Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 5 Eylül sabahı merakla belgelenen Orta Vadeli Programı (Orta Vadeli Program 2025-2027) kamuoyuna sundu. Bu satırların yazıldığı saatlerde Orta Vadeli Program’a (OVP) ilişkin sunum metni ile ilgili tablolar ve grafikler dışında bir metin yayınlanmadı. Dolayısıyla, bu değerlendirmeyi mevcut belgelere dayanarak yapıyorum; umarım aşağıdaki eleştirilerimde haksızlık yapmamışımdır.
Önce şu noktayı belirtmekte yarar var. Uygulanmakta olan ekonomi programı çok eksik bir program. Ağırlıklı olarak para politikasına –faiz artışlarına- dayanıyor. Bir ölçüde de bütçe açığının kontrolden çıkmasını engellemeye çalışan politikalar var. Böyle olunca enflasyon istenildiği hızda düşmüyor. Öte yandan ekonomi durgunluğa girmiş durumda. İkinci çeyrekte bir çeyrek öncesine göre büyüme sadece yüzde 0,07 oldu. Üçüncü çeyrekte ise benim de aralarında olduğum çoğu iktisatçı küçülme –GSYH azalışı- bekliyor.
Peki, mevcut programın eksiklikleri nasıl giderilebilir?
Daha önce de yazdım; olsun, ana başlıklarını tekrarlayayım:
Bütçe açığını kalıcı biçimde düşürecek önlemler: Bu çerçevede, kamu-özel işbirliği projelerine bütçeden verilen gelir garantilerinin gözden geçirilmesi. Yüksek gelir gruplarından daha fazla vergi alınması. ‘Nereden buldun?’ yasası.
Verimlilik: Özellikle orta ve küçük ölçekli işletmelerin verimlilik sorunlarına eğilecek bir kamu kurumunun oluşturulması ve şirketler ile birlikte çalışması. İyi ülke örneklerini incelemekte ve ağırlıklı olarak bu konuda uzman olan endüstri mühendisliği öğretim üyelerine danışmakta yarar var.
Programdan sapılmayacağı kanısını yaygınlaştırmak için: İhale yasasının düzeltilmesi. TÜİK’in kurumsal yapısının değiştirilmesi.
Daha derinde: Adil ve hızlı çalışan hukuk sisteminin oluşturulması ve eğitim reformu – özellikle öğretmenlerin ve öğretim üyelerinin niteliklerinin yükseltilmesi.
Sunumu yapılan OVP’de yedi ana reform başlığı var (sayfa 11-13). Şöyle:
1. Makroekonomik ve Finansal İstikrarın Kalıcı Hale Getirilmesi.
2. Kamu Mali Reformlarının Hayata Geçirilmesi.
3. Ar-Ge ve Yenilikçilik Kapasitesinin Geliştirilmesi.
4. Yeşil ve Dijital Ekonomiye Geçişe Yönelik Teknolojik Dönüşümün Sağlanması.
5. Beşeri Sermayenin Güçlendirilmesi ve İşgücü Piyasasının Etkinleştirilmesi.
6. İş ve Yatırım Ortamının İyileştirilmesine Devam Edilmesi.
7. Ekonomide Kayıt Dışılığın Azaltılması
Güzel de, nasıl yapılacağı, hangi somut adımların atılacağı yok. Makroekonomik istikrara (birinci madde) ilişkin ‘kalıcılık’ kısmı hariç bir şeyler yapılıyor. Keza kayıt dışılığın azaltılması (yedinci madde) için son günlerde bazı adımlar atıldığına ilişkin haberler var.
Diğerleri ne yazık ki henüz ‘temenni’ şeklinde. Oysa bize temenni değil somut adımlar lazım.
Şu alıntı sunumdan (sayfa 18):
“OVP dönemi boyunca toplamda 2,3 milyon ilave istihdam oluşturulması hedeflenmektedir. Bu hedef, ekonominin büyüme potansiyelini artırırken, işsizliğin kademeli olarak azaltılmasını sağlayacaktır. İşgücü piyasasındaki bu olumlu gelişmeler, Türkiye’nin sosyal ve ekonomik kalkınmasına önemli katkılarda bulunacaktır.”
Söylenenleri alt alta sıralayayım:
1. İlave istihdam oluşturulması hedefleniyor.
2. Hedef, büyüme potansiyelimizi yükseltiyor.
3. Böylece işsizlik azalıyor.
4. Kalkınıyoruz.
Ne güzel değil mi? Salt hedefleyerek mucizeler yaratıyoruz. Sormazlar mı madem hedefleyerek oluyor bu işler, kaç yıldır enflasyon hedefi yüzde 5 iken neden enflasyonumuz çok yüksek?
