Siyaset

Türkiye-Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri: demir tavında dövülür

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Paşinyan 2022’de Prag’taki Avrupa Siyasi Topluluğu sırasında sohber ederken görülüyor.

Azerbaycan Dışişleri Ceyhun Bakanı Bayramov 13 Mart’ta son Karabağ Savaşının (19-20 Eylül 2023) Azerbaycan’ın zaferi ile sonuçlanmasından bu yana müzakeresi sürdürülen barış anlaşması hükümleri üzerinde Ermenistan’la mutabakata varıldığını açıklamıştır. Antlaşma metni henüz açıklanmamıştır. Ancak bu mutabakat ile, Azerbaycan’ın temel isteklerinin karşılandığı, Karabağ üzerindeki Ermeni iddialarını sonlandırıldığı, Karabağ’ın yeni nüfus kompozisyonunun korunduğu, iki ülke arasındaki sınırların kesinleştirildiği anlaşılmaktadır. Öte yandan tarihi toprak iddialarına yer vermesi nedeni pürüzlü kalan anayasa ve ilgili mevzuat değişikliği konusunda Ermenistan’ın anayasayı değiştirme taahhüdü altına girmekle yetindiği görülmektedir.
Durumu değerlendirirken daima göz önünde tutulması gereken bir gerçek de Karabağ sorununun, Azerbaycan -Ermenistan uyuşmazlığının sadece iki devlet, yani Azerbaycan ve Ermenistan arasında değil iki millet, Türkler ve Ermeniler arasındaki daha kapsamlı olan tarihten kaynaklanan “zıtlığın” bir parçası olduğudur. Varılan mutabakat iki milleti de ilgilendiren bölge düzenini etkileyecek bir aşamadır. (*)

Geçmişte Türkiye’nin hatası

Türk Ermeni ilişkilerinin normalizasyonu konusunda inisiyatif hep Türkiye’den gelmiştir. Bunun gerisindeki hesap Türkiye -Ermenistan arasındaki ilişkilerin düzelmesinin, diasporanın Türkiye aleyhindeki faaliyetlerini durdurmasına hizmet edeceği ve Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarının hiç olmazsa bir kısmının kurtarılmasına yardımcı olacağı idi.
Ancak diaspora ve Ermenistan kilisesi için Türk düşmanlığının yaşatılmasının birleştirici ve kimlik tayin edici rolü küçümsenmiş, Ermenistan ile diasporanın dinamiklerini ayrı ayrı ele alınması gereği pek kavranamamıştı. Bu teşebbüsler sürdürülürken diasporanın kendine biçtiği ana görevin Türkiye-Ermenistan yakınlaşmasını baltalamak olduğu idrak edilememişti.
ASALA’nın neredeyse tüm dünya tarafından desteklenen veya hoş görülen cinayetleri, Rusya’nın yardımı ile güçlenen Ermenistan Ordusu’nun zayıf Azerbaycan Ordusuna karşı 1993’te kazandığı kolay zafer, milyonu aşkın Azerbaycan Türkünü kısa sürede yerlerinden edilebilmesi, Taşnak Partisinin etkisinde olan Ermenistan liderliğini cesaretlendirmiştir. (Sovyet/Rus ordusunda Türklere geri hizmetlerde görev yaptırılırken, Ermeniler muharip sınıflara ayrılırdı.)
Böylelikle Ermenistan işgal ettiği topraklardan vazgeçmek bir yana, tarihi iddialarından da taviz vermeye yanaşmamış, diaspora ile birlikte uluslararası kamuoyunu Türkiye ve Türkler aleyhine kışkırtmayı sürdürmüştü.

Ermenistan neyi kavrayamıyor

Nitekim gene Türkiye’nin ön alması ile ve hala anlaşılamayan bir nedenle İsviçre’nin arabuluculuğunda, zoraki imzalanan, ancak ne Azerbaycan ne de Ermenistan’ı tatmin eden 20082009 protokolleri beklendiği gibi ölü doğmuştu.
Azerbaycan-Ermenistan savaşının Ermenistan’ın kalıcı zaferi ile sonuçlandığı inancı Ermenistan’ın uyuşmaz tutumunu pekiştirmişti.
Halbuki Ermenistan’ın göremediği önemli husus bu durumun Ermenistan’ın kendi gücünden çok aldığı uluslararası destek sayesinde ortaya çıkıp sürdürebildiğiydi. Sözde “Karabağ sorununun adilane çözümü için kurulan” AGİT Minsk Grubunun Eşbaşkanları, büyük ve etkili Ermeni nüfusuna sahip ABD, Fransa ve Rusya temsilcilerinden oluşmuş, ana uğraşı ise Ermenistan’ın toprak kazançlarını meşrulaştırma olmuştu.

