Siyaset

Türk-Amerikan ilişkilerinde alttan alma dönemi kapanıyor gibi

Joe Biden ile Türk-Amerikan ilişkilerinde alttan alma dönemi kapanıyor. Son dönemde Washington’un izlemekte olduğu Türkiye politikası, ya da politikasızlığı Türk-Amerikan ilişkilerinde bir karar noktasına yaklaştığımıza gösteriyor. (Grafik: ANKASAM)

Türk-Amerikan ilişkilerinde ABD Başkanı Joe Biden ile alttan alma dönemi kapanıyor gibi. Öyle de olmalı.
7,000 km öteden gelip yanı başımızda Suriye ve Irak’ta üsler kur, NATO tarihinde ilk defa bir NATO müttefikinin askeri uçağının vurulması emrini ver. Ve bilerek vurduğunu ilan et.
O müttefikinin toprak bütünlüğüne ve güvenliğine saldıran teröristleri silahlandır, IŞİD ile mücadele gerekçesiyle onları kanatlarının altına al. Irak, Suriye ve İran’da “özerk” parçalar yaratıp eninde sonunda ayaklarının üzerinde durabilecek bir Kürt devleti yaratmaya çalış. Hatta zamanı gelince (yani, Türkiye direnemeyecek kadar ekonomik ve güvenlik zafiyetine düştüğünde) güneydoğu Anadolu’yu da bu devlete katmayı uzun vadeli planlarına yansıt. Türkiye, İran, Irak, Suriye, hatta Körfez ülkeleri arasındaki coğrafyada sana bağlı İsrailvari bir Kürt devleti üzerinden bölgede bir köprü başı daha kurmaya çabala.

Türk-Amerikan ilişkilerinin röntgeni

Bir düşünün… Acaba ABD-Meksika sınırının yanı başındaki Tijuana, Tecate, Mexicali ve Ciudad Juarez’de Kaliforniya’nın bağımsızlığı için mücadele veren “özgürlük savaşçıları”na Türkiye binlerce TIR dolusu silah ve mühimmat gönderse, oralarda askeri üsler kursa ve bunu kendi ulusal güvenliği için yaptığını söylese ne olurdu?
Müttefikini, NATO ve ABD silah modernizasyonu çalışmaları dışına çıkart. Zamanında sattığın silah sistemlerinin yedek parçalarını esirge. Hava savunma sistemi satma, başkalarından almaya kalkışınca da yaygarayı kopart. Yaptırımlar uygula…
Yunanistan’da adaların silahlandırılmasına göz yum, yardımcı ol, mevcut askeri üsleri genişlet. Güney Kıbrıs’a askeri malzeme satış kısıtlamasını kaldır. Türk-AmerikanYunan denkleminde on yıllardır korunan hassas dengeyi boz, Ege ve Doğu Akdeniz’de taraf tut…
Askeri darbe girişiminde bulunan FETÖ’nün başına CIA merkezine yakın bir konumda çiftlik tahsis etmeye, koruma sağlamaya devam et.
Müttefikin Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşmemek için köşe bucak kaç, randevu verme, elindeki yolsuzluk ve rüşvet iddialarına dair mevcut olduğu belirtilen dosyaları koz olarak tepe tepe kullan…

Liste uzayıp gidiyor

Sen neredeyse Çin, Rusya ve İran gibi “hasım ülke” yaftasını, önümüzdeki dönemde sıcak çatışmalara da yol açabilecek şekilde, etrafı ateş çemberine dönmüş müttefikin Türkiye’ye de yapıştırmaya hazırlan. Birkaç yıl sonra “Türkiye’yi kim kaybettirdi” sorusunu sorduracak adımları şimdiden, hiç düşünmeden at…
Elbette ki Ankara da masum değil.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ekibi ciddi zigzaglar çizdi, güvenilirlik karşılıklı olarak ciddi şekilde zedelendi. Aynı anda kazanması imkânsız görünen birçok iç ve dış cephe açıldı, sonradan çark etmek zorunda kalındı.
Demokrasi açığı, önemli stratejik konularda at pazarlıkları, rüzgarın esiş yönüne doğru sık değişen kararlar, gücü ile orantısız dış politika maceraları, sağır Sultan’ın bile duyduğu yolsuzluk ve rüşvet vakaları, bunların yol açtığı “yumuşak karın” sendromu Türkiye’nin elini gerçekten zayıflattı Washington nezdinde. Türkiye’yi ABD başkentinde savunacak dost bulmak zorlaştı.
Dahası, ülke ekonomisinin yanlış yönetiminin yarattığı kırılganlık, dış borç yükü, doğrudan yabancı yatırım gereksinimi, ticarette küresel sisteme sıkı sıkıya eklemlenme yüzünden yaptırımlardan korkma, NATO’nun asıl patronunun ABD olması da güvenlik konularında Türkiye’nin belini büküyor.

