Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun Açık Radyo’ya yönelik lisans iptal kararı, ne yazık ki ülkemiz medyasında yeterince yer bulmadı.
Oysa Açık Radyo, 30 yıldır “kainatın tüm seslerine, renklerine ve titreşimlerine açık radyo” sloganıyla çok önemli bir sorumluluk alarak yayınlarını sürdüren, Türkiye’nin entelektüel ve kültürel tarihinde köşe taşı olmuş bir radyo istasyonu. Bu güzide radyo, yalnızca ülkemiz için değil, gezegenin karşı karşıya kaldığı en önemli krizlerden birine, iklim krizine karşı toplumsal farkındalık yaratmaya çalışan bir radyo ve bu çok ama çok değerli.
Aynı zamanda Açık Radyo ülkemizdeki toplumsal sorunlara çeşitliliği önceleyerek ses veren bir radyo, zira çeşitlilik birlikte yaşamanın olmazsa olmazı. Bunu tamamen biyolog kimliğimle söylüyorum, doğada nasılsa, sosyolojik açıdan insan toplumlarında da böyle esasında.
Tüm bu değerlere öncelik vererek, çeşitliliğe gösterdiği saygıyla Açık Radyo, kimsenin yapmadığını da yaparak, iklim krizine sürekli dikkat çekerek, sahip olduğu misyonla ülkemizde önemli bir yere sahip.
Bir programcının gözünden Açık Radyo
Ben üç yıldır Açık Radyo’ya “Antroposen Sohbetler” programımla destek vermeye çalışıyorum. Benimkisi radyonun tarihini düşününce okyanusta bir damla gibi, fakat bu sayede son üç yıldır Açık Radyo’nun ülkemiz için ne kadar büyük bir anlam taşıdığını yakından gözlemleme fırsatım oldu. Böyle bir radyonun sesinin çıkmaması, sadece radyo dinleyicileri için değil, toplumun geniş kesimleri için büyük bir kayıp anlamına geliyor.
Bu çağda bir radyo istasyonunun lisansının iptal edilmesi, özgür düşüncenin ve çeşitliliğin bastırılmasına neden olan olumsuz bir adım olarak değerlendirilebilir. Radyo, zamana meydan okuyan ve bu sayede kitlelere ulaşan demokratik bir platform olarak tanımlanıyor ve bu tür olumsuz kararlar, toplumların özgürlüklerinin hasar alması anlamına geliyor. Açık Radyo’nun ses vermemesi olasılığı, radyo yayıncılığının toplumsal işlevini ve önemini bir kez daha gözler önüne seriyor esasında. Keşke bu haber ülkemizde daha çok medya organında yer bulsaydı.
Türkiye’de radyo
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk radyo yayını İstanbul Radyosu adıyla, 6 Mayıs 1927’de, Sirkeci’deki Büyük Postane binasının bodrum katında başlamış. O dönemde Atatürk’ün “Cumhuriyetin sesini her köye ulaştırmak” amacıyla başlattığı radyo yayını, sonraki yıllarda halkın bilinçlenmesinde ve eğitiminde büyük rol oynamış. Radyolar, köy odalarında toplanan insanlar için birer eğitim aracı haline gelmiş. Ve o dönemde radyo, sadece bilgi kaynağı değil, aynı zamanda toplumsal dayanışmada ve ortak değerlerin pekiştirilmesinde de önemli bir rol almış. Radyo bu nedenle ülkemiz kültüründe hiç eskimeyen bir platform ve araç.
Geleceğe bakış
Açık Radyo, bu köklü geçmişin bir parçası olarak, modern dünyanın sorunlarına duyarlılığı artırmaya çalışırken özgün yayınlarıyla ülkemizde fark yaratmış bir radyo. Bu çok önemli bir başarı ve tam bu nedenle Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun aldığı söz konusu bu karar, sadece Açık Radyo’yu değil, onun temsil ettiği değerleri ve dinleyici kitlesini de etkilemiş durumda. Türkiye’de radyo yayıncılığının tarihsel ve kültürel önemi göz önüne alındığında da bu karar uygulanırsa etkileri uzun süre hissedilecek nitelikte.
Radyo, Türkiye’de bir iletişim aracı olmanın ötesinde, suphesiz toplumsal belleğin ve kültürel mirasın bir parçası. Açık Radyo’nun lisansının iptal edilmesine yönelik adımlar, bu mirasa hasar verecek gibi görünüyor. Ancak, Açık Radyo’nun dinleyicileri, biz programcıları ve ayrıca destekçileri, bu önemli değerlerin yaşatılması için mücadele etmeye eminim devam edeceğiz. Dolayısıyla kültürel değerlerimize dair bilgimizi hatirlamamiz ve pekiştirmemiz onemli bir gereklilik. Bu nedenle radyo yayıncılığının unutulan ya da görmezden gelinen tarihsel ve toplumsal önemini tekrar tekrar vurgulamak gerekiyor, özellikle de bu dönemde.
Her zaman özgür, her zaman açık: Kainatın tüm seslerine Açık Radyo’ya selam olsun!