapımı roketleriyle kevgire dönmüştü.

Yazısına “Derin bir utanç kalplerimizi öfke, gözlerimizi yaşla dolduruyor” diye başlayan Haaretz yorumcusu Yossi Verter, “İsrail’e açılan savaştan” doğrudan Başbakan Binyamin Netanyahu’nun “pervasız” siyasetini sorumlu tutuyordu. Netanyahu’nun “Siviller Gazze’yi boşaltsın” çağrısında bulunurken sivillerin çıkış yollarının tam kuşatma altında tutulduğu Gazze’ye ateş yağdırmaya başlamıştı İsrail jetleri. Gafil avlandığı saldırı şokunu siyasi ranta çevirme peşindeki Netanyahu ise hemen muhalefet liderleri Yair Lapid ve Benny Gantz’a kenbdi başkanlığında ulusal birlik hükümeti önerdi.  Gazze’yi yerle bir etme amacıyla “Demir Kılıçlar” adı verilen operasyon başlamıştı.

Hamas’ın “Aksa Tufanı”

Hamas ellerindeki İsrailli esirleri daha sonra Filistinli esirlerle takas etmek için Gazze’nin her yerine dağıttıklarını söylüyordu. Sayıları şimdilik 50’den fazla olarak tahmin edilen İsrailli asker ve subayların Gazze’deki yeraltı tünellerinde “canlı kalkan” olarak tutulduğu tahmin ediliyordu; İsrail vurursa onları da öldürmüş olacaktı.

Filistinli militanlar içinse ölüm şahadet demekti; saldırının bütünüyle gen iş kapsamlı bir intihar saldırısı olduğunu söylemek dahi mümkündü.

Hamas’ın İzzeddin Kassam Tugayları adını verdiği askeri kanadı tarafından “Aksa Tufanı” adı altında başlattığı “çok cepheli” saldırısıysa, El Fetih’in 1959’da kurulmasından bu yana bir Filistin örgütünün İsrail’e giriştiği en geniş ölçekli saldırı.

7 Ekim Cumartesi hem Yahudilerin hafta tatili şabat hem de dini Sukkot bayramına denk geliyordu. Hamas’ın saldırısı sabah saatlerinde füze saldırılarıyla başladı. Hamas’a göre 5 bin, İsrail’e göre 2 binden fazla füze atıldı. Aynı zamanda İsrail’e kimi kara sınırları, kimi motorlu paraşütlerle sızan yüzlerce militanın İsrail şehirlerini cehenneme çevirmesi izledi.

Uzun süren hazırlık

Arap basınında Hamas’ın saldırısının İsrail’in Sukkot bayramı dolayısıyla Yahudi hacıların daha önce görülmemiş şekilde Mescid-i Aksa’nın kapılarına dayanması, turistik gezilerle kutsiyetini zedelemesine tepki olduğu yorumları var. Oysa bu “çok cepheden” saldırının uzun süre planlama gerektirdiği görülüyor. Gazze’nin kuşatma altında olmasına rağmen o kadar patlayıcının bölgeye kaçırılabilmesi, motorlu paraşüt birlikleri kurulması, belki bazı militanların çok önceden İsrail’e sızdırılıp uykuya yatırılması gibi hazırlıklar, öyle bir şeye tepki duyup harekete geçmekle açıklanamaz.

Hamas’ın askeri operasyonlar şefi Muhammed Deif “Allah’ın izniyle İsrail saldırganlığını durdurmak” için bütün Filistinlileri seferber olmaya çağırırken lideri İsmail Haniye eylemlerini Batı Şeria ve Kudüs’e de yaygınlaştıracakları tehdidinde bulundu. Haniye’nin siyasi rakibi, Ramallah merkezli Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas da Filistin halkının “yerleşimciler terörü ve işgal ordusuna karşı” kendini koruma hakkı bulunduğunu söyledi.

Hamas mı, El Fetih mi?

Hem Netanyahu hem Haniye tarafından “savaş” olarak nitelenen bu krizin ABD ve Avrupa Birliğinin açık desteğini alan Gazze’nin ağır tahribatıyla ve daha fazla sivilin öldürülmesiyle sonuçlanacağı maalesef görülüyor. Peki bu Hamas’ın mı sonu olur, yoksa Abbas liderliğindeki El Fetih’in mi? Sürekli hak ve mevzi kaybeden Filistin halkı yenilgi yorgunluğuyla Fetih’e mi, yoksa direniş ruhuyla Hamas’a mı meyledecek? Şu ana ucu açık bir soru bu.

İran’ın rolü ve F-35’ler

Hamas sözcüsü Gazi Hammad, BBC’ye örgütün organize saldırıya ilişkin olarak İran’dan “doğrudan” destek aldığını açıkladı. https://www.bbc.com/news/world-middle-east-67044182

Bu İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un saldırının İran kaynaklı olduğu beyanıyla örtüşüyor.

Nitekim İran destekli Hizbullah, 8 Ekim sabahı Lübnan’ın İsrail işgali altındaki Şiba Çiftlikleri bölgesine roket saldırısı başlattı. Amacın İsrail ordusunun bir kısmını kuzeyde oyalamak olduğu görülebiliyor.

İran Dışişleri Sözcüsü Nasır Kenâni, Hamas’ın “kahramanca” diye nitelediği saldırısının “İsrail’in yenilebilir olduğunu gösterdiğini öne sürdü.

