Aslında yeni bir Suriye faslını açma zamanı geldi de geçiyor demek lazım. Türkiye’nin 2011’de iç savaşın patlamasından beri izlediği Suriye siyaseti artık sürdürülemiyor; bütün alametler belirdi.
Başka türlü Kayseri’deki bir cinsel taciz olayının birkaç saat içinde Suriye’de Türkiye kontrolü altındaki bölgede, yıllardır Türkiye’den siyasi, mali ve askeri yardım alan muhalif gruplarca Türkiye karşıtı eylemlere dönüşmesi ihtimali zayıftır. Bu eylemlerde Türk bayraklarının yırtılıp Türk askeri araç ve binalarına ateş açılmasının Türkiye’de infial tepkiye yol açacağının -hadi hesaplanmış demeyelim- tahmin edilmemiş olma ihtimaliyse yoktur.
Cumhurbaşkanlığından Dışişleri Bakanlığına dek yetkili makamlarca yapılan “Kışkırtma” açıklamalarında gerçeklik payı doğru olabilir ama asıl sorun Suriye siyasetinin miadının dolması. Hem iç savaşa müdahil olma hem de sığınmacı politikası boyutları sürdürülemez aşamaya geldi dayandı.
Kayseri’de 30 Haziran Pazar akşamı başlayan olayların 1 Temmuz’da başka şehirlere de yayılması sadece Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın işaret ettiği “muhalefet kışkırtmasına” da bağlanamaz.
Bu atasözümüz sosyal medyada dün çok kullanıldı . Yıllarca Türkiye’nin siyasi, mali, askeri destek verdiği, önemli bir kısmı Cihatçı muhalif grupların şimdi Türkiye’ye düşman kesilmesine atfedildi. Yaşadığımız durumu anlatmakta yetersiz ve yüzeysel bir yorum ama demek ilk akla gelen bu olmuş.
Ancak Suriye’de Türkiye’nin desteklediği “Geçici Hükümet Başbakanı” Abdurrahman Mustafa ve Ankara’da “Devrimin sembol ismi” diye taltif edilen “İkinci Kolordu Komutanı” Fehim İsa’nın sözlerine Türk güvenlik kaynaklarınca verilen öneme bakılacak olursa, Ankara bu isyanı alttan alarak bastırma yanlısı gibi görünüyor.
Bir Türk askerinin mağrur protestocunun uzattığı Suriye bayrağını öpüp, adamın sırtına dokunarak “Tamam, tamam” diye yatıştırmaya çalıştığı görüntü çok şey anlatıyor. Nitekim sabah saatlerinde güvenlik kaynakları muhalif Suriye Milli Ordusu ve Türk askerlerini spor salonu gibi bir yerde omuz omuza gösteren görüntüler medyaya dağıtlıdı.
Abdurrahman Mustafa, Türk bayrağına uzanan elleri “keseceklerini” söylerken Türkiye’de Suriyeli sığınmacılara karşı eylemleri kınadıklarını ve Kayseri olayını kabul edilemez bulduklarını söylüyor. Fehim İsa’nın kendi kitlesine yayınladığı mesajda ise “Hatayı hatayla gideremeyiz” dolaylı suçlaması var.
Türkiye Suriye’de kendi örgütlediği potansiyelin kendisine karşı konumlanmasını istemiyor.
Aslında Suriye’nin Türk kontrolündeki sınır bölgelerinde, Türkiye’nin önce Özgür Suriye Ordusu, ardından Suriye Milli Ordusu adı altında desteklediği, çoğu radikal İslamcı muhalefet grupları arasında Kayseri olayından önce birikmeye başlayan bir tepki vardı.
Son dalga tepki birilimini Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 28 Haziran’da “Sayın Esed” ile “görüşmemek için bir neden olmadığını” söylemesiyle de başlatabiliriz ama son tepkilerin dönüm noktasını bulmak için birkaç gün daha geriye, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 11 Haziran’da Moskova’da Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’le yaptığı sürpriz görüşmeye gitmek gerekiyor.
Fidan’ın Putin’le görüşmesi ardından Aydınlık Gazetesi, Rusya’nın aracılığıyla Suriyeli ve Türk yetkililerin, Lazkiye yakınlarında Rusya’nın kullanımına açık Hmeymim hava üssünde bir görüşme yaptıklarını yazdı.
Bir hafta kadar sonra, ilişkiler kopmadan önce Şam’daki son Türk büyükelçisi Ömer Önhon, Hmeymim buluşmasından söz etti ve bunu Putin’in Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentiyev’in 26 Haziran’da Şam’da Beşar Esad ile görüşmesiyle irtibatlı olabileceğini yazdı.
