TBMM Komisyonundan geçen torba yasa ile zeytinliklerin “taşınması” söz oyunuyla madencilik amaçlarıyla yok edilmesinin önü açılıyor. Türkiye’den İspanya’ya, Lübnan’a dek kömürün, piyasanın ve savaşın baskısı altında kalan ortak bir mirasımız var: zeytin ağacı. Vincent van Gogh, Zeytin Ağaçları (1889)
Bugünlerde Orta Doğu’da ve hemen kuzeyimizde, toprakla bağı olan halklar bir kez daha savaşın yıkımına tanıklık ediyor. Evlerini, ürünlerini, çocuklarının geleceğini kaybeden bu insanların en çok ihtiyaç duyduğu şey belki de hâlâ barış. Ve bu barışı simgeleyen şeylerden biri, binlerce yıldır Akdeniz’in kıyılarında varlığını sürdüren zeytin ağacı. Kökleri derine inen, gövdesi zamanla buruşan ama hâlâ meyve veren bu ağaç, yalnızca bir bitki değil; dayanıklılığın, hafızanın, çeşitliliğin ve birlikte yaşamanın sembolü. Belki de bu yüzden zeytini, zeytin ağacını savunmak, sadece bir ağaç için değil, barışın ve ortak geleceğin hatırlatılması için de bir çağrı niteliğinde.
20 Haziran 2025’te TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’ndan geçen torba yasa, zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılmasının önünü resmen açtı. Tartışmalı 11. maddeyle, zeytin ağaçlarının “taşınması” meşrulaştırılıyor; “kamu yararı” adı altında, maden projelerine zeytinlikleri yok etme yetkisi tanınıyor. Çiğdem Toker’in T24’te yayımlanan iki ayrı yazısında vurguladığı gibi, bu yasal manevra yalnızca çevre koruma ilkelerini baypas etmekle kalmıyor, aynı zamanda belli şirketler lehine şahsa özel yasa izlenimi de yaratıyor. Bu düzenleme, binlerce yıllık bir doğa-kültür mirasını sermayeye feda etme riskini taşıyor. Oysa bu miras, sadece geçmişe değil, birlikte yaşanabilir bir geleceğe de uzanıyor.
Zeytin ağacı yalnızca tarihsel bir simge değil, aynı zamanda kültürel bir eşlikçidir. Yaklaşık 6.000–7.000 yıl önce Doğu Akdeniz kıyılarında evcilleştirilen zeytin, insanlar tarafından sadece meyvesi için değil, dayanıklılığı, gövde formu ve zamana direnciyle seçilerek şekillendirildi. Bugün yaşlı bir zeytin ağacının gövdesine baktığınızda, aslında binlerce yıllık insan emeğiyle biçimlenmiş bir canlı anıta bakarsınız.
Sökülen ağaçların yaşama ve yeniden meyveye verme şansı son derece düşük. Eskihisar’da kömür havzasından kaldırılıp Zeytinpark’a götürülen üç yüzyıllık ağaçlar on beş yıl geçmesine rağmen tek zeytin vermedi. CHP’li vekillerin komisyon konuşmalarında aktardığı gibi, bu süreç ekolojik bir kandırmacadan ibaret: Zeytin taşınmaz; taşınmaya çalışıldığında ölür.
Oysa bu ağaçlar yalnızca yaşlı birer organizma değil, binlerce yıllık insan müdahalesiyle şekillendirilmiş canlı arşivlerdir. Zeytin ağacının evcilleştirilme süreci, yalnızca tarımsal değil kültürel bir seçilimi de içerir. Onları söküp başka yerlere taşımak, sadece köklerinden değil, tarihinden de koparmaktır.
Teklif gerekçesi “yerli kömür cari açığı düşürüyor” diye başlıyor ama zeytin ve zeytinyağının tarım, ihracat ve istihdam ayağını yok sayıyor. 2024’te yerli kömür santrallarının elektrik payı yüzde 14’te kalırken, aynı yıl zeytinyağı üretimi rekor kırdı; yüzbinlerce aile doğrudan bu zincirin içinde. Enerji güvenliği tartışmasına zeytinin ekonomik ağırlığı eklenmeden, tam bilanço çıkarmak mümkün değil.
Zeytinliklerin madenciliğe açılması yalnızca yerel bir çevre meselesi değil. Fosil yakıt odaklı yatırımların teşvik edilmesi, Türkiye’nin karbon ayak izini artırmakta, küresel iklim hedefleriyle çelişmektedir. Bilimsel veriler, kömür gibi kirli enerji kaynaklarının uzun vadede ekonomik değil, ekolojik ve sağlık açısından yıkıcı sonuçlar doğurduğunu gösteriyor. Zeytin ağaçlarını sökerek enerjiye erişmek, aslında hem doğayı hem geleceği tüketmek anlamına geliyor. Oysa bu coğrafyada, enerji politikası kömürle değil, adil ve yenilenebilir geçiş ilkesiyle yeniden düşünülmeli.
Akdeniz’in batı ucunda ise başka bir tehdit var: antik zeytinlerin lüks bahçe objesine dönüşmesi. İspanya’da bin yaşını aşan ağaçlar sökülüp Almanya’dan Birleşik Arap Emirlikleri’ne kadar ihraç ediliyor; bazıları 40.000 €’ya alıcı buluyor. Kampanyacı César-Javier Palacios “Avrupa’nın en yaşlı canlılarını kaybediyoruz” diyerek AB düzeyinde koruma talep ediyor. Valencia bölgesi 2006’dan beri 350 yıldan yaşlı veya 6 metre gövde çevresini aşan zeytinlerin satışını yasakladı, ancak ülkenin geri kalanı hâlâ açık pazar. Bir kamyon kasasında geçen her yolculuk, ağacın ömrünü bin yıldan belki elli yıla indiriyor.
