

Trump’ın güç politikaları, göçmen uygulamalarıyla siyasi şiddete dönüştükçe ABD hızla kutuplaşmaya başladı. Fotoğraf, Trump’ın İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem’in basın toplantısında soru sormak isteyen Demokrat Senatör Alex Padilla’nın hırpalanarak gözaltına alınışını gösteriyor. (Foto: Alex Padilla’nın bürosu)
ABD, hafta sonu Minnesota eyaletinde işlenen bir cinayet haberiyle sarsıldı. Polis kıyafetleri giydiği belirtilen silahlı bir saldırgan, Demokrat Partili siyasetçi Melissa Hortman ve eşini evlerinde vurarak öldürdü. Aynı saldırganın eyalet senatörü John Hoffman ve eşini de yaşadıkları evde silahla yaraladığı biliniyor. Eyalet genelinde güvenlik güçleri alarma geçirilirken, valilik saldırıyı “hedefli bir siyasi şiddet eylemi” olarak tanımladı.
Yazının kaleme alındığı saatlerde hâlâ firarda olan saldırganın aracında “No Kings” yazılı pankartların bulunması, bu kişinin aynı gün yüzlerce şehirde yapılması planlanan Trump karşıtı protestoları hedef almayı planladığı şeklinde yorumlandı. “No Kings”, ABD’yi bir kral gibi yönettiği iddiasıyla Başkan Donald Trump’ı eleştirenlerin ismini verdiği, ülke çapında bir protesto hareketi. Basına yansıyan haberlere göre saldırganın aracında 70’e yakın isimden oluşan bir ‘vurulacaklar listesi’ de bulundu; aralarında başka siyasetçilerin, doktorların ya da kürtaj erişiminin olduğu sağlık merkezlerinin bulunduğu belirtiliyor. Demokratların desteklediği kürtaj hakkı, Kasım seçimlerinin de en önemli konularından olmuştu.
Siyasi şiddet tırmanıyor
Ülke günlerdir Los Angeles’ta başlayan göçmen protestolarıyla çalkalanırken gelen suikast haberini Demokratlar da Cumhuriyetçiler de sert biçimde kınadı. Trump da bu “korkunç şiddete” ABD’de asla tolerans gösterilmeyeceğini söyledi. Demeçler yapıcı olsa da kutuplaşmış bir toplumun içine ne kadar su serpeceği meçhul. Zira ayrıştırıcı siyaset dilinin topluma nüfuz ettiği ve rakiplerin düşmanlaştırıldığı bir ortamda şiddetin normalleştiğine kamuoyu araştırmaları da işaret ediyor.
Chicago Üniversitesi Güvenlik ve Tehditler Projesi Direktörü Prof. Robert Pape, Foreign Policy’de yayımlanan Kasım 2024 tarihli makalesinde, “siyasi rakiplere yönelik saldırganlığa gösterilen müsamahanın hem sağda hem solda arttığını” belirtiyor ve yakın geçmişteki bazı somut olaylara işaret ediyor: Kampanya döneminde Trump’a yönelik iki ayrı suikast girişimi, Demokrat siyasetçi Nancy Pelosi’nin evine zorla girilerek eşine saldırılması, ve muhafazakar Yüksek Mahkeme yargıcı Brett Kavanaugh’a yönelik suikast planı gibi. Pape’a göre, “Tarihsel olarak, şiddete verilen kamuoyu desteği arttıkça, fiili şiddet de daha yaygın ve tehlikeli hale gelir—olgun demokrasiler olarak kabul edilen ülkelerde bile.”
Los Angeles sokaklarında askerler
Son günlerde ABD’nin ikinci büyük şehri Los Angeles’ta başlayan protestolar ve göç meselesi üzerinden tırmanan toplumsal tansiyon da bu kutuplaştırıcı iklimin dinamikleri içinde düşünülebilir. 6 Haziran’da ICE (Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Kurumu) yetkililerinin kent çevresinde yaptığı baskınlarla alevlenen protestolar kısa sürede ülke gündeminin merkezine oturdu. Los Angeles’ta Demokratların güçlü olması ve şehrin geniş bir Hispanik nüfusa ev sahipliği yapması, tepkileri güçlendirdi. Gösterilerde çevreye zarar veren ya da Meksika bayrağı taşıyan kişilerin görüntüleri Cumhuriyetçi tabanda da karşılık buldu ve Trump’a siyasi avantaj sağladı.
