Türkiye’yi hedef alan iki vekil gücün liderlerine ilişkin Ekim ayında, ardı ardına önemli gelişmeler yaşandı. Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) lideri Fethullah Gülen, 20 Ekim 2024 tarihinde ABD’de vefat etti. Aynı günlerde FETÖ terör örgütü tarafından 15 Temmuz’da bombalanan Gazi Meclis’te, diğer terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın, DEM Parti milletvekillerine hitap etmesi, PKK’nın silah bırakması gündeme geldi.
Bu gelişmeler ışığında önce bir durum tespiti yapmak gerekli. Çözüm ise kolay değil.
PKK/YPG ile mücadele, bu örgütün barışçıl yollardan tasfiyesi, Türkiye’nin toprak ve ulusal bütünlüğünü açısından kritik öneme haiz. Bunun için atılacak her adım çok kıymetli. Bu adım Türkiye’nin sadece terörle mücadelesi anlamına gelmiyor. Aynı zamanda Türkiye’nin jeopolitik, jeoekonomik ve jeostratejik çıkarları açısından da önemli. Bu Türkiye açısından olduğu kadar, bölgesel ve küresel ölçekte sonuçlar doğurabilecek bir konu.
PKK terör örgütü, sadece Türkiye’nin değil, Irak, Suriye ve İran’ın da çıkarlarına ve güvenliğine bir tehdit oluşturuyor. İran, yakın gelecekte bu konuda daha çok endişe duyacaktır.
Türkiye’nin PKK’nın tasfiyesine, ulusal güvenliğine tehditi sıfırlayacak olumlu ve kalıcı adımların atılması Türkiye’nin Suriye ve Irak ile belki daha sonra İran ile ilişkilerini geliştirmesine de temel teşkil edecektir.
PKK’nın 40 yıldır devam eden terör faaliyetleri sonucunda tesis edilen kurumlar, ekonomi ve finans kaynakları ve bunlardan nemalanan organize suç örgütleri de var. Varoluş nedenleri ortadan kalkacak bu marjinal aktörler, silah kaçakçıları, uyuşturucu baronları ne yapacaklar?
Sayıları on binlerle ifade edilen PKK/SDG’li teröristler silah bıraktıktan sonraki durumları da önemli. Örgütün Kandil ve Suriye’deki lider kadrosu ve militanlarının durumları ne olacak? PKK’nın silahlarını kim teslim alacak?
Bu sorunun çözümü, Kürt halkı için de beklenen ve istenilen bir çözüm olacaktır. Bölgeye önce, en temel insan hakkı olan, yaşam hakkı sonrasında ise güvenlik ve refah getirecektir.
Geçmiş yıllardaki örneklere bakıldığında Adana Mutabakatına giden ve sonrasında yaşanan gelişmelerin, bölgede huzur ve güvenlik açısından olumlu katkıları olduğu görüldü. Hatta bu olumlu gelişme, Suriye Türkiye arasında “stratejik ortaklık” düzeyine kadar genişledi.
Ancak son 10-15 yıldır MİT tarafından ele alınan, siyasi olarak desteklenen Oslo (2009) ve açılım/çatışmasızlık (2013/2015) süreci başarısızlıkla sonuçlandı. Hendek olayları hafızalarda taze ve yerini koruyor.
Konunun çözüm şekli kolay olmadığı gibi sürdürülebilir olması da kolay değil. Denklemde sadece PKK ve karşı tarafta Suriye, Irak, İran ve Türkiye yok. ABD ve Rusya gibi küresel ve bölgesel aktörler de var. Batının asırlık sözde bağımsız kürdistan hayalleri var.
ABD’de Donald Trump’ın göreve başlamasıyla Türkiye için bölücü terörle mücadelede yeni fırsatlar doğar mı? Beklenti bu yönde. Ancak İsrail, gerek İran gerekse Hizbullah ve Hamas karşısında beklentilerinin ötesinde kazanımlar sağladı. İsrail ve ABD, İran’ı daha fazla sıkıştırmak isteyecektir. Trump ilgi alanını Asya Pasifiğe yöneltmeden önce İsrail’in güvenliğini sağlamak zorunda.
