Siyaset

Filistin ve İsrail’e stratejik gözlükle bakınca: “bu işte bir bit yeniği var”

“Doğrusu, şu seyrettiğimiz trajik filmi geriye doğru sararsanız ve Filistin ve İsrail’e uzun vadeli bir stratejik gözlükle bakarsanız “neden şimdi, neden böyle, bundan sonra ne olacak” soruları bize “bu işte bir bit yeniği var” dedirtiyor.” (Foto: Ahmed Abu Hameeda/Unsplash)

Filistin, aslında Doğu Akdeniz’de bir coğrafi alanın ismi. Eskiden “Kenan” olarak bilinirdi. Fırat nehrine kadar uzanan “Mümbit Hilal”in bir parçası idi. Bugün Ortadoğu’da ve Türkiye’de pek çok kişinin yürekten inandığı “Büyük İsrail” projesinin dayandığı iddia edilen “Arz-ı Mevud” yani “Vaat Edilmiş Topraklar” meselesinin dinsel referansı Tevrat’taki Hazreti İbrahim’e “Senin soyundan gelenlere Mısır Nehri’nden Büyük Nehre, Fırat Nehri’ne kadar uzanan toprakları veriyorum” (Teşniye 11:24) ifadesi.

Şimdi 1948’de kurulan İsrail devletinin ve Akdeniz’in kıyıları boyunca uzanan Gazze Şeridi ve Ürdün nehrinin batısındaki Batı Şeria’yı içeren Filistin toprakları için kullanılıyor. Eski İsrail başbakanı Golda Meir’i, bir mülakatında, “aslında ben de bir Filistinliyim” derken dinlemiştim. 1948 öncesinde o da Filistin pasaportu taşıyordu. Yani, coğrafya temelli doğru terminoloji Filistinli Araplar ile Filistinli İsrailliler. Bunlara sonradan dünyanın dört bir tarafından İsrail’e (özellikle eski Sovyet coğrafyası ve Doğu Avrupa’dan) göçen Yahudiler katıldı. Yani, Filistinli Arapların toprakları önce satın alınarak, sonra işgal yoluyla ele geçirildi, küçültüldü, İsrail ise büyüdü coğrafi ve nüfus olarak.

Filistin ve şiddet sarmalı

Sonra Filistinli Arapların çoğu Gazze Şeridi ve Batı Şeria’da yoğunlaştırıldı, birçoğu mülteci olarak Ürdün’e, Lübnan’a, Suriye’ye, Tunus’a sığınmak zorunda bırakıldı. Yeteneklileri Körfez bölgesinde istihdam edildiler. İsrail içindekiler El Fetih ve Hamas olarak bölündü kendi içlerinde. Dahası, İsrail’in 9,73 milyonluk nüfusu içinde Yahudiler yüzde 73.5 ile çoğunluğu oluştururken yaklaşık 2 milyon (yüzde 21) patlamaya hazır İsrailli Arap da yaşıyor.

Gazze’nin Mısır’a sınır Refah kapısı açılırsa İsrail’in uzaklaştırmaya (böylece yeni yerleşim alanları açmayı hedeflediği) 2,3 milyon Gazzeli Filistinin çoğu Mısır’a geçecek ve ondan sonra da izleyen on yıllar boyunca bu ülkenin kanayan yarası haline gelecek. Onun için Mısır direniyor açmıyor sınır kapısını, içi yansa da. Oldukça karmaşık bir denklem.

Yoksul, işsiz ve kimliksiz bırakılan, elektrik, su, yakıt (Gaza Marine’de Filistinlilere fazlasiyla yetecek doğal gaz kaynakları var, benim yönetiminde olduğum bir İngiliz şirketi zamanında çıkartmak için çok caba sarfetti ama Tel Aviv izin vermedi), gıda için İsrail’e avuç açmak zorunda kalan Filistinli Araplar zamanla daha da radikalleşti. 1948’den bu yana şiddet ve karşı şiddet sarmalı dinmedi.

