Başlıktaki tanım bana ait değil. Dünyanın en zengin adamlarından, ABD’nin 20 Ocak’ta görevi devralacak seçilmiş Başkanı Donald Trump’ın da gözdesi olan Elon Musk kendisini böyle tarif ediyor. 2022 yılında 44 milyar dolara Twitter platformunu satın almasıyla birlikte, milyarder iş adamı kendisine yeni bir oyuncak, yeni bir meşgale bulmuş oldu adeta. O günden bu yana, adını X olarak değiştirdiği sosyal medya platformunu kendi dünya görüşüne ve çıkarlarına uygun şekilde mesajlar yaymak amacıyla kullanmakta beis görmüyor.
2025 sosyal medya üzerinden yürüyen politik mesaj trafiği bakımından doludizgin başladı. Ocak ayının ilk haftasına neler sığdırmadık ki! Trump’ın Danimarka’dan Grönland’ı satın almak istemesi, Kanada’da Başbakan Justin Trudeau’nun istifası ardından ülkenin ABD’nin 51. eyaleti olabileceği önerisi gibi aklımızla oynayan demeçler gündeme bomba gibi düştü. Gelişmelerden anlamlı bir bütün çıkarmaya çalışmak da uzmanlara kaldı tabii. Bütün bunlar yaşanırken, Trump’ın vekili gibi hareket eden Musk hemen her fırsatta X’den yayınladığı mesajlarla Trump’ı desteklemeyi ihmal etmedi. Trump’la içli dışlı ilişkisi bir yana, 211 milyondan fazla takipçisi olan Musk’ın sahip olduğu platformda algoritmaları da kontrol edebildiği düşünülürse, provokatif paylaşımlarına bakıp “saçmalıyor,” diyerek göz ardı edebileceğimiz bir pozisyonda değil.
Musk İngiliz gündeminde
Son bir haftadır İngiltere gündemini Musk’ın Başbakan Keir Starmer ve hükümetini hedef alan X paylaşımları meşgul ediyor. Musk’ın İngiltere’ye olan ilgisi çok da yeni sayılmaz. Aslında Musk, İşçi Partisi seçimleri kazandığından bu yana hükümetin açıklarını yakalama derdinde. Ama asıl yoğun mesaj bombardımanına Temmuz ayında Southport’ta dans kursundan çıkan üç kız çocuğunun bıçaklanması olayını takiben ülkenin çeşitli bölgelerine yayılan protestoların ardından başladı. Protesto gösterileri saldırının failinin kimliğine ilişkin sosyal medya kanalları üzerinden aşırı sağcı grupların yalan haber yayması neticesinde büyümüştü.
Musk, gerek kendi paylaşımlarıyla gerekse X platformunda daha evvel bloke olan bazı hesapları yeniden aktive ederek protestolara -ifade özgürlüğü ve göçmen karşıtlığı temaları üzerinden-destek vermişti. Musk’ın özellikle İngiltere’yi etkisi altına alan protestoların arkasında olduğu düşünülen asıl adı Stephen-Yaxley-Lennon olan Tommy Robinson’a destek vermesi oldukça tepki çekmişti. Zira halkı galeyana getirmek ve dava sürecine müdahale gibi çeşitli suçlardan hüküm giymiş olan Robinson son olarak hazırladığı belgeselde Suriyeli bir mülteci çocuk hakkında asılsız iddialarda bulunmaktan ötürü 18 aya mahkum olduğu hapis cezasını çekiyor.
2025 yılına girdiğimiz şu günlerde Musk’ın İngiltere siyasetine ilişkin yaptığı yorumlar, kamuoyunu yönlendirmek suretiyle iç siyasete müdahale üzerinden yeni bir tartışma başlattı. Musk, ilk olarak İngiltere’de seçimlere gidilmesi gerektiğini savunarak, popülist sağı temsil eden Reform partisine oy verilmesi çağrısında bulundu.
Çocuk istismarı davası
İngiltere’nin Kadın ve Çocuklara Karşı Şiddetin Önlenmesinden sorumlu Bakanı Jess Phillips de Musk’ın eleştirilerine hedef oldu. Musk, Phillips’in Oldham’da çocukları fuhuşa sürükleyen çetelerin operasyonlarına ilişkin ulusal bir soruşturma açılmasına karşı çıkması dolayısıyla hapse atılması gerektiğini söyledi. Bunun üzerine Phillips’e çok sayıda tehdit mesajı gelmeye başladı.
Aslında Musk paylaşımlarıyla kökü geçmişe dayanan bir sorunu gerçekleri çarpıtarak, Starmer hükümetine aleyhine manipülasyon yapıyor. Çocuk istismarı meselesinin yaklaşık 16 yıllık bir geçmişi var ve iddialar sadece Oldham’a mahsus da değil, Rotherham, Cornwall, Derbyshire, Rochdale ve Bristol’ı da içeriyor. Üstelik sorunla mücadele için ulusal ölçekte bir soruşturma da yapılmış ve 2022 yılında Alexis Jay tarafında yayınlanan raporda bu sorunla mücadele için atılması gereken adımlar da sıralanmış.
