Türkiye siyaset arenası yoğun bir hareketlilik içinde. Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) Hatay milletvekili seçilen Can Atalay’ın durumu siyasi gerilimin merkez üssü haline geldi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve AK Parti içinde çalkantılar sürerken Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) Atalay üzerinden CHP’ye yönelttiği eleştiriler siyasi hareketliliği arttırdı; MHP’nin CHP’yi baskı altına aldığı yorumlarına sebep oldu.
Can Atalay konusu kapandı mı?
Geçtiğimiz hafta Can Atalay için olağanüstü toplanan TBMM Genel Kurulu’nda AK Parti vekili Alpay Özalan’ın TİP vekili Ahmet Şık’ın üzerine yürümesinin ardından çıkan yumruklu kavgada kan dökülmüştü.
Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi ile ilgili görüşme talebi reddedilirken muhalefet partileri Genel Kurul’da yaşanan şiddeti eleştirdi.
Olağanüstü oturuma katılmayacağını daha önce açıklayan MHP lideri Devlet Bahçeli ise kararın ardından dikkat çekici bir açıklama yaptı.
Bahçeli, “Cumhur İttifakı’nın kurucularından AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi olmadan da gereğini yapmuş, takdire şayan bir duruşla haksızlığa, hukuksuzluğa ve eşkiyalığa müsaade etmemiştir,” dedi ve ekledi:
“Can Atalay konusu tamamıyla kapanmıştır. DEM’lenmiş CHP’nin maskesi bir kez daha düşmüştür.”
MHP CHP’yi baskı altına alıyor
Bahçeli her ne kadar “Can Atalay konusu tamamıyla kapanmıştır” dese de MHP kanadı DEM Parti üzerinden CHP’ye yönelik eleştirilerini arttırdı.
CHP Atalay için TBMM’yi 10 Eylül’de tekrar olağanüstü toplantıya çağıracaklarını açıklarken, 21 Ağustos’ta yazılı bir açıklama yapan Bahçeli eleştirisinin tonunu arttırarak DEM Parti’li milletvekillerinin maaşlarının kesilmesini, Anayasa Mahkemesi’nin kapatılmasını talep etti.
Bahçeli, konuşmasında konuyu yeniden CHP’ye getirdi ve “DEM’lenmiş CHP’nin ve marjinal yedeklerinin bu ibretlik gerçekler karşısında vereceği hiçbir cevap yoktur,” dedi.
Bahçeli, “Bölücülere ve dolaylı şekilde teröristlere aktarılan hazine kaynağımızın derhal kesilmesi, devlete ve millete ihanet eden kenelerin ayıklanması hiçbir şekilde ertelenemez bir mecburiyet ve mükellefiyettir,” ifadelerini kullandı.
MHP lideri “kürsü dokunulmazlığı sınırlarının da yeniden çizilmesini” önerdi.
Bahçeli’nin sözlerinin ardından sert bir açıklama da MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’dan geldi. Yalçın yine DEM Parti üzerinden CHP’ye sert sözlerle yüklendi.
Yalçın’ın ismi, İzzet Yönter ile birlikte Sinan Ateş davasında geçmiş, bu sebeple CHP lideri Özgür Özel’in açıklamalarında yer bulmuştu.
Yalçın, “CHP terörizmi kalıcı kılmaya, DEM Parti’ye hayat vermeye, TİP gibi taşeron örgütleri ayakta tutmaya ant içmiş gibidir,” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 14 Ağustos’ta Partisinin 23. Kuruluş yıldönümünde CHP lideri Özel’in başlattığı normalleşme çabaları ile ilgili konuşmuş, “bizim temennimiz, CHP’nin milletin değerleriyle barışması, millî iradeye teslim olması, demokrasiyi içselleştirmesi, yani normalleşmesidir,” demişti.
MHP kanadından artan eleştiriler, bu konuda MHP’nin AK Parti’nin eli değmeden CHP’yi baskı altına aldığı yorumlarına sebep oldu.
CHP’de taşlar yerinden oynayacak
CHP’den ise bu konu ile ilgili henüz bir açıklama gelmedi. Kendi içinde çalkantılarla uğraşan partide dikkatler şu anda 8 Eylül’de yapılacak tüzük kurultayında.
CHP içinde üç ana grup göze çarpıyor: Genel Başkan Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu.
Bu karışıklık içinde beklenmedik bir gelişme oldu ve Ekrem İmamoğlu ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun 20 Ağustos akşamı Kılıçdaroğlu’nun Çukurambar’daki evinde bir araya geldi. (Ayrıntılar için: Kılıçdaroğlu-İmamoğlu: Geçmişi bırakıp Erdoğan’la mücadeleye bakalım)
İmamoğlu’nun bir süredir Kılıçdaroğlu ile görüşmek istediği belirtiliyordu. Bu beklenmedik görüşmede geçmişten söz açılmadığı, daha çok geleceğe odaklanıldığı belirtiliyor. Toplantıda öne çıkan fikir, “geçmişi bir kenara bırakalım, Erdoğan ile mücadele edelim” oldu.
Özel tarafından ortaya atılan diyalog ve normalleşme ortamından rahatsızlık duyulduğu ve CHP’nin daha sert bir söylem kullanması talebi görüşmede dillendirildi.
Bir yandan da SGK prim borçlarının belediyeler üzerinde yarattığı baskı sebebiyle parti içinde hükümet ile diyalog kurulmasını talep eden bir kesim de olduğu belirtiliyor.
Bu farklı kutupların tüzük kurultayında da karşı karşıya gelmesi ve CHP’de taşların yerinden oynaması bekleniyor. Ancak kurultay sonrasında bu kutupların yerini “geçmişi kenara bırakalım” tavrına bırakması da olası.
Önümüzdeki dönemde, özellikle CHP’nin iç dengelerinin nasıl şekilleneceği, AK Parti’nin kongre süreci ve MHP’nin siyasi arenadaki rolü, Türkiye’nin siyasi manzarasını belirleyecek ana faktörler olarak öne çıkıyor.
31 Mart’ın toz dumanı henüz dağılmamış gibi duruyor.