Hedef elbette olacak ama hangi somut adımlarla o hedefe ulaşılacağı da olacak. O yok. Belki yakında yayınlanacak 2026 yıllık programında yer alacaktır; umarım öyledir. Eski OVP’leri ve yıllık programları hatırlayınca az biraz naif bir umut ama olsun. Bir de işin iletişim kısmı var. Velev ki arkadan gelecek metinlerde somut adımlar açıklanacak. O zaman şimdiden açıklasanız da hava olumluya dönse?
2024: 3,5; 2025: 4; 2026: 4,5; 2027: 5. Fazla söyleyeceğim bir şey yok. Genellikle şöyle yapılıyor: Potansiyel büyüme oranımızın yüzde 5 olduğu kabul ediliyor. 2024 gibi bunun belirgin biçimde altında büyüyeceğimiz bir yılda bu tahminler yapılıyorsa, kademeli olarak potansiyele yaklaşma isteği ağır basıyor. Arada bir de enflasyonu düşürme hedefi varsa –ki 2025’te var- potansiyel geçiş süreci biraz uzun tutuluyor.
Yukarıda belirttiğim gibi OVP’de yer alan yapısal reformların nasıl hayata geçirilecekleri bilinmiyor. Bunlar tatmin edici biçimde açıklanmadıkça, bir yandan enflasyonu belirgin biçimde düşürmek öte yandan da büyüme oranını yükseltmek kolay değil.
OVP’de yer alan tahminlere ve hedeflere söz konusu olan büyüklüklerden ekonomi politikası kararı alanların ve uygulayanların en fazla kontrol altında tutabilecekleri büyüklükler bütçe açığına ve kamu borcuna ilişkin olanlar. Özellikle de bütçe açığı. Bu çerçevede, bütçe açığı için düşünülen ‘yokuş aşağı’ patikası olumlu. Bunun hangi araçları kullanarak nasıl gerçekleştirileceği bir siyasi tercih.
Yüksek gelir grubundan mı daha çok vergi alacaksınız yoksa harcama kısmaya mı çalışacaksınız? Harcama kısacaksanız, gelir garantilerini gözden geçirecek misiniz? Nereden buldun yasası çıkacak mı? Sorular çoğaltılabilir ama gerek yok.
Kamu borcumuzun milli gelire oranının düşüklüğü zaten son yıllardaki en olumlu makroekonomik göstergemizdi. Bunun devam edeceği tahmini gerçekçi görünüyor.
Serde eski merkez bankacılığı var; enflasyona ilişkin bir şeyler söylemeden olmaz. Enflasyon tahminleri (hedefleri) yükseltildi.
Neredeyse enflasyonu düşürme hızımızdan daha hızlı biçimde tahminleri (hedefleri) yukarıya doğru güncelliyoruz. Yıl sonları itibarıyla şöyle (yüzde): 2024: 41,5; 2025: 17,5; 2026: 9,7; 2027: 7.
Asıl dikkatimi çeken ise bu tahminlerin (hedeflerin) yer aldığı görselin başlığı oldu: “Dezenflasyon Süreci Sonunda Tek Haneli Enflasyon”.
Yok, artık hemen herkesten duyarak ne yazık ki giderek alışmaya başladığımız ‘dezenflasyon’ garabetine takılmadım. Takılsaydım, “ne var, ‘enflasyon’u kullanıyorsun da ‘dezenflasyon’u neden sevmiyorsun” diyenler çıkabilirdi. Benim cevabım da “her geçen gün Türkçemizi biraz daha bozmak zorunda mıyız” olurdu.
Dikkat: Enflasyonda düşüş süreci 2027’de bitiyor. Kaçla? Yüzde 7 ile. Yani, ‘kağıt üstünde -OVP’de- bile Türkiye’ye layık gördüğümüz en düşük enflasyon düzeyi yüzde 7. Durun, hemen bugünkü enflasyonla karşılaştırmayın. Bir ufuk meselesi bu. Unutmayın, pandemi sonrası çoğu gelişmiş ülkede enflasyon yüzde 7-9 aralığına çıkınca herkes ayağa kalktı. Yüzde 7 yüksek bir oran.
ABD’nin seçeceği 47’inci Başkan, Türkiye’nin 12 Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çalışacağı 5’inci Başkan olacak. AK Parti…
İçişleri Bakanlığı 4 Kasım sabahı Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü, Batman Belediye başkanı Gülistan…
Karl Marx’ın meşhur sözüdür: tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekrarlanır. CHP’li İstanbul Büyükşehir…
ABD’nin Orta Doğu’dan da sorumlu Merkezi Komutanlığı (CENTCOM) 1 Kasım’da gönderileceği duyurulan ilk B-52 stratejik…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanmasını protesto etmek için düzenlenen mitingdeki…
Avrupa Komisyonu'nun üyeliğe aday ülkelerin son bir yıl içindeki gelişmelerini değerlendiren yıllık raporu, 30 Ekim…