Azerbaycan’ın zaferi ve Paşinyan

Dolayısıyla Azerbaycan’ın topraklarını ancak savaş yoluyla geri alabileceği idrak edilmiş, Azerbaycan da hazırlıklarını ona göre yapmaya başlamıştı. Azerbaycan topraklarının ve Hankendi’nin (Ermeniler için Stepanakert) geri alınması ile nüfus dengesinin sağlanması sonucunu doğuran 2020 ve 2023 zaferleri Ermenistan’ı bu sefer talep eden taraf olarak müzakere masasına oturmasını sağlamıştır.
Azerbaycan bu zaferleri askeri gücü kadar uluslararası ortamın uygunluğu sayesinde gerçekleşebilmiştir. Zira, eğer uluslararası ortam uygun olmasa idi Azerbaycan’ın yıllar içinde geliştirip takviye ettiği silahlı güçlerini tam kapasiteyle kullanması mümkün olamazdı.
Bugün, masanın Ermenistan tarafında oturan liderin kimliği ve gerçeklere sadakati, barışa ulaşma niyetinin sembolü sayılabilir. Nikol Paşinyan, Ermenistan Cumhuriyetinin 1991’de kuruluşundan beri-belki belirli ölçüde Levon Ter Petrosyan’ın istisnası ile- hayal dünyasını terk edip gerçekleri isteyerek veya istemeyerek kabul eden tek liderdir.

Paşinyan: önce Ermenistan

Barış ihtiyacı içinde olan Ermeni halkına gerçekleri söylemekten kaçınmamakta, Ermeni Vatanının 29 bin kilometrekarelik mevcut toprakları olduğuna, bunun doğusunun batısının olmadığına inandığını söylemekte ve halkının da bunun bilincinde olmasını istemektedir.
Ayrıca neredeyse kutsal sayılan devlet sembollerini bile eleştirmekten kaçınmamakta, Devlet Armasında bulunan Ağrı Dağı sembolünün orada yer almasını başka bir devletin toprağında olduğu gerekçesi ile uygun görmemekte, soykırım iddialarının gerçekliğini dahi sorgulamaya cesaret edebilmektedir. Başka bir deyimle önce Ermenistan demektedir.
Paşinyan’ın bir başka özelliği de iki savaş kaybetmiş olmasına, Ermeni kimliğinin parçası olan bazı mitleri, tepkilere aldırmadan, yok saymasına rağmen hala Başbakan olarak görev yapabilmesi ve halkın ona güvenin sürdürebilmesidir.
Ancak bu güven ve halkın desteği azalmaktadır. Zira Paşinyan Ermenistan halkına hala bir şey verememiştir.

İnisiyatif Azerbaycan ve Türkiye’de

Öte yandan Ermenistan, Paşinyan’dan ibaret değildir. Hala gücünü koruyan diaspora desteğinde bir Taşnak Partisi Türk aleyhtarı bir Kilise vardır. Türk-Ermeni barışını istemeyen bir diaspora ve başta ABD, Fransa, Rusya, İran gibi devletler vardır. Zira bu barış onların bölge işlerine karışmalarının bahanesini ortadan kaldıracaktır. Varılan bu mutabakatı baltalamaya hazırdırlar.
Akılda tutulması gereken şu anda bölgeyi etkileyebilecek devletler öncelik taşıyan başka konularla meşguldür. Ancak bir süre sonra koşullar değişebilir, uluslararası ortam değişebilir, Ermenistan’ın o günkü yöneticileri 1992-1993’de olduğu gibi başka ülkelerin desteği ile bugün elde edilen sonucu değiştirmeye kalkabilir.
Demir tavında dövülmelidir.
Bölgenin içinde bulunduğu ortamda inisiyatif Azerbaycan ve Türkiye’nin elindedir. Türkiye’nin imzalanacak barış anlaşmasını bölgede kalıcı barış ve istikrarın temeli haline getirmeye çalışması gerekir. Bunun en etkili yolu da bu belgenin refah arttırıcı bir işlev görmesini sağlamaktır.