2024 sonbaharında İsrail bombardımanı güney Lübnan ve Bekaa vadisinde 5.000 hektardan fazla tarım alanını küle çevirdi; iki bin yıllık zeytin ağaçları saniyeler içinde yandı. Araştırmalar, ülkenin toplam zeytin üretiminde en az yüzde 22 kayıp yaşandığını gösteriyor. “Evi yeniden inşa edersiniz ama birkaç hasat üst üste kaybederseniz her şeyinizi yitirirsiniz” diyor bölgedeki çiftçiler.
Zeytin ağacına yönelik baskı Türkiye’de kömür, İspanya’da piyasa ve Lübnan’da savaşla şekilleniyor. Ama sonuç aynı: binlerce yıllık bir ekolojik ve kültürel hafıza yok oluyor. Zeytin ağacı, binlerce yıl boyunca farklı iklimlerde, farklı ellerle büyütülmüş, çeşitlenmiş bir ağaçtır. Doğu Akdeniz, Ege kıyıları ve Cebelitarık çevresindeki yabanıl atalarıyla, üç ayrı gen havuzundan beslenmiş; insanlar tarafından ilk kez Kuzey Levant’ta evcilleştirilmiş ve uygarlıklarla birlikte tüm Akdeniz’e yayılmıştır. Bu da onun yalnızca tek bir yere ait değil, Levant’tan Kuzey Afrika’ya, Ege kıyılarından Akdeniz’in doğusuna kadar birçok kültürün ortak mirası olduğunu gösteriyor. Dahası, bazı genetik araştırmalar zeytin ağacının en az dokuz farklı merkezde bağımsız olarak evcilleştirilmiş olabileceğini gösteriyor. Zamanla bu farklı kökenler, yabani türlerle ve insan eliyle yapılan dikimlerle iç içe geçerek zeytini bir “medeniyetler melezine” dönüştürdü.
Bu kayıp, yalnızca biyolojik çeşitlilikle ilgili değil; aynı zamanda barışla, ortak yaşamla ve toprakla kurulan aidiyetle ilgili.
– Torba yasanın Meclis Genel Kurulu’nda yeniden değerlendirilmesi, 11. maddenin iptali ve bu maddeyle zeytinlik alanların madenciliğe açılmasına yönelik düzenlemenin durdurulması için kamuoyunun, baroların ve meslek örgütlerinin ortak bir kampanya yürütmesi sağlanmalı.
– 100 yaş üstü zeytinlerde “taşıma” işlemi yasaklanmalı, Valencia gibi örneklerden ilhamla koruma rejimi oluşturulmalı.
– Anıt ağaç envanteri, agro-turizm teşvikleri ve zeytinyağında coğrafi işaret stratejileriyle kültürel ve ekonomik değer birlikte korunmalı.
– Enerji dönüşümünde kömür yerine yenilenebilir kaynaklara yönelirken, köylü haklarını önceleyen adil bir geçiş planı oluşturulmalı.
– Akdeniz ölçeğinde, Türkiye dahil tüm ülkeleri kapsayan bir “Zeytin Mirası Sözleşmesi” önerilmeli.
Bu yasa, zeytin ağacını yalnızca kesmekle kalmıyor, aynı zamanda Akdeniz’in ortak barış hafızasını ve doğayla kurduğumuz en eski uyumu da kökünden sökme riski taşıyor.
Zeytin ağacı yalnızca yetiştirilen bir bitki, bir mahsul değil; aynı zamanda Akdeniz’in ortak hafızası, barışın ve direnmenin kadim simgesidir. Onu savunmak, yüzyıllardır bu coğrafyada kök salmış bir kültürü, birlikte yaşama ihtimalini, çeşitliliği ve yaşamın sürekliliğini savunmaktır. Bugünlerde Ortadoğu’da, Akdeniz’in güneyinde ve Anadolu’nun kalbinde insanlar belki de en çok buna ihtiyaç duyuyor: Kökleri toprağa, dalları barışa uzanan bir ağaç. Tıpkı bilim insanlarının vurguladığı gibi, zeytin ağacı binlerce yıl boyunca insan eliyle biçimlenmiş bir canlı anıt niteliğindedir. Onu korumak, geleceğe bırakacağımız en somut barış miraslarından biri olacak.
Enerji, artık sadece evlerimizi ısıtan, sanayiyi döndüren ya da arabalarımızı çalıştıran bir girdi olmaktan çok…
Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun’un ismi son olarak dokunulmazlık dosyalarıyla gündeme geldi. CHP’li 61 milletvekilinin…
"Bu millet artık yaşayamayacak hale gelmiştir!” Trabzon, Ortahisar Belediye Meclisi'nde MHP Grup Başkanvekili Abdurrahman Kınalı'nın…
Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın artık kimseyi inandırmayan gerekçelerle tutuklanması Adana’yı sokağa döktü. CHP…
AK Parti 3 Kasım 2002’de yüzde 34 oy alarak tek başına iktidara gelişi, sadece bir hükümet…
İsimlerinin açıklanmasını istemeyen resmi kaynaklara göre, Irak topraklarında 6 Temmuz’da yürütülen bir askeri operasyon sonucu…