“Yeni bir dönemin habercisi”

İnsanlar, kim haklı kim haksız tartışmasına girmekten, bitmek bilmez İsrail-Filistin çatışmalarından, masum halka azap çektiren terör eylemlerinden Kudüs’teki üç tek Tanrılı dine ait kutsal mekanlara saygısızlıktan usandılar. Sıcak gündemden düştü Filistin sorunu. Geçen gün beni Gatwick havaalanından evime getiren Cezayirli şoförüm yaşanan karşılıklı son katliamlardan dolayı derin infial içindeydi ve dedi ki “biliyor musun artık izlemiyordum İsrail ile Filistinliler arasında neler olup bittiğini, ama bu son yaşanan travma bence yeni bir dönemin habercisi”.

Nitekim, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da Lübnan’da düzenlediği basın toplantısında “Bu savaştan daha büyük savaşlar çıkabileceği gibi tarihi bir barış da çıkabilir” diyordu. Eski istihbarat başkanı şapkası ile bölgede iyi tanınıyor; “al gülüm-ver gülüm” pazarlıkları içinde yer aldı. Karar mekanizmasındaki istihbâri, askeri ve siyasi tüm karar alıcılar nezdinde belli bir itibarı ve güvenirliği var, sözüne güveniliyor.

Netanyahu hükümeti ve diplomasi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun böylesi küresel yansımaları olacak bir sıcak çatışma döneminde başbakan koltuğunda oturması barış için bir şanssızlık. Yeni hükümetini korumak ve yargılanmamak için Filistin meseleleri, yargı bağımsızlığı ve polis yetkileri konularında aşırı sağcı koalisyon ortağı siyasi partilere önemli tavizler verirken, aynı zamanda koalisyonunun bir diğer kilit üyesi olan ultra-Ortodoks partileri tatmin etmeye çalışıyor. Aşırı unsurları dizginleyemeyen kırılgan bir hükümet. Hamas tarafından hunharca katledilen 1,500’e yakın İsrail vatandaşının intikamını almaya ant içmiş.

Öyle talihsiz bir dönem ki, çatışmanın yönünü barışa çevirebilme gücü olan Joe Biden ABD’nin en zayıf başkanlarından birisi. Dahası, “Kalben Siyonistim” diyordu bir konuşmasında. Kriz sırasında mekik diplomasi yürütmeye çalışan ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ise, “Ben aynı zamanda bir Yahudi olarak da buradayım” diyerek tarafını belli ediyordu. Dünyadaki 14,8 milyon Yahudi’nin İsrail dışında yaşayanlar arasında en büyük grubu 5,7 milyon kişi ile ABD.

Netanyahu’nun yaninda poz veren Alman şansölyesi Sholtz da tarihi Holokost ayıbından dolayı olsa gerek her vesileyle İsrail’e tam destek verdiğini yinelemekten başka bir şey yapamıyordu. Diğer Avrupalı liderler de aynı şekilde adeta kayıtsız koşulsuz İsrail’in yanında yer aldıklarını söylediler. Hizbullah ve İran’a “sakin bu işe karışma” anlamına gelecek güçlü mesajlar gönderdiler. Yani, AB’nin esamisi okunmuyor. Savaşın kendi sokaklarına da taşacağı, mülteci akınlarının yeniden başlayacağı korkusunu yaşamaktan öte.

İbrahim Anlaşmaları ve normalleşme süreci

Oysa karşılıklı çılgınlık tam da Ortadoğu’ya barış geleceği konusunda umutların yeşerdiği bir dönemde patlak verdi. “Galiba bölgeye sonunda istikrar, güvenlik ve refah gelecek”, diye düşünmeye başlamıştık doğrusu. Hem Türkiye-İsrail ile ilişkilerini her alanda geliştirmek için hatırı sayılır adımlar atıldı, hem de Körfez ülkeleri “Abraham Accord” (İbrahim Anlaşmaları) çerçevesinde İsrail ile ilişkileri normalleştirdi. En son saldırıdan hemen önce İsrail-Suudi Arabistan anlaşması da yoluna girmek üzereydi.