Refah artırıcı işbirliği

Türkiye ve Azerbaycan, Azerbaycan–Ermenistan Barış Anlaşmasının imzalanması ve yürürlüğe girerek tüm hükümleri ile uygulanmaya başlamasından sonra sınır ticaretini başlatmaya hazır olduklarını şimdiden açıklamalıdırlar. Bunu, üç devletin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi çerçevesinde “Sınır Aşan İşbirliği” anlaşmasının izleyebileceğine de değinilmelidir.
Sınır aşan iş birliği ile canlandırılacak ekonomik ilişkilerin refah arttırıcı bir etkisi olacağı şüphesizdir. Unutulmamalıdır ki neredeyse yüzlerce yıldır birbiri ile savaşan tarafları, örneğin Fransa ve Almanya’yı ortak çabalarla elde edilen refah artışı dost haline getirmiş ve aralarında savaş ihtimalini ortadan kaldırmıştır.
Tarihi hatırladığımız zaman bölgedeki anlaşmazlıklarının üçüncü devletler tarafından körüklediğini görürüz. Üç devletin kendi aralarında anlaşmaları ve işbirliğine girişmeleri üçüncü devlet müdahalesinin önünü kesecektir. Üçüncü ülkelerin etkisinden sıyrılabilmiş güney Kafkasya, tarihinde hiç kavuşamadığı bir istikrara ve refaha kavuşabilecektir. Buna ulaşmanın anahtarı bugün bizlerin elindedir. Böylelikle, Türk -Ermeni meselesinin toprak unsuru, bu antlaşma ile hukuk temeline dayanan bir çözüme kavuşturulmuş olacaktır. Kilise ve diaspora’nın bu olumlu aşamadan etkilenmemeleri zordur. Ancak onlarla mücadele ayrı yaklaşım ve yöntemlerle mümkündür.

Not:

(*) Bu tutuma son somut örnek Suriye’de karışıklıklar başladığında ülkeyi terk etmek isteyen bazı Ermeni tüccarlara kapımızın açık olduğu mesajının bizzat zamanın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün talimatı ile iletilmesi , Suriyeli Ermeni tüccarların da daveti kabul etmelerine rağmen bir süre sonra diasporanın baskısı ile bundan vazgeçmeleridir.

Halil Akıncı

Emekli Büyükelçi

Recent Posts

Telefonuz sizi ispiyonluyor mu? GPS takibinden kaçınmanın 8 yolu

Son günlerde ülkemizde yükselen gözetim iklimi ve bazı yandaş gazetecilerin tehditleri sonrasında protestocular kendilerini GPS…

31 dakika ago

CHP Kurultayının iptali istemi reddedildi, kayyım ihtimali azalıyor

Ankara 31. Asliye Hukuk Mahkemesi, CHP'nin 6 Nisan 2025'te Olağanüstü Kurultay toplanması kararının iptali istemini…

5 saat ago

Trump’tan Erdoğan’a PKK ve Hamas’a birlikte silah bıraktırma desteği mi?

Türkiye’de CHP lideri Özgür Özel’in Saraçhane Meydanını polis copu, biber gazı ve gözaltı tehdidine rağmen…

13 saat ago

Kriz sürerken Mehmet Şimşek’e tek soru hakkınız olsa ne sorardınız?

İmamoğlu Krizi devam ediyor. Sadece siyasi planda değil, ekonomideki etkileri bakımından da devam ediyor. Rusya-Ukrayna…

1 gün ago

Özgür Özel boykot listesi açıkladı: Saraçhane’yi görmeyeni görmeyeceğiz

CHP lideri Özgür Özel, tutuklanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu protesto eylemlerini haber yapmayan…

2 gün ago

İmamoğlu krizi ve değişen siyasi riskler: sırada ne var?

Türkiye'nin siyasi sahnesinde önemli bir dönemeçteyiz. Ekrem İmamoğlu'na yönelik hukuki süreçler, siyasi baskılar ve dün…

2 gün ago