Ankara’da başvurduğum hiçbir resmi kaynak bu görüşmeyi yalanlamadı.
Bu gelişmeyi izleyen günlerde önce Esad, Erdoğan’la görüşebileceği ama önce Türk askerinin çekilmesi gerektiği görüşünü tekrarladı.
Tabii Esad kendi topraklarına ve sınırlarına hâkim olmadan Türkiye’nin PKK’nın ABD himaye ve desteğindeki Suriye kolu PYD/YPG endişesini nasıl giderebileceğini söylemiyordu.
O arada CHP lideri Özgür Özel topa girerek “gerekirse” Şam’a gidip Esad’la görüşebileceğini, bunu da öncesinde Erdoğan’la koordine edebileceğini söyledi. Zaten Erdoğan yıllarca “Katil Esed” dediği ve devrilmesi ardından Şam’daki Emevi Camiinde namaz kılma hedefini açıkladığı Beşar Esad ile “görüşmemesi için bir neden olmadığı” açıklamasını bu çıkışlar sorulduğunda yaptı.
Şimdi Putin’in Erdoğan ile Esad’ı 3-4 Temmuz’da Kazakistan’ın başkenti Astana’da yapılacak Şangay Grubu toplantıları çerçevesinde buluşturabileceği iddiaları ortaya atılıyor.
Olamaz mı? Katar Emiri, 2022 Kasım ayında Erdoğan’ı “Darbeci Sisi” ile barıştırdığında “Sıra “katil” Esad’da” diye yazmıştım.
O buluşma -mutlaka Astana’da olması gerekmez- gerçekleştirdiğinde Erdoğan’ın Türkiye’ye çok pahalıya mal olan Suriye siyasetini rafa kaldırdığını söyleyecek durumdayız.
Tarihin ve siyasetin bir cilvesi olsa gerek, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Suriye siyasetini nahoş biçimde tartışmaya açan gelişme Kayseri’de bir Suriyeli sığınmacının, açıklamalara göre, amcasının 5 yaşındaki kızını Melikgazi ilçesinde bir pazaryeri tuvaletinde taciz ederken yakalanmasıyla patladı.
Kayseri’nin AK Partili önceki büyükşehir belediye başkanlarından Mehmet Özhaseki, AK Parti’nin yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcılığını yaptığı dönemde, muhalefetten gelen Suriyeli sığınmacılar eleştirisine “Gönderemezsiniz. Bazı şehirlerde sanayiyi onlar ayakta tutuyor” demişti.
Dün Kayseri’deki olaylar Türkiye’nin başka şehirlerine ve Suriye’ye sıçramışken, ikinci defa yürüttüğü Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığını bıraktı. Sebebi Suriye değildi. O yüzden tarihin ve siyasetin bir cilvesi diyorum.
Ama ismini vermeyen bir güvenlik kaynağının şu sözlerini aktararak şimdilik tamamlayayım:
• “Türkiye’de provokatörlerin Suriyelilere karşı düzenlediği eylemlere karşı olarak, Suriye’nin kuzeyinde de Türk güçlerinin kontrolü altındaki bölgelerde karışıklıklar meydana gelmiştir. MİT ve İçişleri Bakanlığı hem Türkiye içinde hem de Suriye’nin kuzeyinde eşgüdüm halinde yaşanan olayları takip etmiş ve gerekli müdahaleleri yapmıştır.
• “Eylemlere karışan ve olayları kızıştıran her kişi tespit edilerek, gerekli işlemlerin yapılmasına devam edilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yönelik yapılan bu eylemlere hiçbir şekilde izin verilmeyecektir.”
Sorun Ankara’nın Türk devletine karşı yapılmış saydığı bu tür eylemlerin üzerine gidecek gücünün olup olmadığında değil ama siyasetin kendisinde; sürdürülemez hale gelen o.
İçişleri Bakanlığı'nın tartışmalı bir kararla Tunceli ve Ovacık belediye başkanlarını görevden alarak yerlerine kayyum ataması,…
Kendimden korkuyorum artık. Bıkkınlık gelip Stockholm Sendromuna yenik düşmekten, sahte mutluluk yaşayıp adalet mücadelesini bırakmaktan…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün 22 Kasım'da Ankara’da yargılanmaya başlaması Türkiye’de siyaset üzerindeki…
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…
Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali’nde yaklaşık 500 madenci özelleştirme kararına karşı kendilerini maden…