Rusya, mevcut karmaşadan kısmen memnun olsa gerek çünkü dikkatler Ukrayna işgalinden uzaklaştı. Çin, çatışmalara doğrudan müdahale taraftarı zaten hiç olmadı. “İtidal” tavsiye ediyor sürekli. Hem İsrail hem de Filistinliler ile yakın ilişkileri var. ABD ve İsrail tarafından İran’a karşı bir saldırı ihtimali yüksek olmasa da öyle bir durum vuku bulursa Rusya ile birlikte yakın müttefiki İran’ın harcanmasına kayıtsız kalmaz diye tahmin ediyorum.

“Kimse elini taşın altına koymak istemiyor”

Tarihi olarak hep Filistinli Arapların yanında yer almış olan Mısır, Suriye, Suudi Arabistan, Libya ve diğer Arap ülkelerinden cılız sesler çıkıyor. Arap Birliği ve İslam Konferansı Teşkilatı toplanamadı bile, sert kınama ötesinde ne karar alacaklarını bilemediklerinden olsa gerek.

İşin özü: Kimse elini taşın altına koymak istemiyor Filistinli Araplar için. Belki hem Hamas hem El Fetih hem İsrail hem ABD hem AB hem Rusya hem de İran ile konuşabilen tek ülke olarak Türkiye şayet tüm taraflar isterse bir ağırlık koyabilir, inisiyatif alabilir. En azından savaşın yayılmasını önleyebilir, Filistinlilerin insanı yardıma ulaşmasını sağlayabilir. Tabii ki içerideki tepkilerin etkisiyle duygusal patlamalara kapılmadan soğukkanlılığını korumayı sürdürür, “önemli olan bağcıyı dövmek değil üzüm yemektir” şiarını benimserse.

Doğrusu, şu seyrettiğimiz trajik filmi geriye doğru sararsanız ve uzun vadeli bir stratejik gözlükle bakarsanız “neden şimdi, neden böyle, bundan sonra ne olacak” soruları bize “bu işte bir bit yeniği var” dedirtiyor.

Mehmet Öğütçü

Londra Enerji Kulübü YK Başkanı

Recent Posts

AB Komisyonu Başkanı 1 milyar yolda dedi, Özel sert çıktı: “Türkiye 200 milyar kaybetti”

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in yeni yönetim döneminde Türkiye'ye ilk ziyareti Suriye'de Esad…

1 gün ago

Trump’ın “Türkiye Suriye’ye çöktü” sözü ve Erdoğan övgülerinin anlamı

Donald Trump’ın “Türkiye Suriye’ye çöktü” ifadesini Türk medyasındaki haberlerin pek çoğunda bulmanız mümkün değil. Trump’ın…

1 gün ago

Asgari ücret, enflasyon ve üretkenlik

Asgari ücret yine gündemimizde. Bu kez temel tartışma konusu asgari ücret ve enflasyon ilişkisi. Asgari…

2 gün ago

İlk Suriye’nin geleceği toplantısından kareler: kim, kiminle, nereye?

Suriye’de gelişmeler baş döndürücü bir hız kazandı. Beşar Esad’ın 7 Aralık akşamı Moskova’ya kaçmasından yalnızca…

2 gün ago

Kılıçdaroğlu ile Suriye’deki son durum ve Suriye siyaseti üzerine

CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kendi dönemindeki Suriye politikası nedeniyle yeniden gündemde. Cumhurbaşkanı Tayyip…

2 gün ago

Suriye’de pek çok “ama” ve “acaba” dolu “geçiş dönemi”

Suriye'de Esad rejimini deviren harekatın hazırlığının bir yıldan fazla bir süredir yapıldığı, Türkiye’nin, ABD’nin ve…

2 gün ago