Yol ayrımına doğru

Bunca yıldır Washington’un izlemekte olduğu Türkiye politikası (ya da politikasızlığı) keskin bir yol ayrımına yaklaştığımıza işaret ediyor.
İktidarda Erdoğan değil başka bir lider olsa bile Türk-Amerikan ilişkileri – çok köklü bir dönüşüm yaşanmaz, yeni menfaat birliktelikleri ortaya çıkmazsa – görünür gelecekte düzelecek gibi görünmüyor. O yüzden uzun vadeli stratejik menfaatlerimiz ve Çin’in artan ölçüde zemin kazandığı dünyanın gidişatı ışığında ilişkilerin karşılıklı yararlar ve akıllı diplomasi temelinde yeniden tanımlanması kaçınılmaz hale geliyor.
Peki ne olacak şimdi ABD ile Türkiye arasındaki “stratejik” ortaklık”a hızla yeniden şekillenmekte olan bu çok kutuplu dünya düzeninde?
İki ülkenin askeri, diplomatik, iş insanı, araştırmacı, sanatçı, enerji ve iklim değişikliği, finans alanlarında saygınlığını, uzmanlığı kabul gören bir akil insanlar kurulu oluşturarak önümüzdeki 15 yılın ilişkilerinin seyri ve her iki tarafın neler yapması gerektiğine dair bir stratejik yol haritası çıkartması bu istikamette ilk adım olabilir. Aksi taktirde mevcut gidişat ilişkilerin geleceği hususunda hiç umut ve cesaret vermiyor.

Mehmet Öğütçü

Londra Enerji Kulübü YK Başkanı

Recent Posts

5 Aralık 1934: Kadınların Seçme ve Seçilme Hakkı

Türkiye, 5 Aralık 1934’te kadınların verdiği mücadelenin sonucunda  kadınlara seçme ve seçilme hakkını tanıdı. Fransa’dan…

33 dakika ago

Yeni Anayasa’ya DEM Desteği İçin Üç Maddede Değişiklik Yeter mi?

TBMM Komisyonunun 4 Aralık toplantısı AK Parti-MHP ittifakının “Terörsüz Türkiye” sürecinin 2026 yılının ilk yarısındaki…

23 saat ago

Fidan: Savaş Yayılıyor, Bu Korkunç Bir Şey, Ama AB Güney Kıbrıs’a Rehin

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rusya-Ukrayna savaşının giderek daha geniş bir coğrafyaya yayıldığını, bunun “çok korkutucu…

1 gün ago

Erdoğan, Bahçeli’nin “Rezalet” Çıkışını Üstüne Almadı Barzani’yi Suçladı

İçişleri Bakanlığı 2 Aralık gecesi 22.15te Irak Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani’nin 29…

2 gün ago

CHP Operasyonları, Terörsüz Türkiye Sürecini Enfekte Ediyor

Dün, 1 Aralık, Ankara’da “Ortak Geleceğe Birlikte Bakmak” başlıklı bir çalıştay vardı. Diyarbakır merkezli araştırma…

3 gün ago

Komisyonun Karar Toplantısı Öncesi: Barış Vicdanı Olmadan Barış Olmaz

Barışın kaderi çoğu zaman masadaki teknik maddelerle, güç dengeleriyle ve takvimlerle açıklanır. Oysa eksik olan…

3 gün ago