Siyaset

Van’da seçim sonrası ilk siyasi skandal ve AK Parti’de suçlu arayışı

DEM Partili Abdullah Zeydan Van’da oyların yüzde 55,5’ini aldı ama YSK Adalet Bakanlığının itirazıyla Başkanlığı onun yarısından az oy alan AK Partili Arvas’a verdi. Tepkiler var. (Foto: Bianet)

Seçim sonrası ilk skandal Van’da patladı. Van İl Seçim Kurulu Büyükşehir Belediye Başkanlığı mazbatasını seçimi yüzde 55,5 gibi açık farkla kazanan DEM Partili Abdullah Zeydan’a değil, onun yarısından az, yüzde 27,1 alan AK Partili Abdulahat Arvas’a verdi.

Kararın gerekçesi Adalet Bakanlığının 29 Mart günü mesai saatinin bitimine dakikalar kala YSK’ya yaptığı bir başvuruda, Zeydan’ın daha önce kaldırılmış seçme ve seçilme hakkı yasağına itiraz etmesi. Daha önce Zeydan’ın adaylığını yasal engel bulmayarak onaylayan YSK’nın AK Partili Arvas’ın itirazını kabul etmesi ortada Adalet Bakanlığı kademelerinde son dakikada seçime müdahale amaçlayan bir kumpasın varlığı kuşkusu doğuruyor.

Karara DEM Parti sert tepki gösterdi. Parti yönetiminin Van’da toplanacağını duyuran Parti Sözcüsü Ayşergül Doğan, iktidarı halk iradesinin gaspı olarak nitelediği bu kararı geri almaya çağırdı. CHP de Van’da Büyükşehir Belediyesinin seçimi DEM Partili rakibin yarısından az oy alan AK Partili Arvas’a verilmesine sert tepki verdi.

Gazete Duvar’a açıklamada bulunan Zeydan, sürecin henüz kesinleşmediğini vurgulayan söyledi ve ekledi: “Bizim neredeyse 3 katı oy aldığımız aday hangi yüzle o koltuğa oturacak?”

CHP Genel Başkanı Özgür Özel karara tepki gösterdi. ANKA Ajansına konuşan Özel, “Van halkı üç kat fazla oy vererek birisini kendisine büyükşehir belediye başkanı seçiyorsa, buna karşı saygılı olmak hepimizin boynunun borcu. Buna karşı yapılacak bir kumpas, ikinciye mazbata verme gibi bir rezalet, Erdoğan’ın söylediği bütün sözleri hükümsüz kılar,” dedi.

AK Parti’de suçlu arayışı

Burada önemli olan başında aynı 29 Mart günü memleketi Bartın’da İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na “Seçimi kaybettin, haberin yok” diyen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un bulunduğu bakanlığın, YSK’ya kimsenin itiraz için fırsat bulamayacağı bir zamanlama ile başvurmuş, seçime müdahale etmiş olması.

Seçim güvenliğinden sorumlu bakanlardan olan Adalet Bakanı Tunç’un, Erdoğan tarafından seçim yenilgisinden sorumlu tutulup tutulmayacağını bilemem. Ancak AK Parti’de 31 Mart yenilgisiyle ülke genelindeki oy oranında CHP’nin gerisine düşmüş olması nedeniyle suçlu arayışının başladığı görülüyor.

Hedefe konan ilk isim AK Parti Genel Başkan Vekili Efkan Ala oldu. SONAR Araştırma Şirketi Başkanı Hakan Bayrakçı’nın CNN Türk’te “Ala’dan randevu istedim, meşgulüm, 3-4 ay görüşelim” sözünden yola çıkılarak sosyal medya hücumu başladı. Sırada Erdoğan’ın (aday belirleme süreci dahil) 2024 yerel seçimlerini emanet ettiği aynı komisyonda yer aslan Seçim İşleri Başkanı Ali İhsan Yavuz, Teşkilat Başkanı Erkan Kandemir ve Yerel Yönetimler Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz da var gibi görünüyor.

