Yetkin Report

  • English
  • Siyaset
  • Ekonomi
  • Hafıza Kartı
  • Hayat
  • Yazarlar
  • Arşiv
  • İletişim

Tabelalarda kaybolan Türkçemiz ve Atatürk’ün “Geometri” Kitabı

Yazar: Reha Bilge / 05 Temmuz 2025, Cumartesi / Oda: Hayat, Siyaset

Dükkan ve işyeri isimlerinde Türkçe yerine, çoğu Batı dillerine özenerek uydurma sözcüklerin kullanılması hangi ruh durumunun ya da toplumsal olgunun göstergesi? (Şekil: haberler.com)

Ege’nin, artık orta boylu bir kent olmuş, ama geçmişin sevimli bir kasabasında yaptığım kısa bir tatil, üzerinde uzunca süredir düşündüğüm bir konuyu bu yazının gündemine almama yol açtı. Tatil yaptığım yer, neredeyse hiç veya çok az yabancı müşterisi olan bir mağazada oğlan ve kız çocuğu giysilerinin Türkçe yerine, İngilizce “boys” ve “girls” diye sınıflandırıldığı; yabancı turistlerin hemen hemen hiç uğramadığı, ara sokaktaki dükkânların bile kapısında, çok da eski olmayan kuruluş tarihlerinin “Since 19XX” diye yazdığı; şaka gibi, ama ”XYZ Kozmetik” gibi Türko-İngilizce yeni sözcüklerin doğduğu; sahiplerinin neredeyse tümünün o kasabadan, İstanbul’dan veya ülkemizin çeşitli yörelerinden gelmiş olduğu, en itibarlı caddesi üzerindeki lokanta adlarının hemen hemen tümünün “İtalyan”, “Fransız” ve yavaş yavaş da “İspanyol” ya da “Japon” adı taşıdığı bir tatil “kasabasıydı”. Ege’nin, Akdeniz’in pek çok tatil yöresinde, hele İstanbul’da benzerlerine çok rastladığımız, alıştığımız ve artık iyice kanıksadığımız bir manzaraydı kısa tatil süresince içinde yaşadığım.

İş insanlarımız görebiliyor mu?

Önce bütün bu yörelerimizdeki yerli veya öbür yörelerden veya İstanbullu esnafımıza ya da “iş insanı” veya yatırımcılarımıza nâçizane bir önerim var: Portekizce, Hindustani, Vietnamca, Bahasa Indonesia da diyebileceğimiz Endonezyaca veya Güney Çin dilinde dükkân ve “aşçı dükkânı” adlarını şimdiden düşünüp kayıt altına aldırmalarında büyük yarar var.
Çünkü Portekizce konuşan Brezilya her an bir bölgesel bir süper güce dönüşebilir. Hindistan ekonomisi ve teknolojik atılımlarıyla Çin’in önemli bir rakibi durumuna geldi. Singapur ve Güney Çin zengin bir nüfusa sahip oldu. Vietnam ve Endonezya orta-üst ekonomik güçler statüsüne doğru yükseldi.
Bütün bu ülkeler çok yakın bir tarihte kendi markalarını yaratacak, dillerinin başka ülkelerde de konuşulması için yatırım yapacak ve paralı turistlerini dünyaya salacaklar. Bunların kaçı Türkiye’ye geleceğini bilemiyorum. Ama yine de hazırlıklı olmak iyidir.

Türkçenin tarihini hatırlamak

Bu arada şunu da anmak ve anımsatmak istiyorum: Arapların “ed Devlet et Türkiyye”, Mısır’daki “Memluk” devleti, ülkesinde Türkçe öğrenilmesi ve konuşulması için çaba gösteriyor, Türkçe ülkenin ortak dili oluyordu.
Hindistan’da “Babür Devletini” kuran Babür Şah anılarını çok gelişkin bir Türkçeyle kaleme alıyordu.

Bir bakıma bugünkü İran’ı kurmuş olan Safevi-Türkmen beyi Şah İsmail inanılmaz güzellikteki Türkçe şiirleriyle Türk edebiyatının en büyük şairleri arasındaki yerini alıyordu.
Herat’ta şiirlerini yazan Ali Şir Nevai ise anıtsal bir şair olarak eserleriyle, İmparatorluk Türkiye’si dahil, bütün Batı Asya Türk edebiyatını etkiliyordu.

Şair Fuzuli ise hem Azerbaycan ve Kafkasya hem Irak hem de Türkiye’de, Türk edebiyatının ortak bir büyük şairi olarak edebiyat tarihine adını yazdırmıştı.