Rapor, 1997-2013 yılları arasında yaklaşık 1400 çocuğun cinsel istimara uğradığını, kolektif ihmaller ve hatalar sebebiyle çocuk koruma kanunlarının düzgün işletilmediğini, özellikle yetkililerin gelen şikayetlere ilişkin failler lehinde önyargılı yaklaşımlarının suçların cezasız kalmasına sebep olduğunu ortaya koyuyor. Musk’ın konuyla ilgili Starmer’ı hedef almasının başlıca sebebi, Starmer’ın 2008-2013 yılları arasında başsavcılık yapmış olması. Ancak o dönem Starmer ile birlikte çalışanlar Musk’ın iddialarının yersiz olduğunu, Starmer’ın bu suçlarla mücadelede önemli adımlar attığını öne sürüyor. Benzer şekilde Musk’ın eleştiri oklarına hedef olan Phillips’e de özellikle şiddet mağduru kadın ve çocuklardan, kurbanların yakınlarından destek yağıyor.
Musk’ın İngiltere siyasetine ilgisinin ardında ne yatıyor?
Musk’ın İngiltere’ye artan merakının sebebini, gerisinde herhangi bir gizli ajandası olup olmadığını kestirmek kolay değil. Aslında kendisi benzer bir şekilde Noel öncesinde Almanya iç siyasetine dair de yorumlarda bulunmuş, Şubat’ta düzenlenecek seçimlerde aşırı sağ Alternative Für Deutschland AFD partisini destekleyen paylaşımları tepki çekmişti.
Bazı yorumcular, Musk’ın Starmer hükümetini hedef almasının gerisinde İngiltere’de 6 Ocak itibariyle yürürlüğe giren Çevirimiçi Güvenlik Yasası (Online Security Act 2023) olduğunu öne sürüyor. Söz konusu yasa, sosyal medya ağları da dahil olmak üzere internet hizmet sağlayıcılarının OFCOM tarafından denetlenmesini ve dezenformasyon, hukuk dışı içerik ve ifade özgürlüğünü suistimal eden paylaşımlara rastlandığı takdirde hizmet sağlayan şirketlerin 18 milyon Sterlin’den başlayarak dünya çapında kazandıkları gelirin yüzde 10’una tekabül eden cezalara çarptırılmasını öngörüyor. Musk’ın X platformunda “Amerikalılar İngiltere’yi polis devleti tiranlığından kurtarmalı mı?” sorusunu yönelttiği anketin bu yasayla ilgili olduğu düşünülüyor. Öyle dahi olsa, söz konusu paylaşımların İngiltere kamuoyunda ters teptiğini ve Musk’a dair olumsuz bir algı yarattığını söyleyebiliriz.
Musk’ın derdi ifade özgürlüğü mü?
Şayet Musk’ın derdi gerçekten ifade özgürlüğü olsaydı, bu konuda sicili çok daha kötü olan Çin veya Rusya gibi ülkeleri eleştiriyor olması gerekirdi. Mesele çocukların güvenliğiyse, örneğin, Ruslar tarafından Ukrayna’dan kaçırıldığı iddia edilen yaklaşık 20bin çocukla ilgili tek bir paylaşımı olmaması da düşündürücü. Elbette, Musk’ın Çin’de yatırımları olduğu biliniyor. Hatta bu al-ver ilişkisinin desteklediği Trump yönetiminin Çin politikalarıyla nasıl bir arada yürüyeceği merak konusu.
Öte yandan, Musk’ın Almanya ve İngiltere’de hedef aldığı hükümetlerin liberal demokratik çizgide olmalarının yanı sıra bir diğer ortak noktası Rusya-Ukrayna Savaşı’nda Kiev’den yana oluşları. Almanya’nın Avrupa savunma bütçesinin artırılmasına destek verecek kilit ülkelerden bir oluşu, yine İngiltere’nin AB üyesi olmamasına rağmen Avrupa savunması açısından bir başka belirleyici aktör olması-özellikle Trump yönetiminin Avrupa savunması ve NATO konusundaki tereddütleriyle birlikte değerlendirdiğimizde, önümüze düşündürücü bir tablo çıkıyor.
Tüm bu dolaylı algı mühendisliği hedef alınan ülkelerde doğacak siyasi istikrarsızlık yoluyla dış politikada hizalanma yaratma çabası mı? Böylesi bir hesap tutar mı? Cevabını veremediğimiz bu sorular aslında siyasette giderek algıların egemen olduğu bir dünyaya doğru ilerlerken bilgiye erişim, dezenformasyonla mücadele, algı yönetimi ve rıza üretimi gibi konuların geleceğimizi nasıl şekillendireceği üzerine bizleri düşünmeye ve önlem almaya teşvik etmeli.