Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın CHP’li belediyeleri borç hacizleri üzerinden sıkıştırma hamlesi ilk bakışta CHP’yi ters köşeye yatırıp halkla karşı karşıya getirme amaçlı gibi görünüyor. Ancak bu hamle Erdoğan ve AK Parti’ye beklediği yararı getirme ihtimali yüksek, tepki ve aceleyle alınmış, fena ters tepebilecek bir hamle gibi de duruyor.
Erdoğan’ın borçlar hesabı
Belediyelerin Hazine’ye milyarlarca lira borcunun biriktiği, bu borcun ciddi bir kısmının da çalışanların sosyal güvenlik prim ve vergi borçlarından kaynaklandığı doğru. Öte yandan belediyelerin borçlarının AK Partinin (Ankara, İstanbul gibi metropoller dahil) çoğunu kazandığı dönemde tahsil etmeyip ertelediği, Balıkesir örneğinde olduğu gibi bir yolunu bulup Hazine üzerine ek yük olarak aldığı da doğru.
CHP lideri Özgür Özel’in buna karşı Meclis’te “5’li çete” ismi takılanlar dahil 30 şirketin toplam 660 milyar liralık borcunun silinmesine, belediyelerin borçlarının bunun onda birini bile bulmamasına dikkat çekiyor; bu da bir olgu.
Erdoğan’ın Özel’in AK Parti’nin en saldırıya açık yönlerinden olan emekli maaşları üzerinden yüklenmesine yanıt olarak belediyelerin SGK borçlarına yönelmesi gerçekten de CHP belediyelerini zorlayacak bir hamle. Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan, toplamı 96 milyar lirayı bulan SGK prim borçları için parti farkı olmadan bütün belediyelere tebligatın gönderildiğini söyledi; ama en çok çalışanı olan ve AK Parti döneminden en çok borç devralanlar CHP’li belediyeler.
Peki, halk kimi suçlayacak?
AK Parti 2019’da İstanbul, Ankara, Adana, Antalya gibi yüksek nüfuslu ve turizm geliri yüksek şehirlerin CHP’ye geçmesi ardından zaten belediye gelirlerini kısmaya başlamıştı. Erdoğan’ın “kaynağından tahsil etme” yani belediyelere Hazine’den verilen “mahalli idareler payından” düşme yöntemi bir tür haciz sayılabilir.
Bunun birkaç sonucu olabilir.
1- Gelirleri azalan belediyeler personel azaltmaya zorlanabilir. Bu başkanları bir yandan çalışanlarıyla karşı karşıya getirirken zaten CHP’li belediyelerden iş beklentisi içinde olan seçmen tabanındaki tepkiyi artırabilir.
2- Gelir ve personel azalması, yeni alımların yapılamaması çöplerin toplanmasından toplu taşıma, su kaynaklarından yolların onarılmasına dek altyapı hizmetlerinde aksamalara yol açabilir. (Sokak hayvanları yasasıyla belediyeler -kaynağı sağlanmadan- verilen ek sorumlulukların belediyelerle halkı karşı karşıya getiren yeni bir yük olduğu gerçeği de var.)
3- Bu hamlenin CHP’li belediyeleri emeklilere destekten kent mutfağı gibi, ya da (Erdoğan’ın “dans-vals” olarak ifade etiği) sanat-kültür faaliyeti gibi sosyal uygulamalardan geri bırakma gibi bir sonucu da olabilir.
Peki, halk bütün bunlardan dolayı kimi suçlayacak?
Fena ters tepebilir
Erdoğan’ın ilk bakışta CHP’li belediyeleri zorlayacağı aşikâr hamlesinin taşıdığı risk bu soruyla ortaya çıkıyor: halk belediyelerin işleri aksatmasından dolayı kimi suçlayacak?
Halkın ilk muhatap alıp tepki göstereceği makamın belediyeler olacağı da aşikâr.
Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gayet iyi bilip nimetlerinden yararlandığı iletişim çağındayız. Halkın büyük çoğunluğu, özellikle büyükşehirlerde yaşayanlar dijital mecralardan neyin ne olduğunu yakından izliyor. Erdoğan’ın 24 Temmuz AK Parti Grubunda yaptığı ve CHP’li belediyeleri hedef alan hamlesini TRT ve ATV ekranlarından canlı izleyenler dahil.
Bunun CHP’li belediye başkanlarını zorda bırakırken aslında CHP’ye oy veren seçmeni ve oy vermese de belediye hizmetlerin aksamasından etkilenecek herkesi cezalandırmak anlamına geleceği de aşikâr.
Üstelik bir dahaki yerel seçimlere daha 5 yıl var; 2029’a dek köprülerin altından çok sular akar.
Moody’s mi gelip oy kullanacak?
Tabii artık Erdoğan da bir erken seçimi -lafzen reddetse de- ihtimal dahilince görmeye başlamışsa ve halkın CHP’li belediyelere duyacağı tepkiyle onlara değil AK Parti’ye döneceğini düşünüyorsa o başka.
Ama o durumda da bu hamlenin erken ve tepkisel olduğu söylenebilir. Çünkü bütün anketler “Nurlu ufuklar” vaadine rağmen halkın ezici çoğunluğunun, yüzde 65’ten 70’e değişen oranlarda ekonomik sıkıntıları ülkenin bir numaralı sorunu gördüğünü gösteriyor.
Asgari ücrete zam yapılmaması ve emekli maaş artışlarının asgaride tutulmasının Moody’s reyting kuruluşu tarafından ödüllendirildiği görülüyor; Hazine ve Maliye bakanı Mehmet Şimşek başta, “makrocular” memnun. Ama sandık günü Moody’s gelip oy kullanmayacak herhalde.
O yüzden Erdoğan’ın belediyeler hamlesi ters tepebilir diyorum.