El Cezire kanalının geçen yıl yayınladığı bir Tariq Nafi haberi ile İsrail’in Filistin’i kontrol altında tutabilmek için kullandığı inanılmaz bilişim altyapısından haberim oldu. Uluslararası Af Örgütü konu hakkında sonrasında birçok açıklama yayınladı ve Şubat ayında The Guardian dahil pek çok medya kuruluşu da kendi bulgularını paylaştı.
Artık iyice dozunu artırmış tek taraflı şiddet yüzünden bölge hakkında politika ve savaş haricinde başka konuları konuşabilmek imkânsız hale geldi. Ama bu teknolojik altyapı her ikisini de yatayda desteklediği ve işlerin bu noktaya gelmesinde önemli bir rolü olduğu için yazmak istedim.
İlk adım: Fişleme
Bu bölgede fişleme İngilizlerin işgale hazırlık döneminde başlıyor. Osmanlının bölgedeki yöneticilerini, toplumların önemli figürlerini ve din insanlarını fişleyen dosyalar yıllar sonra İsrail’in bölgeyi kontrol edebilmesi için de önemli bir ilham kaynağı olmuş.
Arşivlerden anlıyoruz ki İngilizler köy köy başta din görevlileri olmak üzere önemli sayılan hemen herkesi İngilizlere bakışlarına göre, para ile satın alınıp alınamayacaklarına göre, kısaca nasıl kullanabileceklerine ya da nasıl baskı yapabileceklerine göre çok detaylı şekilde kâğıda dökmüşler.
İsrail de aynı sistemi modern teknoloji ile sürdürüyor. Halbuki çok iyi bilmeleri gerekirdi ki soykırıma giden ilk adım fişlemedir. Toplumundaki bir azınlığı başarılı şekilde fişleyebilirseniz onlar üzerinde istediğiniz gibi baskı kurabilirsiniz.
İkinci adım: Oyunlaştırma
Peki, İsrail devleti milyonlarca kişiyi nasıl fişlemeyi başarıyor?
Bir noktaya kadar bunu başarmak için sokak kameralarından destek alıyorlar. Çünkü artık yüz tanımlama yapabilen alt yapıya sahip kamera sistemleri tüm dünyada kullanılıyor. Dünyanın geri kalanında sokak kameraları ile ülkelerin vatandaşları arasında düşük yoğunluklu savaşlar sürüyor. İngiltere’de polis kameralarını boyuyorlar ve kesiyorlar. Filistinde ise halkın böyle bir eyleme girmesi mümkün olmuyor.
Ama fişlemenin esas yapıldığı platform asker, polis ve diğer devlet görevlileri ve hatta bazı yerlerde yerleşimci İsrail vatandaşlarının kullandığı mobil cihazlar ve Wolf Pack (Kurt Sürüsü) yazılımı. Wolf Pack aslında çok büyük bir veri tabanı. Kırmızı, mavi ve beyaz versiyonları var.
Red Wolf (Kırmızı Kurt) askerler tarafından kalıcı kontrol noktalarında biyometrik verileri toplamak için kullanılıyor.
Blue Wolf (Mavi Kurt) sahadaki asker ve polisler tarafından kullanılan bir yüz tanıma sistemi.
White Wolf (Beyaz Kurt) da yerleşimciler için.
Ve normalleştirme
Filistinli işçiler ya da komşuları hakkında her türlü bilgiye ulaşabiliyorlar. Herhangi bir Filistinli kontrol noktalarında durdurulduğunda, ya da bir eve baskına gidildiğinde fotoğrafı çekiliyor ve sisteme giriliyor. Ayrıca diyelim ki bir çocuk askerlere vurmaya çalıştı, bu da not olarak giriliyor, böyle o çocuk büyüdüğünde de asabiyetini onun ile karşılaşan tüm İsrail yetkilileri biliyor.
Askerler daha çok kişinin fotoğrafı ve bilgilerini girmeleri için birbirileri yarıştırılıyor ve çeşitli ödüller veriliyor. Bu sayede her gün binlerce Filistin’in kişisel bilgileri Wolf Pack’e akıyor.
Son olarak toplanan tüm bu bilgiler toplum üzerinden baskı yaratmak için önemli bir ara oluyor. Kimlerin kullanılabilir olduğunu, kimin akrabasına baskı yapılacağını, kimin tutuklanacağını vs bu veri tabanı üzerinden kolaylıkla tespit edebiliyorlar. Tüm bu bilgiyi ele geçirilen bir mektup, e-mail ya da telefon görüşmesindeki kişilerin hızlı tespitinden tutun da aranan bir Filistinlinin kısa sürede bulunmasına kadar yerde kullanıyorlar. Ayrıca yerleşimciler de sokakta karşılaştıkları komşularına baskı için bu bilgilerden faydalanıyor.
Görüldüğü gibi yüksek teknoloji insanlık adına olumlu sonuçlara olduğu gibi çok yıkıcı toplumsal sonuçlara da yol açabiliyor.
İsrail’in Gazze ve Ramallah’ta Filistinlilere baskısını iyice artırdığı bugünlerde uygulanan şiddetin sadece topla tüfekle olmadığını hatırlamamız gerekiyor.
Diyelim ki o gün fiziki saldırıya uğramamış olsalar, görece sakin bir gün geçirmiş olsa da Wolf Pack yazılımı sayesinde Filistinliler hiçbir zaman rahat olamıyor.