Erdoğan masum mu?

Aslında AK Partililerin en çok suçlamak istedikleri isim Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek. Ah o Şimşek! Eğer vanaları sonuna kadar açıp işçilere, emeklilere maaş artışlarına izin vermiş olsaydı, sandığa gidip belediye başkanlıklarını yine AK Partiye kazandırabilirlerdi. Şimşek’i Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz da desteklemişti ve aslında Erdoğan “yapılsın” dendiğinde her ne pahasına olursa olsun yapılacağını günah keçisi arayışındakiler de biliyordu.

Peki, Erdoğan çıkıp emeklilerin sigortasını attıran “Dipsiz kuyu” açıklamasını yaptığında AK Parti kodamanları o dipsiz kuyuyu kazanın Erdoğan ve Hazine ve Maliye’yi birleştirip emanet ettiği damadı olduğunu bilmiyorlar mıydı?

Ya da Erdoğan’a İstanbul’da Murat Kurum ve Ankara’da Turgut Altınok’un yanlış tercihler olduğunu söylemeye cesaret edecek mangal yürekli çıkar mı?

Sıra hukuk devletinde

Van’a dönersek, iktidar doğu ve güneydoğuda, seçilmiş vekiller yerine sonradan kayyum atamaya da gerek kalmadan seçmen iradesine el koymanın başka yolunu mu buldu acaba?

Başkanlığın halkın oylarını alan DEM Partili Zeydan’a değil, onun yarısından az alan AK Partili Arvas’a verilmesi, bir bakıma YSK’nın adaylığını onayladığı Can Atalay’ın milletvekilliğinin Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen düşürülmesine benziyor.

Adalet Bakanlığının son dakika müdahalesiyle yapılan Van operasyonu 31 Mart seçimlerinde halkın iradesinin belirleyici olduğu gerçeğine de gölge düşüren bir vakadır. Kabul edilemez. Bu hata mutlaka düzeltilmeli, halkın iradesine saygı duyulmalıdır.

Van skandalı, 31 Mart seçimi ile kendisini kanıtlayan Türkiye’de çoğulcu demokrasinin ancak hukuk devleti gereklerinin yerine getirilmesiyle tam olarak işleyebileceğini göstermiştir.

Murat Yetkin

Gazeteci-Yazar

Recent Posts

AB Komisyonu Başkanı 1 milyar yolda dedi, Özel sert çıktı: “Türkiye 200 milyar kaybetti”

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in yeni yönetim döneminde Türkiye'ye ilk ziyareti Suriye'de Esad…

1 gün ago

Trump’ın “Türkiye Suriye’ye çöktü” sözü ve Erdoğan övgülerinin anlamı

Donald Trump’ın “Türkiye Suriye’ye çöktü” ifadesini Türk medyasındaki haberlerin pek çoğunda bulmanız mümkün değil. Trump’ın…

1 gün ago

Asgari ücret, enflasyon ve üretkenlik

Asgari ücret yine gündemimizde. Bu kez temel tartışma konusu asgari ücret ve enflasyon ilişkisi. Asgari…

2 gün ago

İlk Suriye’nin geleceği toplantısından kareler: kim, kiminle, nereye?

Suriye’de gelişmeler baş döndürücü bir hız kazandı. Beşar Esad’ın 7 Aralık akşamı Moskova’ya kaçmasından yalnızca…

2 gün ago

Kılıçdaroğlu ile Suriye’deki son durum ve Suriye siyaseti üzerine

CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kendi dönemindeki Suriye politikası nedeniyle yeniden gündemde. Cumhurbaşkanı Tayyip…

2 gün ago

Suriye’de pek çok “ama” ve “acaba” dolu “geçiş dönemi”

Suriye'de Esad rejimini deviren harekatın hazırlığının bir yıldan fazla bir süredir yapıldığı, Türkiye’nin, ABD’nin ve…

2 gün ago