Bu süreçte Trump’ın California’ya Ulusal Muhafızlar ve Deniz Piyadelerini gönderme kararı, tansiyonu daha da yükseltti. Vali Gavin Newsom ve Belediye Başkanı Karen Bass’ın takviyeye gerek olmadığını açıklamasına rağmen Trump’ın güvenlik gerekçeleriyle adım atması, yetki krizini ve siyasi kutuplaşmayı derinleştiren bir hamle olarak yorumlandı. Normal şartlarda Ulusal Muhafızlar eyalet kontrolünde ve yakın tarihe bakıldığında başkanın müdahalesi gibi durumlar hayli istisnai olaylar dışında gerçekleşmiyor.
Senatöre ters kelepçe
Trump’ın göç gibi güçlü olduğu bir meselede rakip partinin kalesinde el yükseltmesi de siyasi hesaplardan bağımsız değil: Newsom’ın 2028 başkanlık seçimlerinde aday olabileceği konuşulurken, kutuplaşmanın bu cephede Trump’a avantaj sağladığı görülüyor.
Newsom’un uyarısı da ihtimaldir ki bu yüzden yönettiği eyaletten öte tüm ülkeye oldu: “Bu sadece Los Angeles’la ilgili değil… California ilk olabilir, ama bunun burada sona ermeyeceği açık. Sırada diğer eyaletler var. Sırada demokrasi var.”
Göç politikaları, Amerikan siyasetinde en fazla kutuplaşma yaratan konulardan biri. Los Angeles protestolarına toplumun tepkisi de bu bölünmeyi yansıtıyor. Geçtiğimiz hafta, Demokrat Parti’den California Senatörü Alex Padilla’nın, İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem’in basın toplantısında soru sormaya çalışırken Gizli Servis görevlilerince zorla salondan çıkarılıp ters kelepçe takılması da bu gergin ortamın ürünü.
ABD toplumu hızla kutuplaşıyor
CBS News/YouGov’un protestolar öncesinde yaptığı ankete göre, kendini Demokrat olarak tanımlayanların yüzde 82’si sınır dışı operasyonlarını onaylamazken, Cumhuriyetçilerin yüzde 93’ü bu politikaları destekliyor. Washington Post ve George Mason Üniversitesi’nin gerçekleştirdiği bir başka ankette ise, Trump’ın Ulusal Muhafız ve Deniz Piyadelerini konuşlandırma kararına Demokratların yüzde 76’sı karşı çıkarken, Cumhuriyetçilerin yüzde 86’sı destek verdiğini belirtiyor.
Trump’ın göreve geldiğinden bu yana başkanlık kararnameleri ile yetki kullanarak ülkeyi yönetmesi de Los Angeles olayları üzerinden yeniden tartışma konusu. Başkan’ın ateşli söylemleri de bu “acil durum” hissini katmerliyor. Los Angeles’ı “işgal edilmiş bir şehir” olarak tanımlaması ve bu hafta Fort Bragg Askeri Üssü’nde yaptığı konuşmada protestoları “barışa, kamu düzenine ve ulusal egemenliğe karşı bir saldırı” olarak nitelemesi buna örnek. Trump’a göre, ülkenin sıradışı tehditlerle sınanıyor olması, sıradışı politikaların uygulanmasını da normal ve gerekli kılıyor. Bir askeri üsten güncel gelişmelere dair konuşma yapması da ordunun siyasete karıştırılması görüntüsü sebebiyle sert eleştiriler aldı.
Trump’ın doğum günü ve askeri tören
ICE operasyonlarının amacı her ne kadar belgesiz göçmenlerin sınır dışı edilmesi olarak açıklansa da, bu kutuplaştırıcı ortamda yabancı karşıtlığının da kendine alan bulması riski var. Sınır dışı operasyonlarına dair yayılan görüntüler, yabancı öğrencilere yönelik vize iptalleri ve bazı ülkelere uygulanan giriş yasakları, uzun vadede ABD’nin uluslararası yetenekleri kendine çekme kapasitesini zorlayabilir. Bu kapasitenin ülkenin yumuşak gücünün önemli unsurlarından olduğunu da not etmek gerek.
Tüm bu gelişmelerin ortasında, ABD ordusunun 250. yılına denk gelen büyük askerî geçit töreni, 15 Haziran’da, tam da Başkan Trump’ın doğum gününde Washington’da düzenleniyor. Minnesota’daki suikast haberleri, Los Angeles’a konuşlanan askerler ve İsrail’in İran’a yönelik saldırılarıyla birlikte haber akışları yoğun biçimde güvenlik konularına odaklanmışken, hafta sonu bu tabloya bir yenisi daha eklenmiş oldu. Demokratların gövde gösterisi olarak nitelediği törene eş zamanlı olarak yüzlerce şehirde de “No Kings” protestoları planlandı. Trump’ın televizyon ve görselliğin gücünü ne kadar iyi bildiği aşikâr. Protestolarla askeri tören arasındaki tezat da siyasi atmosferin gerilimini daha görünür kılıyor.