Almanlar “Berliner döner” derken

Sonuçta Türkçe, Macaristan’dan, Balkanlar, Türkiye, İran ve Kaşgar’a, Kırım ve Kafkasya’dan Adalar denizine, Irak’a ve Mısır’a inen çok geniş bir coğrafyanın ortak iletişim dili, yani “lingua franka’sı”, en doğru deyişle de “lingua turcica’sı” oluyordu. Bütün bu coğrafya, henüz “Batı Avrupa’nın” ortaya çıkmasının çok öncesinden beri geniş bir ortak kültür ve uygarlık bölgesidir. Türkçe bu geniş uygarlık ve kültür bölgesinin ortak bir şiir dili, demek ki ortak bir “hayal” dili olarak öne çıkmıştı.
Dolayısıyla bugün de dükkân ve “aşçı dükkânı” açmayı düşünen yerli, öbür yörelerden veya İstanbullu girişimcilerimizin Türkçe’nin düş gücünden yararlanmalarının önünde hiçbir engel bulunmamaktadır. Belki de tam tersine, büyük bir dil mirasını ve zenginliğini sunmaktadır Türkçe onlara. Ayrıca gerçek bir uluslararası marka olmanın arkasında da kendi hayal gücü, dil ve kültür mirasına dayanmanın getirisi gerçekten yüksektir ki “Toshiba”, “Toyota”, “Samsung”, “Tata” ve “Sacher Torte” bunun örnekleri arasındadır.
Kaldı ki Alman Cumhurbaşkanının İstanbul’a gelip “Berliner Döner” tanıtımı yapması da elbette ki boşuna değildi ve Türk imgesinden kopartılmış popüler bir “döner” kavramını Berlin imgesiyle bütünleştirme arzusunu politik bir iradeyle ilan etmeyi amaçlıyordu.

Geometriyi Türkçeleştiren Atatatürk idi

Dükkân ve “aşçı dükkânı” çoğunlukla ait olmadıkları yabancı adlar taşıdığı, ürün ve servis niteliğinin çoğunlukla düşük, ama fiyat düzeyinin çoğunlukla uluslararası fiyatların da çok üstünde olduğu bu iri tatil kasabasında beni en çok sevindiren ise, yanımda getirmiş olduğum bir kitap oldu: Mustafa Kemal Atatürk’ün yazdığı “Geometri” kitabı. Eksik olmasın bir ulusal bankamız yayınlamış. İnce bir kitap ve aslında geometri öğretmek için yazmamış Atatürk. Yazmasındaki amaç geometri kavramlarında Türkçenin kullanılması ve bu kavramların yaygınlaştırılması.
Üçgen, boyut, eş kenar üçgen, uzay, konum, düşey ve dikey, yüzey, artı ve eksi gibi bugün severek kullandığımız pek çok kavramı Atatürk’ün bu ince, ama etkileyici kitabına borçluyuz.
İlginç, değil mi? Türkçeye biraz daha fazla dikkat ve özen göstermemiz gerektiği ise acı bir gerçek. Son birkaç yıldır Türkçe’nin ihmal edilmesi ve yabancı isimlerin çılgın gibi sokak, cadde ve “AVM”lere yerleşmesi acaba hangi ruhsal bunalımın ya da toplumsal olgunun belirtisidir? Üzerinde ayrıca durmaya değer, değil mi?

Yeni yazılardan haberdar olun! Lütfen aboneliğinizi güncelleyin.

İstenmeyen posta göndermiyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun.

Aboneliğinizi onaylamak için gelen veya istenmeyen posta kutunuzu kontrol edin.

Etiketler: Atatürk, Berliner Döner, Geormetri, Türkçe, Türkçe tabela

OKUMAYA DEVAM EDİN

Davutoğlu’nun açmakla tehdit ettiği “defterlerde” ne sırlar gizli? Erdoğan neden karşı çıkıyor?
Merkel’e teşekkür mü edelim, yoksa kızalım mı?
Şam’da suikast gibi bir kaza
  • İmamoğlu Davası: Gizli Tanıklar Düşüyor, Hakimler Değişiyor, Süre Uzuyor13 Aralık 2025
  • Sekiz yıllık sessizliğin ardından Kıbrıs’ta konuşma zamanı13 Aralık 2025
  • Ankara’da Suriye Asabiyeti Artıyor: Hem SDG Hem İsrail12 Aralık 2025
  • TBMM’de Çocuk Tacizi: “Üstünü Örtmeye Çalışanlar da Soruşturulsun”12 Aralık 2025
  • Mehmet Akif Ersoy Tutuklandı; İktidarın Medya Prenslerindendi12 Aralık 2025
  • Y Kromozomu ve Erkeklik: Çöküş mü, Evrim mi?11 Aralık 2025
  • Futboldan Medyaya, Siyasete Dek Topyekûn Çürüme: Ne Patlamaz Lağımmış?10 Aralık 2025
  • Uyuşturucu Suçlaması: Habertürk, Yayın Yönetmeni Ersoy’u Görevden Aldı10 Aralık 2025
  • İmamoğlu Diploma Duruşmasında: Savunmaya Değil, Suçlamaya Geldim8 Aralık 2025
  • Süreçte Barış Vicdanı Neden Eksik?8 Aralık 2025
Haberler arşivinde arama yapın...

Siyaset

Ekonomi

Hafıza Kartı

Hayat

Arşiv

English

Hakkımızda

Künye

Yazarlar

Yardım

Reklam & İşbirliği

Bize Ulaşın

tbtcreative.com | UFKZDN © 2024 yetkinreport.com

Kurumsal Bilgiler     ·      Yardım     ·      Kullanıcı Sözleşmesi     ·      Yasal Çekince

TOP