ABD askerlerinin Suriye’den çekilmesi halinde İran, Suriye’deki bu boşluğu doldurmak isteyecektir.
Bir diğer faktör İŞİD, Suriye’nin kuzeyinde SDG’nin kontrolündeki alandaki cezaevlerinde 5.000 İŞİD üyesi tutuklu.
Bunların durumu ne olacak?
Sürecin, provoke, sabote edilecek bir karaktere sahip olduğu da bilinmelidir.
Kısaca, MHP lideri Bahçeli’nin önerdiği şekilde PKK’nın silah bırakması için muhatap alınacak tek bir örgüt lideri veya aktör yok.
Birden fazla örgüt liderin yanı sıra küresel aktörlerin de ikna edilmesi gerekiyor. Bağımsız sözde kürdistan hayalinden vazgeçilmeli.
Silah kaçakçıları ve uyuşturucu baronları da sistem dışına itilmeli.
Çözüm için güçlü bir siyasi irade gerekli olmakla birlikte yeterli değil. Sürecin hukuki boyutu da önemli. Oslo görüşmelerine katılan MİT görevlilerinin ve Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Hakan Fidan’ın diğer vekil güç FETÖ mensubu savcılar tarafından ifadeye çağrılmaları hafızalardaki yerini koruyor.
Her şeyden önce kamuoyunun ikna edilmesi, diplomasinin, asker ve diğer güvenlik, istihbarat bürokrasinin katkısı ve görüşleri de önemli.
Türkiye bu açıdan şanslı, zengin tarihi ve devlet yönetim becerisinin, devlet aklının yanısıra, diplomatik, askeri ve güvenlik/istihbarat alanında tecrübeli bir bürokrasiye ve geleneklerine sahip bir ülke. Siyasiler bu tecrübelerden faydalanmalı.
PKK terörünün sonlandırılmasında, 1998 yılında imzalanan “Adana Mutabakatı”na giden konjonktür ve sonrası da referans olarak alınmalı, güncel jeopolitik gelişmelere, güvenlik politikalarına uygun adımlar atılmalıdır.
Başlangıçta taraflar (Türkiye, Abdullah Öcalan ve diğer lider kadro, DEM) ilk somut adımları atmalı, gerekli siyasi ve hukuki güvenceler sağlanmalıdır. Denklemin birden çok değişkeninin sürece olumlu katkıda bulunmaları sağlanmalıdır. Ancak küresel ve bölgesel aktörlerin gereğinden, ihtiyaç duyulandan fazla işin içine girip, çözümsüzlüğe yol açma olasılıkları da en aza indirgenmelidir. Küresel güçlere, hayallerinden vazgeçmeleri gereği net bir şekilde anlatılmalıdır.
Süreci baltalayacak provokasyon ve ajitasyonlara fırsat verilmeyecek tedbirler baştan alınmalıdır.
Süreç imkansız değil ancak kolay da değil. Bu süreç bir 40 yıl daha devam edemez. Daha önceki süreçlerden, girişimlerden dersler çıkarılmalıdır. İyi planlama, toplumun her kesiminin katılımı ve onayı, etkin bir kriz yönetimi ile çözüme adım adım ulaşılabilir.
Yeter ki çözüme siyaset üstü yaklaşılsın, Türkiye’nin zengin Devlet tecrübesi ve Devlet aklından yararlanılabilsin.
President Tayyip Erdoğan welcomed Donald Trump's return to the US presidency. During Trump's previous tenure,…
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Donald Trump’ın yeniden ABD Başkanı seçilmesine memnun oldu. Bir sorun çıktığında doğrudan…
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 13 Kasım’da Ankara Büyükşehir Belediyesine usulsüz harcama soruşturma başlatmasından saatler sonra İstanbul…
Türkiye’de ana siyasi gelişmelerin birçoğunda belirleyici olan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) genel başkanı Devlet Bahçeli;…
Nobel ödülüne layık görülmesi hepimizi gururlandıran (ve bir GS Lisesi mezunu olarak benim de özellikle…
Kamuoyunda etki ajanlığı ya da etki casusluğu yasası olarak bilinen yasa önerisi, ikinci defa TBMM’de…