Dünya genelinde orman kaybı 1990 yılından bu yana 178 milyon hektar. Yaklaşık Libya’nın yüzölçümüne eşit bir değerden bahsediyorum. Bu kayıpların 2023 yılında da hız kesmeden devam ettiği gözlemlenirken, özellikle Asya-Pasifik bölgesindeki yağmur ormanlarının kaybı endişe verici boyutlarda.
James Cook Üniversitesi’nden araştırmacılar tarafından yapılan bir çalışma, bu bölgedeki “hayalet yollar” ağının, kayıtlı yollardan üç ila yedi kat daha fazla olduğunu ve bu yolların ormanların yok olmasında büyük bir rol oynadığını ortaya koydu.
Bu hayalet yollar, genellikle yasadışı tarım faaliyetleri, madencilik, kaçakçılık gibi çeşitli amaçlar için kullanılıyor ve bulundukları yerlerdeki ormanların yok olmasına neredeyse her zaman yol açıyor. Yeni Gine, Borneo ve Sumatra adalarında Google Earth aracılığıyla yapılan haritalamalar, bu yolların ciddi bir çevresel tehdit oluşturduğunu ve bölgedeki biyoçeşitliliği tehdit ettiğini gösteriyor.
Araştırmayı yürüten Profesör Bill Laurance, üniversitenin araştırma ile ilgili haberi için verdiği demeçte, “Yüzyılın ortasına kadar yaklaşık 25 milyon kilometrelik yeni asfalt yol yapılması bekleniyor ve tüm yol inşaatlarının yüzde 90’ı, olağanüstü biyolojik çeşitliliğe sahip pek çok tropikal ve subtropikal bölge de dahil olmak üzere, gelişmekte olan ülkelerde gerçekleşiyor” diyor.
Türkiye’nin orman kaybı
Türkiye’de ormanlık alanların durumu ise küresel çapta yaşanan orman kayıplarının bir yansıması olarak değerlendirilebilir.
2020 yılı itibarıyla yapılan tespitlere göre Türkiye’nin ormanlık alanları, ülke alanının yüzde 29.4’ünü kaplamakta. Ancak, bu ormanlar için belirlenen ‘kapalılık kriteri’ne göre, yüzde 10’dan düşük kapalılığa sahip alanlar da orman olarak kabul ediliyor. Bu durum, Türkiye’nin gerçek orman varlığının resmi kayıtlardan daha az olduğunu gösteriyor. Çünkü Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü bir bölgenin orman statüsünde olması için kapalılığın en az yüzde 10 olmasını şart koşuyor. İnsan eliyle orman tahribatı da çok yüksek düzeyde, kaybettiklerimizi kazanabiliriz diye ağaç dikimi yapılarak orman oluşturmaya çalışmanın bilimsel bir alt yapısı pek yok. Sadece göstermelik ağaçlandırma alanlarını orman saymaktan başka bir şey yapmıyoruz.
Orman tanımı, ağaç türleri, alan büyüklüğü ve kapalılık oranı gibi kriterlere dayanırken, Türkiye’de bu kriterlerin tam olarak sağlanmadığı alanlar bile orman olarak sınıflandırılıyor. Resmi istatistiklere yansıyan ormanlık alanlar genellikle gerçek orman varlığını yansıtmamakta, madencilik ve diğer faaliyetlerle yok edilen ormanlar bile hâlâ orman olarak gösterilmeye devam ediliyor. Ayrıca, Corine arazi sınıflandırmasına göre, kapalılığı yüzde 10’dan fazla olan orman alanları 2000 yılında 12.20 milyon hektardan 2018 yılında 11.53 milyon hektara gerilemişti.
Küresel perspektif ve Türkiye’nin konumu
Öte yandan, Brezilya ve Kolombiya’da orman kaybı oranlarında büyük düşüşler yaşanmış olmasına rağmen, Bolivya, Laos, Nikaragua gibi diğer ülkelerde orman kayıpları artış gösterdi. Brezilya ve Kolombiya’daki bu olumlu gelişmeler, hükümetlerin çevre politikaları sayesinde mümkün olmuşken, diğer ülkelerdeki artışlar, tarım alanlarının genişletilmesi gibi nedenlerle devam etti. Türkiye’de bir iyileşme var mı? Bu sorunun bendeki yanıtı olumlu anlamda pek net bir resim ortaya koymuyor.
Bu durum, gezegenin tamamında küresel ısınmayı sanayi öncesi seviyelerin 1.5 derece Celsius üzerinde sınırlamak ve biyoçeşitliliği koruma hedeflerine ulaşmak için Paris Anlaşması ve Kunming-Montreal Çerçevesi gibi uluslararası sözleşmelerin önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Ancak yapılan çalışmalar, bu hedeflere ulaşmanın giderek zorlaştığını ve orman kaybının bu hedefler doğrultusunda kontrol altına alınması gerektiğini belirtiyor.
Brezilya ve Kolombiya’nın başarıları, Türkiye’ye ışık tutabilir mi?
Bazı ülkelerde orman kaybının azaltılması konusunda kaydedilen ilerlemeler, diğer ülkeler için bir model teşkil edebilir. Örneğin, Brezilya ve Kolombiya’daki başarılar, sivil toplumun etkin katılımı gibi faktörlerle desteklenirse, diğer orman zengini ülkelerde de benzer başarılar elde edilebilir ve hatta ülkemizde bile durum olumlu anlamda netleşebilir.
Sonuç olarak, Asya-Pasifik’teki hayalet yolların ortaya çıkardığı tehlikeler ve Brezilya ile Kolombiya’daki olumlu gelişmeler, global orman kaybı sorununa çözüm bulma konusunda hem yerel hem de uluslararası düzeyde atılması gereken adımları gözler önüne seriyor. Türkiye’nin orman varlığı ve yönetimi de bu global mücadelede önemli bir rol oynayabilir. Uluslararası toplumun bu sorun karşısında birlikte hareket etmesi ve sürdürülebilir çözümler üretmesi büyük önem taşıyor; ülkemizde de bilim camiasına ve sivil topluma önemli görevler düşüyor.