Bugünlerde dikkat çeken ancak pek de konuşulmayan bir konu var: Milli Eğitim müfredatından Charles Darwin’in Evrim Teorisi’nin çıkarılması sonrası sözde yaratılış teorisinin müfredata dahil edilmesi.
Yaklaşık yedi yıldır evrim teorisi müfredatta yer almıyor ve artık bir adım daha gerideyiz, çünkü Milli Eğitim Bakanlığı biyoloji dersi öğretim programı başlığı altında, “…canlılığın varoluşuyla ilgili doğruluğu ispatlanmamış teoriler olmakla birlikte Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında geliştirilen biyoloji dersi öğretim programıyla yürütülen eğitim öğretim süreçlerinde yaratılış teorisi benimsenmektedir” ifadesine yer verdi.
Bu talihsiz ifade, bilimin ışığı altında 1859 yılından bu yana sayısız bilimsel araştırma sonucuna dayalı bilginin katman katman birikmesiyle gerçekliği ortaya konan Evrim Teorisi’nin aydınlattığı yolda ciddi bir geri adım atıldığını gösteriyor. Bu da temel eğitimde şu anlama geliyor: “Türkiye 100 yılı” eşittir “geriye doğru Türkiye 200 yılı”. Eğitim, çağdaş medeniyetlere ulaşmanın anahtarı olarak görülmesi gerekirken, ülkemizde neo-popülist politikaların bir aracı olarak bilimsel ilerlemenin gerisinde kalmanın bir yolu haline gelmiş durumda.
Darwin’in önemi
Darwin’in yaşam bilimlerine yaptığı katkıyı görmezden gelmek ve hatta silmeye çalışmak günümüzde yükselen milliyetçi muhafazakar politikalara dayalı popülist bakış açısıyla bağdaşabilir. Ancak Darwin ve onun devrimci fikirleri, yaşam bahçesinin kapılarını farklı fikirlere açarken akla bilim yoluyla ulaşımı da mümkün hale getirdi.
Bugünkü müfredat değişikliğinin asıl amacı, bilimsel yöntemin yaşam, zihin ve politika üzerindeki etkisinin kısıtlanması. Böylece canlıların yaşamı anlayış şeklimize müdahale etmeleri engelleniyor ve yaşam bahçesinin kapıları yeni fikirlere kapatılıyor. Ancak unutulmaması gereken bir nokta var ki o da akla erişimin sadece bu bahçe aracılığıyla mümkün olması.
Darwin, Evrim Teorisi aracılığıyla yaşama dair olayları ortaya koyarak yeni bir perspektifi akla, ahlaka ve hayata uygulanmak üzere serbest bırakıyor ve bu sayede felsefi bir etki ortaya koyuyor. Bu perspektifin berrak zihinlere, genç kuşaklara verilmesi bir toplumun ilerlemesi açısından hayati derecede önemli.
Geleceğimizi her açıdan tehlikeye atmak
Darwin’in yaşam bilimlerine bu büyük katkısını ülkemiz eğitim sistemi dışına itmek günümüz koşullarında bir kesim için cazip olabilir. Sonuçta bugüne değin hiçbir bilimsel teori 150 yıldan fazla aynı derecede tutkulu bir karşıtlık ve yıpratmayla karşı karşıya kalmamıştı. Ancak, bu teorinin bilimsel temellerini inkar etmek, artık tehdit altında olan doğal dünyayı bilimsel açıdan anlama şansını ve bu dünyayı gelecek için nasıl koruyacağımız konusunda yapılması gerekenleri görmezden gelmek olur.
Kısaca geleceğimizi her açıdan tehlikeye atmaktan bahsediyorum. Bugün yaşadığımız ve yakın gelecek için büyük tehdit olan biyoçeşitlilik ve iklim krizlerini hatırlayalım ve hatta mümkünse hiç unutmayalım. Darwin’in Evrim Teorisi sadece biyoloji biliminin temelini oluşturmaz, aynı zamanda muazzam bir öngörü gücü de sergiler.
Antibiyotiklere dirençli organizmaların ortaya çıkışını ve farklı türlerin küresel ısınmaya nasıl tepki verebileceğini anlamak gibi konularla insan sağlığı ve refahı, her zaman evrimsel kanıtlar ile bilgiye dayalı kararlara bağlı olacaktır.
Evrimi anlamak
Bugün batı dünyasında birçok örneği olan doğa tarihi müzelerinde, 2.7 milyar yıl öncesinden 2023 yılına uzanan yelpazede sayısız örnek bulunuyor. Bu örneklerin her biri evrimin birer kanıtıyken halen böylesine önemli bir teoriyi ideolojik amaçlar doğrultusunda görmezden gelmek ancak büyük bir talihsizlik olarak nitelenebilir. Evrimi anlamak için, insanlığın bu gezegende geçirdiği zamanın yeterli olmadığı açık. Evrimi anlayabilmek için bundan çok daha derin bir tarih kavramını kabul etmek zorundayız.
Darwin bu durumun altını çizmek için şöyle demişti: “Zihnin kavrayamayacağı sonsuz sayıda neslin, uzun yıllar boyunca birbirini takip ettiğini düşünsenize!”
1800’lü yılların sonlarından bu yana Evrim Teorisi, dünya çapında on binlerce bilimci tarafından farklı disiplinler altında titizlikle sorgulandı ve test edildi. Öyleyse bilimsel açıdan bir gerçek olan evrim kavramını açıkça ya da gizlice zayıflatmaya yönelik girişimlere nasıl yanıt vermeliyiz? Tabii ki bunu temel eğitim müfredatının önemli bir parçası olarak okullarda öğreterek… Buna destek olarak bilimsel kanıtı ve rasyonel tartışmayı savunmak için sesimizi de yükseltmeliyiz.
Ancak, bu yazdıklarımdan daha da önemlisi, çocuklara doğadaki çeşitliliği göstererek ilham vermeli ve onların etraflarındaki dünyaya duydukları merakı ateşlemeliyiz. Tam da bu nedenle Darwin’in mirasını korumaya ve dünya üzerindeki muhteşem çeşitliliğin kanıta dayalı tek açıklaması olan Evrim Teorisi’ni savunmaya devam edeceğiz.
Son olarak Theodosius Dobzhansky’nin meşhur sözüyle yazıyı noktalayayım:
“Evrimin ışığı olmaksızın biyolojide hiçbir şeyin anlamı yoktur.”