Köprü zamlarında gizli formül: Vatandaş, hem geçiş ücreti ödüyor hem de gizli anlaşmalardan daha düşük tutulan ücretler nedeniyle oluşan fark, devlet bütçesinden karşılanarak dolaylı yoldan yine vatandaşa yansıtılıyor.
Yap-İşlet-Devret (YİD) modeliyle inşa edilen köprü ve otoyollarda geçiş ücretleri sözleşmelerde belirlenen rakamların altında tutulsa da, aradaki fark hazineden karşılanarak yine vatandaşa yansıtılıyor.
Gazeteci Çiğdem Toker, T24’te kaleme aldığı yazısında köprü geçiş ücretlerinin belirlenmesinde uygulanan sistem ve son zamların perde arkasını değerlendirerek, düşük görünen ücretlerin gerçekte devlet bütçesi üzerinden yine vatandaşa yüklendiğini yazdı.
Toker’in aktardığına göre, YİD projelerinde geçiş ücretleri, şirketler ile devlet kuruluşları arasında imzalanan ve “ticari sır” gerekçesiyle kamuoyuna açıklanmayan sözleşmelerle belirleniyor. Bu sözleşmelerde geçiş ücretlerinin nasıl hesaplanacağına dair özel formüller yer alıyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yakın zamanda MÜSİAD toplantısında yaptığı açıklama zam oranları ile ilgili dikkat çekici nitelikte.
Şimşek konuşmasında, “Enflasyon sepetinde bir karşılığı olmayan ürünleri yeniden değerleme oranında artırdık, enflasyon sepetinde ağırlığı olan, karşılığı olan ürünleri ise enflasyon hedefiyle tutarlı bir şekilde, hatta onun altında artırdık” ifadelerini kullandı.
Toker’in araştırmasına göre, mevcut geçiş ücretleri sözleşmelerde belirlenen başlangıç ücretlerinin altında seyrediyor.
Örneğin:
Son zamlarla birlikte Çanakkale Köprüsü geçiş ücreti yüzde 35 artışla 790 TL’ye, Yavuz Sultan Selim Köprüsü yüzde 15 artışla 80 TL’ye, Osmangazi Köprüsü ise yüzde 43 artışla 795 TL’ye yükseldi.
İdare, sözleşmelerde yer alan özel bir maddeye dayanarak geçiş ücretlerinin belirlenen tavan ücretlerin altında uygulanmasını isteyebiliyor. Ancak Toker’in vurguladığı kritik nokta, bu uygulamanın gerçekte vatandaşa çifte maliyet getirmesi:
“İktidar bu tutarların sözleşme uygulanırsa çok yüksek olacağına kanaat getirirse, düşük tutar ilan etmesini istiyor. Ancak aradaki farkı şirkete her hâl ve şartta ödüyor. Çünkü şirketlerin gelir kaybetmemesi gerekiyor.”
Toker, bu projelerin banka kredileriyle gerçekleştirildiğini ve bankaların kredilerin geri ödenebilmesi için sözleşmelere özel formüllerin konulmasını şart koştuğunu belirtiyor.
Toker, bu durumun vatandaşa olan maliyetini şöyle açıklıyor: “Bu projeleri, ‘milletin cebinden beş kuruş çıkmadan’ banka kredileriyle gerçekleştirdiler. Bankalar da verdikleri krediyi geri alabilmek için sözleşmelere bu formülasyonların konulmasını şart koştu.” Yani vatandaş, hem geçiş ücreti ödüyor hem de düşük tutulan ücretler nedeniyle oluşan fark, devlet bütçesinden karşılanarak dolaylı yoldan yine vatandaşa yansıtılıyor.
Yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz: T24
Türkiye, 5 Aralık 1934’te kadınların verdiği mücadelenin sonucunda kadınlara seçme ve seçilme hakkını tanıdı. Fransa’dan…
TBMM Komisyonunun 4 Aralık toplantısı AK Parti-MHP ittifakının “Terörsüz Türkiye” sürecinin 2026 yılının ilk yarısındaki…
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rusya-Ukrayna savaşının giderek daha geniş bir coğrafyaya yayıldığını, bunun “çok korkutucu…
İçişleri Bakanlığı 2 Aralık gecesi 22.15te Irak Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani’nin 29…
Dün, 1 Aralık, Ankara’da “Ortak Geleceğe Birlikte Bakmak” başlıklı bir çalıştay vardı. Diyarbakır merkezli araştırma…
Barışın kaderi çoğu zaman masadaki teknik maddelerle, güç dengeleriyle ve takvimlerle açıklanır. Oysa eksik olan…