İsrail’in Hollanda işbirliğiyle İran’a yönelik siber saldırılar yürüttüğü, bunun Türkiye’nin de sahnesi olduğu küçük bir casuslar savaşına yol açtığını bu bağlantıdan hatırlatalım. Keza İsrail’in Suriye’deki İran Devrim Muhafızları varlığından rahatsız olduğu da biliniyor. Şimdi Hamas saldırısı İsrail’in İran’a doğrudan saldırmasıyla, bu saldırıda örneğin şimdiye dek sadece Suriye’de kullandığı F-35’leri kullanmasına yol açabilir mi? Örneğin nükleer tesisleri vurmak gibi bir işe kalkışabilir mi?

Türkiye’nin tepkisi

Hamas’ın şok saldırısıyla başlayan İsrail-Filistin savaşın bölgeye yayılma ihtimali bulunuyor. Sadece İran nedeniyle de değil. Örneğin 8 Ekim öğle saatlerinde Mısır’ın İskenderiye şehrinde bir polis memurunun İsrailli turistlere ateş açtığı haberi geldi: iki İsrail ve bir Mısır vatandaşını öldürmüş. Türk güvenlik birimleri her ihtimale karşı “teyakkuzda”.

Mısır da Türkiye gibi saldırının bölgeye yayılmaması, daha fazla sivil ölümüyle sonuçlanmaması yolunda tutum açıklayan ülkelerden. Daha önce İsrail’in Gazze başta olmak üzere Filistinlilere saldırılarına sert tepki vermiş olan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın AK Parti Kongresinde “tarafları itidale çağırması” önemli. Dışişleri Bakanlığının “sivil can kayıplarını” kınayıp “tarafları güç kullanmaktan vaz geçmeye” çağırarak krizin yayınlamaması için “taraflarla yoğun temas içinde” olduğunu açıklaması da öyle. Filistin halkının haklarını savunmak ile bölgenin topyekûn bir savaşa itilmesine körükle gitmek arasında hayati bir çizgi bulunuyor.

Türkiye’ye etkisi

Kriz Türkiye’yi başka açılardan da etkileyecektir. Cumhurbaşkanı Erdoğan yıllar sonra 20 Eylül’de Netanyahu’yla Nev York’ta görüşmüştü. Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar’ın haftaya doğal gaz boru hattı görüşmeleri için İsrail’e girmesi bekleniyordu. O ve benzeri birçok projenin İsrail-Filistin çatışması sonuçlanana dek rafa kalkacağını söylemek kehanet olmaz. Bu aslında Suudi Arabistan, BAE gibi Arap ülkelerinin İsrail’le yakınlaşma girişimleri için de geçerli. Hatta G20 toplantısında konuşulan, iddialı Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomi Koridoru projesi için de. O projenin kilit unsurlarından İsrail’in Aşkelon limanı da Hamas’ın saldırı hedeflerindendi.

Gündem bir hamleyle değişti

Hamas’ın 7 Ekim’de başlayan saldırısı İsrail’i gafil avlamakla, 1948’deki kuruluşundan bu yana en büyük güvensizlik şokunu yaşatmakla kalmadı. Rusya’nın Ukrayna’ya savaşını da Azerbaycan-Ermenistan ihtilafını da Türkiye’nin 1 Ekim PKK saldırısı ardından Suriye ve Irak operasyonlarıyla ABD’yle çatışmasını da uluslararası ilişkiler gündeminde geriye itti. İran da Hamas üzerinden bu vekalet hamlesiyle Orta Doğu ve dünya gündemine “Beni unutmayın” müdahalesinde bulundu.

Türkiye’nin Rusya-Ukrayna krizi ardından Filistin-İsrail krizinde dengeli tutumu sürdürmesi, Filistinlilerin haklarını savunmaya devam etmesi bakımından da yararlı olacaktır.

 

Murat Yetkin

Gazeteci-Yazar

Recent Posts

Ortadoğu için bir istikrar ve yeniden yapılanma çağrısı

Mehmet Öğütçü ve Rainer Geiger Ortadoğu, yıllardır süregelen siyasi istikrarsızlık ve ekonomik çalkantıların izlerini taşıyan…

23 saat ago

Türkiye’nin geleceğini hayal etmek: Gençlerin bugünü ve yarını

Yeni yıla girmemize sayılı gün kala, Milli Eğitim Bakanlığı sayesinde çocuklarımızı ve gençlerimizi maazallah kazara…

1 gün ago

Pentagon’dan Trump’a Suriye resti: Asker sayısı 2000’e yükselmiş

ABD ordusu bir kez daha Donald Trump’a Suriye resti çekiyor. Başkanlık görevini 20 Ocak’ta devralacak…

2 gün ago

Bakan Bayraktar: “ABD Gazprombank yaptırımından Türkiye’yi muaf tutacak”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD'nin Gazprombank için uyguladığı yaptırımlardan Türkiye'yi muaf tutacağını…

2 gün ago

MSB’den ABD’ye yanıt: “Türkiye’nin SDG ile görüşmesi söz konusu değil”

Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller'ın Suriye'de Türkiye destekli Suriye Milli…

3 gün ago

Yeni Suriye: Birleşik ordu, imar, anayasa ve Türkiye’nin rolü

Esad gitti ama bence Suriye için en çetin meydan okuma yeni başlıyor. İsrail, ülkenin tüm…

3 gün ago