Devletlerin şirket gibi yönetilmesi gerektiği hayalindekilerin rüya takımı olan Trump-Musk ikilisi çabuk dağıldı. (Foto: TheWhiteHouse)
Kimileri Trump-Musk kavgasını “Dünyanın en güçlü adamıyla dünyanın en zengin adamı arasındaki kavga” olarak görüyor.
İlk bakışta öyle de görülüyor. Elon Musk, başta Tesla ve Space X olmak üzere pek çok yenilikçi şirketin başında. Donald Trump, dünyanın en büyük ekonomisine ve en büyük askeri gücüne sahip ABD’nin başında.
İkisi de ellerindeki gücü akıllarına gelen her şeyi yapma hakkını pervasızca gören iki adam.
Düne kadar çıkar birliği içindeydiler. ABD’nin “eski zenginleri” bütün lobi ve medya güçleriyle kuzu postundaki kurt Demokratlara oynarken Musk ve kendi gibi teknoloji zenginleri, onlara devlet denetimi yerine kayırmacı kapitalist yayılmacılık vadeden Trump popülizmine yatırım yaptı.
Trump-Musk ikilisi düne kadar Amerikalı yazar Mark Twain’in “Elinde çekiç olan adama her şey çivi gibi görünür” vecizinin vücut bulmuş haliydi.
O kadar ki Trump, Roma İmparatorluğunu çökerten bürokratik katılığı aratmayacak ABD bürokrasini kırpma (DOGE) işini, Güney Afrika göçmeni Kanada vatandaşı Musk’a emanet etti.
Trump-Musk şımarıklığı DOGE ile zirveye ulaşırken MAGA kayasına çarptı; yani “Make America Great Again-Yeniden Büyük Amerika”.
Çünkü Trump’ın Çin ve Avrupa Birliği ile ekonomik rekabet için 19’uncu Yüzyılda Amerikan emperyalizminin doğuşu sayılan Monroe Doktrini benzeri bir korumacılık ve yayılmacılık siyaseti izlemesi, her iktidarla çalışmaya hazır enerji, silah, finans ve inişe geçmiş çelik ve otomotiv sektörlerindeki eski zenginlerin ilgisini çekmişti.
Örneğin Rusya-Ukrayna savaşıyla paniğe kapılan Avrupalı NATO üyesi ülkeleri savunma bütçelerini acilen milli gelirlerinin yüzde 2’si üzerine, sonra kademeli olarak yüzde 5 düzeyine çıkarmaya zorlamanın anlamı, yeni nesil silahları başka yerlerden değil bir an önce ABD’den almaya zorlamak demekti.
Örneği, elektrikli otomobiller konusunda Çin’in müthiş rekabetine karşı koymanın çabuk yoluysa, Musk’ın önerdiği gibi elektrikli araç tedariğini zorunlu kılmak değil, Avrupa ve Asya’dan otomobil dışalımına korumacı engeller koyarak Amerikan petrolüyle çalışan Amerikan otomobillerini Amerikan otoyollarına geri döndürmekti.
Musk sadece oyundan çekilmedi bir de çamura yatmaya başladı.
O zamana dek Musk Trump’ı destekliyor diye, özellikle Avrupa’da düşen Tesla satışları ve hisseleri, Musk’ın Trump’a posta koymasıyla birlikte, bu defa Trump’ın desteğini Musk’tan çekmesi nedeniyle düşmeye başladı.
Bütün dünyanın “Devlet şirket gibi yönetilmeli” hayalindeki neo-liberalleri, Trump-Musk rüya takımının dağılmasıyla hayal kırıklığına uğradı.
Zenginliğini elindeki çekiç zanneden Musk, ABD Başkanını da çivi olarak görmeye başladı, “Ben getirdim, ben götürürüm” yanılsamasına kapıldı.
Çamura yatma kalitesini 1992’den kalma ve zaten herkesin bildiği Trump-Epstein görüntülerini (sahibi olduğu) “X” sosyal medya platformunda yayınlayarak gösterdi. Sonra kim bilir neden korktu, geri çekti.
Çanak-çömlekse Musk, Trump’ın gümrük vergileri ve harcamalar siyasetine karşı çıkan “Demokratları destekleyebileceğini” söylediğinde patladı. Trump, bu durumda Musk’ı “çok ciddi sonuçlarla karşılaşacağı” sözleriyle uyardı.
Trump-Musk birlikteliği şiddetli geçimsizlikle sona ermişti. Trump iktidarını sürdürmek, 3 Kasım 2026’da yapılacak temsilciler Meclisinin tamamı ve Senatonun üçte birini değiştirecek ara seçimler için kendisiyle ortalık yerde görülmek istemese de çıkarları gereği destekleyecek eski zenginlerle yeni bir saf tutmuştu.
Trump-Musk örneği birkaç gerçeği daha gözümüze sokuyor.
Geçmişte Türkiye’de çok örneği görülse de günümüz dünyasında ve Türkiyesinde salt sermaye gücünün siyaset gücünü alt etmesi çok zordur. Ama saf değiştirmeler, sonuçlarını göze aldığınız müddetçe mümkündür.
Benzetmek gibi olmasın ama yıllarca AK Partili Belediyelere çalışan müteahhitlik şirketleri, kendileriyle çalışmakta salınca görmeyen CHP’li belediyelerle de çalışmak isteyince bir bedel ödeyecekleri akıllarına getirmemiş, serbest ticaret kurallarına fazla güvenmiş görünüyorlar. Şimdi bir kısmı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP’li belediyeler aleyhine yürütülen soruşturmalarda CHP’li olarak tutuklanıp sonra itirafçı (ya da iftiracı) olarak tahliye edildiklerine, tutuksuz yargılanacaklarına şükrediyor.
Daha büyükleri, bir zamanlar CHP’lilerin “Beşli çete” adını taktıklarıysa faturayı Erdoğan’ın dış politikası için gerekli olan ihalelere suratları bir karış dahil olarak ödüyorlar. CHP’li belediyelerle iş yapmaya cüret ettikleri için bu da onların zorunlu hizmeti.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın elinde de bir çekiç var.
Bu dengeyi değiştirmenin yolu seçimlerin serbest ve adil rekabet koşullarında yapılabilmesidir.
Asıl korunması gerek de odur.
Bir zamanlar Asya-Pasifik bölgesinin yönetiminden sorumlu olduğum Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) yeni raporuna göre, 2025…
Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın 20 Haziran’da İstanbul’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşmesi hem iki ülke…
Dünya kamuoyunun dikkatini İsrail-İran geriliminin tırmanışı, Ukrayna’daki yıpratıcı savaş ve Çin-ABD arasındaki jeostratejik rekabet gibi…
Kemal Kılıçdaroğlu, seçimle gelip 13 yıl genel başkanlığını yürüttüğü CHP’nin başına yargı kararıyla dönmekte bir…
Türk iş dünyası, Avrupa Birliği ülkelerindeki ortaklarına seslenerek Türk vatandaşlarına uygulanan Schengen vize sorunlarının giderilmesi…
Ortadoğu’nun siyasi haritası değişti; ülke sınırları kâğıt üzerinde aynı kaldı ama artık yeni dengeler ve…