İsrail’in 13 Nisan saldırısına misilleme olarak 19 Nisan erken saatlerde İran’ın İsfahan şehrine hava saldırısı düzenlediği haberlerini ilk duyuran ne İsrail ne İran ama ABD medyası oldu. 19 Nisan İran dini lideri Ali Hamaney’in 85’inci doğum günüydü, İsrail misillemeyi böyle bir günde yapmıştı. İsfahan stratejikti; hava kuvvetleri üssü ve Natanz nükleer santrali vardı.
Ancak aradan saatler geçmesine rağmen bu tür saldırılarını anında duyuran İsrail’den resmi bir açıklama yoktu. Hatta Binyamin Netanyahu hükümeti, bütün dış temsilciliklerini bu yöndeki soruları yanıtlamaması konusunda uyarmıştı. İran’dan da “Siyonist rejimin” saldırısını doğrulayan bir açıklama, bir intikam tehdidi gelmiyordu. İran devlet televizyonu İsfahan’dan canlı görüntüler eşliğinde saldırı filan olmadığını öne sürüyordu. Saatler sonra Tahran ülke dışından herhangi bir saldırı olmadığı, yalnızca üç “mini” dronun havada imha edildiğini duyurdu.
Anlaşılan İran içinden bir yerlerden, ticari olarak da satın alınabilecek kapasitede uzaktan kumandalı araçlar kullanılmıştı.
Biraz amatör bir görüntü vardı. Oysa İsrail dış istihbarat servisi Mossad’ın daha önce İran içinde etkili suikast ve sabotaj operasyonları biliniyordu.
Netanyahu’nun savaşı Gazze dışına taşırma, bölgeye yayma girişimlerini kendi çıkarlarına aykırı gören ABD, İsrail’i saldırmış gibi gösterip yangını soğutmaya mı çalışıyordu?
Oysa, dünyanın iki günde bir İran-İsrail savaş oyunlarıyla alarma geçerken İsrail, Gazze’de Filistinlileri öldürmeye devam ediyordu.
Peki Ankara bu son gelişmelere ne diyor, nasıl bakıyor, ne yapıyor?
YetkinReport’a bilgi veren savunma kaynaklarına göre, Millî Savunma Bakanlığı “İlk andan itibaren takip ediyor ve gerekli tedbirleri alıyor”. Gerekli tedbirlerin ne olduğu konusunda ayrıntı verilmiyor. Aynı kaynaklar, ellerindeki ilk bilgilere göre saldırının “İHA’larla yapılmış sınırlı bir saldırı olduğu” görüşünde.
İsrail-İran geriliminin analizi ise Türk savunma kaynaklarınca şöyle yapılıyor:
• Her iki ülke de mesaj verme derdinde. Kendi prestijini koruma derdinde. Her iki ülke de etkisi sınırlı savaşa dönmeyecek şekilde saldırı yapıyor. ABD bu çatışmanın yayılmaması, kontrolden çıkmaması için her şeyi yapacaktır.
Ankara’nın Netanyahu’nun savaşı yayma stratejisinin ABD tarafından durdurulmaya çalıştığı saptaması dikkat çekici.
Burada Türkiye’ye düşen bir rol var mı? Bu rol özellikle Hamas’ın yeni bir formüle ikna etmeye çalışan, bir yandan da İran’ı sakin olmaya çağıran ülkeler arasında yer alması mı? Türk güvenlik kaynaklarının CIA Başkanı William Burns’un MİT Başkanı İbrahim Kalın’ı aradığı ve Hamas’a mesaj iletmesini istediği haberleri Amerikan kaynaklarınca henüz yalanlanmadı. Bu görüşmenin Hamas’ın siyasi lideri İsmail Haniye’nin 3 oğlu ve 4 torununun Ramazan Bayramının ilk günü, 10 Nisan’da Gazze’de İsrail tarafından hedef alınarak öldürülmesinden önce mi, sonra mı yapıldığı açıklanmadı. Ama saat farklarına bakarak sonra yapıldığını varsayabiliriz. MİT Başkanının daha sonra Hamas işle tekrar temas kurduğu anlaşılıyor.
İsrail’in 1 Nisan’da Şam’daki temsilciliğine cevap olarak İran’ın 13 Nisan’da (herkese önceden haber vererek, iç kamuoyunu rahatlatmak amacıyla yaptığı anlaşılan) saldırısı ardından Ankara diplomatik çabalarını İsrail’in Gazze savaşını bölgeye yaymaması ve Gazze’nin gündemden düşürülmemesine yoğunlaştırdı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, Haniye’nin yaşadığı Katar’a gittiği 17 Nisan günü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan TBMM’de Hamas’ı Kuavyı Milliye’ye benzeten bir çıkış yaptı. Aynı gün Haniye’nin Türkiye’ye gelip Erdoğan tarafından kabul edileceği duyuruldu.
Erdoğan’ın Hamas’ı öne çıkarırken bunu Türk İstiklal Savaşındaki Kuvayı Milliye’ye benzetmesi hem tarihsel olarak yanlış hem de siyasi olarak halkın çoğunluğunun duygularını rencide eden bir benzetmeydi; Türk Kurtuluş Savaşına haksızlıktı.
Öte yandan Haniye’nin Türkiye’ye getirilmesi sürecinin istihbarat kanallarında gizli diplomasi yoluyla ABD’nin bilgisi dahilinde olduğunu var saymak da mümkün.
Erdoğan, Haniye’yi 20 Nisan Cumartesi İstanbul’da kabul edecek. Aynı gün Mısır Dışişleri Bakanı Semih Şükri de İstanbul’da Hakan Fidan’la görüşecek, Erdoğan’la görüşme ihtimali de var. Ortak konu Gazze. Çözülecek düğüm sayısı artıyor.
Bu arada İncirlik Üssündeki askeri hareketlilikten de söz etmek gerekiyor.
Millî Savunma Bakanlığı kaynakları, ABD’nin nükleer silah taşıyabilen B-1 stratejik bombardıman uçaklarının 15-17 Nisan’da İncirlik’te yaptıkları ve Türk Hava Kuvvetlerine bağlı tanker uçaklar ve F-16’larla birlikte yaptığı havada yakıt ikmali tatbikatının çok önceden planlandığını, son gelişmelerle ilgili olmadığını vurguluyor. Bu arada İncirlik üssünde halen “hiçbir yabancı muharip uçağın bulunmadığının” da altı özellikle çiziliyor.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in yeni yönetim döneminde Türkiye'ye ilk ziyareti Suriye'de Esad…
Donald Trump’ın “Türkiye Suriye’ye çöktü” ifadesini Türk medyasındaki haberlerin pek çoğunda bulmanız mümkün değil. Trump’ın…
Asgari ücret yine gündemimizde. Bu kez temel tartışma konusu asgari ücret ve enflasyon ilişkisi. Asgari…
Suriye’de gelişmeler baş döndürücü bir hız kazandı. Beşar Esad’ın 7 Aralık akşamı Moskova’ya kaçmasından yalnızca…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kendi dönemindeki Suriye politikası nedeniyle yeniden gündemde. Cumhurbaşkanı Tayyip…
Suriye'de Esad rejimini deviren harekatın hazırlığının bir yıldan fazla bir süredir yapıldığı, Türkiye’nin, ABD’nin ve…